Yaşama farklı pencerelerden bakmak
Her sabah gözümüzü açtığımızda yaşama da yeni bir pencere açmış oluruz. Biz her gün aynı şeyleri gördüğümüzü zannederiz, hâlbuki bir gün önce gördüğümüz her şey değişmiştir. Mesela takvimlerimizden bir yaprak koparılmıştır. Evimizdeki eşyalar aynı yerde değildir. Zaman bir gün daha ilerlemiş, ömrümüzden bir gün daha eksilmiş, dünya bir gün daha yaşlanmıştır. Çocuklar okulda yeni şeyler öğrenmiş, komşularımızdan birinin çocuğu olmuş, uzaktaki bir yakınımız ölmüş, ağaçlardaki meyveler az daha olgunlaşmış, ekinler yeni başaklar vermiş, toprakta binlerce tohum filizlenmiş, trafik onlarca insanın canını almış, teröre yeni kurbanlar verilmiş, evsizler bir gecesini daha sokakta geçirmiş, âşıklar sevgilisine bir gün daha özlem duymuştur. Ay dünkü durduğu yerden bakmamaktadır yeryüzüne, gökyüzünden bir yıldız daha kaybolmuştur. Güneş hep doğudan gülümsese de yeni güne, aynı yerinde değildir. Dünyanın hiç kımıldamadan durduğunu zannetsek de büyük bir hızla güneşin çevresinde dolanmaktadır. Nitekim aynı sandığımız hiçbir şey aynı kalmamıştır bir günde.
Biz gözümüzü açsak da açmasak da bu devinim sürüp gitmektedir. Sabahleyin yaşam penceresinden yeniden baktığımızda bunların hiçbirinin farkında olmayız. Hâlbuki yaşam bize bir gün daha pencereden bakma fırsatı vermiştir. Biz penceremizi açarken, binlerce pencerenin daha açılmamak üzere kapanmış olduğunu fark etmeyiz bile.
Yaşamın bize verdiği bu fırsatın ne kadar önemli olduğunu biliyor muyuz? Açılan pencereden dışarı baktığımızda neler görüyoruz? Hiçbir şeyi görmeyecek kadar kör müyüz yoksa? Gözümüz mü bizi yanıltıyor, yoksa biz mi yanlış yerlere bakıyoruz? Gerçekten görmek istiyor muyuz, yoksa görmezden mi geliyoruz her şeyi? Yaşam bize göremediklerimizi görebilmek için bir fırsat daha tanımışken, bunu kullanmamakta neden ısrarcıyız?
Görmekle bakmak arasındaki farktır bu. Görmek için, öncelikle neden bize yeniden pencereden bakma fırsatının verildiğini anlamalıyız. Neden kapanan pencerelerden biri de bizimki değil? Bize bu fırsatı veren neleri amaçlamakta, neleri görmemizi istemektedir?
Dışarıyı görmeden, önce içeriyi görmeliyiz. Biz uyurken vücudumuzun bütün organlarının nasıl çalıştığını düşünelim. Biz mi onlara çalış komutu verdik? Yüreğimize dakikada altmış kere atmasını biz mi söyledik? Böbreklerimize biz mi emir verdik kanımızı temizlemesi için? Ciğerlerimiz bizim emrimizle mi nefes aldı bütün gece? Sabah gözlerimizi açmamıza kim izin verdi? Gözlerimizi yeniden açıp yeniden pencereden bakmamızı neden sağladı? Hiçbir anlamı, hiçbir nedeni yok mu bunların?
Öyleyse görmek için bakmaya gerek var mı? Yaşamın sesini duyuyor muyuz, yaşama dokunuyor muyuz, tadını alıyor muyuz, kokluyor muyuz yaşamı? Yaşamın bize sunduklarını algılayabiliyor muyuz? Büyük bir şans değil mi pencerenin yeniden açılmış olması? Bunların hiçbir nedeninin olmadığını mı düşünüyoruz yoksa? Hiçbir anlamı yok mu yaşamımızın?
Her baktığımızda manzara bize aynı gelebilir? Oysa gördüklerimiz aynı değildir. Tabiat her saniye değişmektedir. Farkı görebilmek için farklı noktalardan bakmak da gerekmez ayrıca. İsterseniz ıssız bir noktaya kamera koyun, bir gün boyunca aynı noktayı çeksin. Sonra ertesi gün ilk çektiğiyle son çektiği görüntüyü karşılaştırın. Yüzlerce fark bulacağınızdan emin olabilirsiniz? Hâlbuki oraya hiç kimse gelmedi, hiç kimse müdahale etmedi manzaranın değişmesi için. O halde resmi değiştiren kim?
Baktığımız noktadan resmin tümünü görebiliyor muyuz? İlerdeki çalılıkların ardında neler var, şu ağaçların dibinde duran şeyler ne? Şu tepenin ardında neler saklı? Resmin devamını görebilmek için farklı noktalardan da bakmak gerekir. Resmin tamamını görmeye belki ömrümüz yetmez ancak penceremiz açık olduğu sürece görebileceğimiz o kadar çok resim var ki... Penceremiz işte bunları görmemiz için açıldı. Ancak biz bakmamakta ısrarcıyız. Neden? Gözümüz mü yorulur?
Her farklı açıdan baktığımızda değişik şeyler göreceğimiz muhakkak. Her gördüğümüzün de yaşantımıza farklı anlamlar katacağı kuşkusuz. Görmek bilmektir çünkü. Bilmek yaşamı anlamlı kılar. Bildiğimiz ölçüde yaşamı algılamamız da gelişir. Yaşantımız gördüklerimiz ve bildiklerimizle renklenir. Yaşamın güzelliğini bu sayede fark ederiz. Yaşamı fark etmemiz bakış açılarımızı genişletir. Görme arzularımızı kamçılar. Gördükçe görmeye istekleniriz. Gördüğümüz güzellikler, görüşümüzü de güzelleştirir. Bu sayede güzel görmeyi öğreniriz. Güzel gören gözlerin çirkinliklere tahammülü olmaz. Onları yok etmek ister. Gözler güzel görmeyi öğrendikçe çirkinlikler azalır bu yüzden.
Var mısınız, çirkinlikleri azaltmaya hep birden…
(
Yaşam Penceresi - 1 başlıklı yazı
Mehmet DEMİR tarafından
24.07.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.