Muhasebeci
İKİ PREDELİK OYUN
DRAM
İnsan bilmediği şeylerden korkar
Yazan
Mehmet Demir
Kasım 2010
Muhasebeci
Hayri (Muhasebecinin asistanı)
Şükrü Muhasebecinin asistanı)
Remzi (Meyhaneci)
Rıza (Gayrimenkul sahibi)
Selami (Kasap)
Osman (Kasabın çırağı)
Şakir (Fırıncı)
Rasim (Kahveci)
Cemal (Berber)
Berberin kalfası
Genel Müdür
Yargıç
Kahvede Oturanlar
Mübaşir
Mahkeme Katibi
Duruşmada hazır bulunan esnaflar
BİRİNCİ PERDE
1. SAHNE
Yeni açılmakta olan dükkâna 40 yaşlarında, iri yarı, uzun boylu, siyah takım elbiseli, şık giyinmiş, düzgün traşlı, kara gözlüklü mafya kılıklı bir adam (Muhasebeci) ve arkasında yine kendisi gibi giyinmiş iki adam (asistanları) girerler.
Muhasebeci : Bu dükkânı kiralayan sen misin delikanlı?
Remzi : (Şaşkın ve biraz da korkarak) Evet abi benim. Buyurun.
Muhasebeci : Adın ne senin?
Remzi : Remzi abi.
Muhasebeci : Remzi kaça tuttun burayı?
Remzi : 15 bine abi. Bir problem mi var?
Muhasebeci : Mal sahibin kim senin?
Remzi : (Kekeleyerek) Rıza. Rıza Güngör
Muhasebeci : Ara Rıza’yı gelsin buraya. Muhasebeci seni çağırıyor de.
Remzi : (Şaşkın) Ama…
Muhasebeci : Sen dediğimi yap delikanlı. Çağır gelsin!
Remzi : (Cep telefonundan numara tuşlar) Alo! Rıza abi, ben Remzi, hani dükkânını kiralayan Remzi… Abi herhalde bir problem var. Ne olduğunu bilemiyorum. Bazı abiler geldi seni istiyorlar. Kim mi? Muhasebeciymiş. Hemen gelsin diyor abi. (Karşısındakinin konuşmasını bekler, sonra) Tamam abi bekliyoruz.
Muhasebeci : (Telefon konuşması bitince) Sen ne iş yapacaksın burada Remzi?
Remzi : Şey abi, meyhane işleteceğim de...
Muhasebeci : Anlar mısın bu işten, yaptın mı daha önce bu işi?
Remzi : Daha önce garsonluk yaptım abi. Ama anlarım bu işten. On yıldır meyhanelerde garsonluk yapıyorum.
Muhasebeci : Oğlum işletmecilik garsonluğa benzemez. Burayı yürütebilecek misin?
Remzi : Yürütürüm abi. Kendimi hep böyle bir yer açmak için hazırladım. Bu işte çok çalıştım. Bilirim her bir şeyini.
Muhasebeci : Peki kaç masa sığdıracaksın buraya?
Remzi : Sekiz masa sığar abi.
Muhasebeci : Peki kaç adam çalışacak burda?
Remzi : (Parmağıyla sayarak) Bir barmen, bir yemekçi, bir mezeci, bir bulaşıkçı, iki de garson abi?
Muhasebeci : Oğlum senin sekiz masa bu kadar adamı besler mi?
Remzi : Geçindirir bizi abi?
Bu sırada işyerinin sahibi Rıza da koşturarak kapıdan girer. Nefes nefese:
Rıza : Beni emretmişsin abi.
Muhasebeci : Ulan utanmıyor musun kıç kadar yer için 15 bin lira istemeye?
Rıza : (Korkuyla) Abi anlaşmıştık biz arkadaşla. Bak kontrat da yaptık kendisiyle. İtiraz etmemişti abi.
Muhasebeci : Oğlum! Sen onu bırak, sekiz masayla senin kiranı ödeyemez bu çocuk. Ayrıca beş tane de adam çalıştıracak. Sen kirayı 10 bin lira yap!
Rıza : Aman abi, ben zarar ederim?
Muhasebeci : (Sesini yükselterek) Ulan konuşturma beni, buradan çıkan lokantacı sekiz bin lira vermiyor muydu sana? Enflasyon yüzde yüz mü arttı hıyar!
Rıza : (Korkuyla geri bir iki adım atar) Ama abi…
Muhasebeci : Aması maması yok Rıza. Kira on bin lira o kadar. (Asistanına dönerek) Hayri! Çıkar oğlum çantadan bir kontrat. Yaz! On bin lira kira. Artışlar TÜFE, Depozito yok! (Remzi’ye döner) Su ve elektrik sayaçlarını üstüne alacaksın. Stopaj da tamı tamına ödenecek! Anlaşıldı mı?
Remzi : (Gözleri ışıldar. Yüzüne tebessüm gelir) Anlaşıldı abi sağ ol. Allah razı olsun senden. Tuttuğun altın olsun abi…
Muhasebeci : Hele dur bakalım Remzi! Söyle Bakalım eti kimden alacaksın?
Remzi : Henüz bunu düşünmemiştim abi. Bir kasap bulurum nasılsa.
Muhasebeci : Eti Şen Kasap’tan alacaksın Remzi. İsmi Selami. Dükkanı yüz elli metre ilerde. Hile hurda yapar, seni kazıklar, kötü et verirse bana gel.
Remzi : Anladım abi.
Muhasebeci : Sebzeyi, meyveyi de Manav Harun var alt sokakta, oradan alacaksın. Anlaşıldı mı?
Remzi : Anlaşıldı abi
Muhasebeci : Suyu üst sokaktaki Hızır’dan, içkiyi, büfeci Hüseyin’den alacaksın. Sana tekel fiyatından verecek. Birinden şikâyetin olursa bana başvuracaksın.
Remzi : Çok iyi anladım abi.
Muhasebeci : Muhasebecin de benim Rıza. (Asistanına döner) Hayri! Çıkar oğlum bir muhasebeci sözleşmesi. İmzalat Remzi kardeşine. (Remzi’ye döner) Bak Remzi, vergi kaçırmak, hâsılat gizlemek yok. Vergini günü gününe, kuruşu kuruşuna ödeyeceksin. Çalışanların sigortaları yapılacak. Bunları kiradaki indirimle karşılayacaksın, anlaşıldı mı?
Remzi : Anlaşıldı abi.
Muhasebeci : İyi anladığını umuyorum Remzi. Herhangi bir yamukluk gördüğüm zaman seninle ilişkilerimiz bozulur. (Gözünün içine bakarak) Bu iyi ilişkinin bozulmasını istemezsin, değil mi Remzi?
Remzi : İstemem abi.
Muhasebeci : Aferin Remzi. Ayrıca ücretim oda tarifesinin üzerindedir. Net kârının yüzde beşini alırım.
Remzi : Abi… Şey… Çok değil mi?
Muhasebeci : İtiraz mı ediyorsun Remzi?
Remzi : Yok abi. Ödeyebilir miyim diye şey ettim…
Muhasebeci : Ödersin Remzi. Altı ay para istemem senden. Düzenini kur ve çalışmaya başla. Haftada bir gelir hesaplara bakarım. Hesaplarda bir yamukluk gördüğümde de sinirlenirim. Beni sinirlendirmek istemezsin, değil mi Remzi?
Remzi : Yok abi asla. (Sözleşmeyi imzalar)
Muhasebeci : (Asistanına) Hayri! Yarın Remzi’nin vergi ve sigorta başvurularını yapın. Belediye izinlerini de alın, açılışını yapsın.
Hayri : Emredersin abi.
Muhasebeci : Bak Remzi! Söylediklerimi iyi anladığını umuyorum. Kayıt dışılık yok! Adam gibi çalışacaksın, vergini, sigortanı adam gibi ödeyeceksin.
Remzi : Öderim abi.
Muhasebeci : Tıraşın uzamış Remzi. Köşe başında Berber Cemal var. Git, her sabah orada sinekkaydı tıraşını ol. Esnaf adam tıraşlı gezmez.
Remzi : Olurum abi.
Muhasebeci : Hadi hayırlı olsun işyerin. Bir eksiğin olursa beni ara.
Remzi : Ararım abi. Sağ ol abi. Hürmetler.
Muhasebeci : Rıza! Sen gel bakalım benimle. Senle daha işimiz var.
2. SAHNE
Önde muhasebeci arkasında adamları ve Rıza, Şen Kasap dükkânına girerler. Dükkana girer girmez dükkan sahibi Selami ve kalfası Osman toparlanırlar.
Muhasebeci : (Konuşmalarına fırsat vermeyerek) Hakkında hiç güzel haberler duymuyorum Selami!
Selami : (Kekeleyerek) Abi, hoş geldiniz…
Muhasebeci : Hoş gelmedim Selami! Öğrendim ki kiranı düzgün ödemiyormuşsun.
Selami : (Başını öne eğip mahzun bir şekilde) Şey abi, son zamanlarda işler biraz kesat gidiyor da. Gününde denkleştiremiyorum.
Muhasebeci : Niye lan? Et yemiyor mu bu insanlar?
Selami : (Boynunu büküp) Nerede o eski günler abi. Et fiyatları çok yükseldi. Kilo kilo alanlar gram gram alıyor artık.
Muhasebeci : (Elini omzuna atar, sesini alçaltarak) Merak etme, sana bir meyhane bir de yemek firması bağladım. İşlerin bir haftaya varmaz düzeltirsin. Ama hile hurda yok tamam mı?
Selami : (Gözleri parlar) Sağ ol abi. Sen olmasan…
Muhasebeci : Kes lan! Hazırladın mı evraklarını! İşler kesat diye fiş kesmemezlik yapmadın inşallah!
Selami : Yapar mıyım abi? (Dosyayı raftan alır ve muhasebecinin asistanlarına uzatır)
Asistanlar kasabın muhasebe dosyasını karıştırmakta, hesap makinesiyle hesap yapmaktadırlar.
Muhasebeci : (İşaret parmağını Selami’ye doğrultarak) Bak Selami. Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır oğlum. Vergisi ödenmemiş parayla evine ekmek götürürsen, çoluk çocuğun haram yer. (Kalfa Osman’a bakar ve tekrar sesini yükseltir) Kalfanın sigortasını yatıyorsun değil mi Selami?
Selami : Yatırıyorum abi. İnan ilk onu yatırıyorum.
Muhasebeci : Aferin Selami! Bak, şimdi evraklarını alıyorum. İnşallah dediğin gibi çıkar hesaplar. Yoksa…
Selami : (Heyecanla) Çok dikkat ediyorum abi.
Muhasebeci : Rıza! Bir hafta süre ver Selami’ye. Bir hafta içinde ödemezse, paranı gel benden al!
Rıza : (Yüzünde memnuniyet ifadesiyle) Sağ ol abi, çok sağ ol.
Muhasebeci : Selami! Sen de bir hafta içinde ödemeye bak yavrum. Ödeyemeyeceksen şimdiden söyle, bilelim.
Selami : Bir haftaya kalmaz öderim abi.
Muhasebeci : İyi o zaman Selami. Yarın yemek fabrikasından uğrayacaklar sana. Üç beş gün sonra da yeni açılacak meyhanenin sahibi gelecek. İsmi Remzi. Adam gibi çalışın ve beni üzmeyin, anlaşıldı mı?
Selami : Anlaşıldı abi.
Muhasebeci : Hadi o zaman işine bak Selami. (Kalfaya seslenir) Osman! Şu önlüğünün hali ne lan! Sana kaç kere demedim mi, her gün yıkanacak bu önlük diye.
Osman : (Mahcup bir şekilde) Yıkıyorum abi. İnan her gün yıkıyorum. Ama gün içinde yine böyle oluyor.
Muhasebeci : Selami! Osman’a bir tane yedek önlük al.
Selami : Tamam abi yarın bir önlük daha alırım.
Muhasebeci : Bir dahaki gelişimde önlüğün tertemiz olacak Osman! Eldivenlerin de elinden çıkmayacak tamam mı!
Osman : Emredersin abi.
Muhasebeci : Hayri! Al buranın evraklarını da gidelim hadi.
Hayri : Aldım abi.
Muhasebeci : Haydi o zaman.
Dükkândan çıkarlar.
3. SAHNE
Muhasebeci adamlarıyla birlikte Fırıncı Şakir’in dükkânına girerler. Şakir ekmekleri dizmektedir. Girdiklerini görmez.
Muhasebeci : Şakir! Hesap günün geldi. Hazırladın mı evraklarını?
Birden sese doğru döner, şaşırmıştır. Birkaç saniye heyecanı geçecek kadar soluklanır
Şakir : Hazır olmaz mı abi. Hepsi emrinizde.
Dosyasını uzatır. Muhasebeci dosyayı alır bir masaya oturur evrakları karıştırır, kafasını kaldırmadan)
Muhasebeci : Şakir günde kaç ekmek satıyorsun sen bakalım?
Şakir : Üç bin ekmek satıyorum abi.
Muhasebeci : Kaç çuval unun kaldı elinde?
Şakir : 20 çuvalım var abi?
Muhasebeci : Şakir bak sinirleniyorum. Niye vergi kaçırıyorsun ulan?
Şakir : Valla kaçırmıyorum abi.
Muhasebeci : Yalanına Allah’ı ne karıştırıyorsun lan? Ben hesap bilmiyor muyum?
Şakir : Şey abi ben…
Muhasebeci : (Lafını keser) Şakiiir! Senle ilişkilerimiz bozulacak bak!
Şakir : Abi valla ben…
Muhasebeci : Kes lan tatavayı! Gözümün içine baka baka yalan söylüyorsun. Günde beş bin ekmek satıp üç bin ekmek gösterdiğini anlamıyor muyum? Şimdi otur bakim yazarkasanın karşısına.
Şakir : (İsteksizce, nazlanarak) Abi ya…
Muhasebeci : Otur lan! Kes bakalım şimdi eksik kestiğin fişleri. Hepsi beşer bine tamamlanacak onların!
Şakir : (İsteksizce) Emredersin abi. (Yazarkasaya oturup fişleri kesmeye başlar)
Muhasebeci : Bir daha vergi kaçırdığını görmeyeceğim Şakir! Elindeki dosyayı asistanı Hayri’ye verir) Şükrü, sen de hesapla bakalım bizim muhasebe ücretini. Hayri sen de bizim makbuzu da kes. (Tekrar Şakir'e döner) Vergi kaçırmak, kayıt dışılık yok. Evinize helal lokma götürün lan!
(Şükrü Hayri’yle hesap makinesi ellerinde evraklar üzerinde çalışırlar. Hayri makbuzu keser.
Hayri : Kestim abi makbuzu.
Muhasebeci : Tahsilatı da yap.
Hayri : Emredersin abi. (Şakir kasadan para sayıp verir)
Muhasebeci : Evrakları da alın. (Şakir’de döner) Şakir! Anlaşıldı mı aslanım?
Şakir : Anlaşıldı abi.
Muhasebeci : (Cebinden bir kart çıkarır) Bak bu hayır kurumu aş evi kuracakmış. Al şu kartı yarın git buraya. Aşevine ekmek satmak için teklif ver.
Şakir : (Yüzünde gülümseme belirir) Emredersin abi.
Muhasebeci : Güzel teklif ver lan! İşi al, adam gibi çalış. Bir daha böyle yangabazlıklar yapma.
Şakir : (Utanarak başını eğer, alçak bir sesle) Başüstüne abi.
Muhasebeci : Şakir sen içki kullanıyordun değil mi?
Şakir : (Şaşkın ve utanarak) Abi... Ben…
Muhasebeci : (Alaycı) Hadi lan! Ne saklıyorsun, bilmiyor muyum sanki nerelerde zıkkımlandığını.
Şakir : (Utanarak) Evet abi, şey…
Muhasebeci : Bundan sonra Remzi’nin meyhanesine takılacaksın. (Eliyle işaret eder) Bak şurada. Çocuk yeni açtı meyhaneyi. Seni başka yerlerde görmeyeceğim, tamam mı?
Şakir : Emredersin abi.
Muhasebeci : Gidince konuş, ekmeği de senden alsın.
Şakir : Başüstüne abi.
Muhasebeci : Hadi lan yürüyün işinizin başına! Bir daha beni sinirlendirmeyin! (Çıkarken gözü yerlere dökülmüş unlara takılır) Şu yerlerdeki döküntü unları da bir daha görmeyeyim!
Dükkândan çıkarlar.
4. SAHNE
Muhasebeci ve iki asistanı Rasim’in kahvesine girerler. Rasim heyecanla ayağa kalkar. Onlara doğru hamle yapar tam buyur etmek için konuşacağı sırada konuşmasına izin vermeyerek
Muhasebeci : Rasim! Leş gibi kokuyor ulan burası! Sigara mı içiriyorsun içeride?
Rasim : (Birden şaşırır) Kekeleyerek Yok abi. Valla kimse sigara içmiyor. Havalandırma bozuldu ondan.
Muhasebeci : Rasim! Utanmıyor musun insanları bu leş gibi kokuda oturtmaya? Niye tamir ettirmiyorsun lan havalandırmayı?
Rasim : Abi dün bozuldu. Aradım tamirciyi. İşi yoğunmuş. Cumartesi gelecek.
Muhasebeci : Olmaz Rasim olmaz! Bütün işini gücünü bırakıp bununla uğraşacaksın. Cumartesine kadar bu kokuda mı oturacak lan insanlar!
Rasim : Ben de istemezdim abi ama yapabileceğim…
Muhasebeci : Kes lan! (Asistanına dönüp) Şükrü! Ara oğlum şu Cengiz ustayı, işini gücünü bırakıp gelsin. (Başını sağa sola sallayıp) Bu kokuda oturulur mu lan!
Şükrü : Tamam abi arıyorum. (cep telefonunu çevirir ustayla konuşurken)
Muhasebeci : İşler nasıl Rasim?
Rasim : İdare ediyor abi.
Muhasebeci : Ne demek idare ediyor Rasim? Bu pis koku, basık hava... Buraya insan giriyorsa dua et sen! Böyle işletmecilik olur mu Rasim! Ne konuştuk senle. Hani hijyen, hani temizlik! Mis gibi kokacak demedim mi burası…
Rasim : Evet abi. Demiştin.
Muhasebeci : Sözüme itibar etmemişsin demek ki Rasim. İtibar etseydin böyle olmazdı.
Rasim : Etmez miyim abi. İnan elimde olmayan nedenler…
Muhasebeci : (Sözünü keserek) İşi olduğuna bırakarak işletmecilik yapılmaz Rasim. İş seni değil, sen işi kontrol edeceksin. Bakımlarını zamanında yaptırsaydın havalandırman çalışıyor olurdu
Rasim : Olurdu abi.
Muhasebeci : Papağan gibi dediklerimi tekrarlama Rasim! Adam gibi işletmecilik yap!
Rasim : (Başını öne eğip) Emredersin abi.
Muhasebeci : (Sağa sola bakar, masalara göz gezdirir) Rasim burada kumar oynatmıyorsun değil mi?
Rasim : Olur mu abi. Sen yasakladın ya.
Muhasebeci : (Elini Rasim’in omzuna koyar ve şefkatle) Bak oğlum, kumar iflah etmez insanı. Sakın ola şeytana uyup oynayayım, oynatayım deme. Yoksa seninle ilişkilerimiz bozulur.
Rasim : Bilmez miyim abi.
Muhasebeci : Günde kaç çay satıyorsun Rasim?
Rasim : Beş yüz tane abi.
Muhasebeci : Oğlum beş yüz çayla mı ayakta duruyorsun? Külahıma anlat sen bunu.
Rasim : Doğru söylüyorum abi. Valla beş yüz çaydan fazla satılmıyor.
Muhasebeci : Çayı kaça veriyorsun Rasim.
Rasim : Elli kuruş abi.
Muhasebeci : Oğlum sen beş bin lira kira veriyorsun. Ocakçıya, garsona maaş. Çayı, şekeri, sigortası, vergisi... Batarsın oğlum sen.
Rasim : Zaten bir şey kazanmıyorum ki abi?
Muhasebeci : (Kaşlarını çatar ve sesini yükseltir) Yaa. Öyle mi? Şimdi kızmaya başlıyorum Rasim!
Rasim : (İnandırmaya çalışarak) Valla abi…
Muhasebeci : (Azarlarcasına) Rasim! Benimle oyun oynama! Bana kül yutturmaya kalkma! Bin çay satıp beş yüz gösterdiğini anlamıyor muyum?
Rasim : (Korkuyla) Yok abi…
Muhasebeci : (Sesini uzatarak) Rasiiim! Seninle aynı dili konuşamıyoruz. Yavaş yavaş sinirleniyorum. (Azarlarcasına) Oğlum! Kaç paket çay, kaç kilo şeker aldın, kaç kasa kola aldın bilmiyor muyum?
Rasim : (Kekeleyerek) Abi valla…
Muhasebeci : (Sözünü kesip) Rasim! Sınırlarını zorlama! Geç kasanın karşısına. Tamamla eksik kestiğin fişleri: günde bin tane çay, yüz elli tane kola.
Rasim : (İsteksizce yazarkasanın başına geçer) Emredersin abi.
Muhasebeci : Adam olun lan! Verginizi adam gibi ödeyin. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var kazancınızda. Allah’tan korkun evinize haram götürürken ulan!
Rasim : (Bir şey diyecek gibi olur) Abi…
Muhasebeci : Dileme Rasim! Özür dileme! Fişini kes! Vergini öde! Vatandaşlık görevini yap!
Rasim : Olur abi. Keserim.
Muhasebeci : Oy vermeyi biliyorsan, vergini ödemeyi de bileceksin! Önce ödevini yap, sonra hakkını iste!
Rasim : Yaparım abi.
Fiş kesme işi bitmiştir. Evrak dosyasını asistanlar alırlar. Asistanların biri makbuz keser ve Rasim’e uzatır. Rasim parayı öder. Bu sırada muhasebeci sağı solu kontrol etmektedir.
Muhasebeci : Rasim, belediyeden izin al, şu dışarıya da birkaç masa koy. Sigara içmek isteyenler bari orada içsinler. Kokutma içerisini. Şuraya da bir ses sitemi yaptır, hafiften bir müzik çalsın. Bir de şuraya raf yaptır Rasim. Gazete, dergi, kitap gibi şeyler koy. Gelen giden okusun. Kıraathane kültür merkezidir oğlum. (Sesini yükseltir) Azıcık kültürlü olun lan!
Rasim : Emredersin abi.
Muhasebeci : Yarın yine geleceğim ve bu havalandırmayı çalışır göreceğim Rasim.
Rasim : Göreceksin abi.
Muhasebeci : Hayri! Evrakları aldıysan gidelim.
Hayri : Aldım abi.
Muhasebeci : Hadi o zaman.
Kahveden çıkarlar.
5. SAHNE
Muhasebeci asistanlarıyla bir fabrikanın Genel Müdür odasına girerler. Sekreter Genel Müdür’e bildirmiştir geldiklerini. Müdür kapıda karşılar
Genel Müdür : (Ellerini ovuşturarak) Hoş geldiniz efendim. Sefalar getirdiniz…
Muhasebeci : (Eliyle dur işareti yaparak) Traş yapmayalım müdür, lütfen! İşimiz gücümüz var.
Genel Müdür : Pardon efendim
Muhasebeci :Müdür, sana iki tane adam getirdim. Kapıda bekliyorlar. Biri özürlü, biri eski hükümlü. Her elli adam çalıştıranın bunlardan birer tane çalıştırması gerekiyor biliyorsun.
Genel Müdür : Ama efendim. Zaten fazla adam çalıştış…
Muhasebeci : (Sesini keserek) Müdür, kes! Bu adamlar işe alınacak!
Genel Müdür : (Saygıyla başını eğip ellerini ovuşturarak) Sizin ricanız bizim için emirdir efendim, ancak…
Muhasebeci : (Sözünü keser) Müdüüür! Ne diyorsam onu yap! Beni sinirlendirme!
Genel Müdür : Efendim zarar ediyoruz. Bu yüzden işten adam çıkarmayı bile düşünüyordum.
Muhasebeci : (Aniden döner. Çok kızmıştır, genel müdüre doğru iki adım yaklaşır, gözlerini ona doğru dikerek) Bir tane adamı işten çıkarırsan, seninle ilişkilerimiz bozulur müdür! İlişkilerimizin bozulmasını istemezsin, değil mi?
Genel Müdür : Ne münasebet efendim. Ben sadece zarar ettiğimizi…
Muhasebeci : (Sözünü keser, kaşlarını çatarak) Müdür! Karşında muhasebeci duruyor. Kime masal anlatıyorsun?
Genel Müdür : Şey efendim…
Muhasebeci : Müdür! Daha kar zarar hesaplarına girmedik. Sen önce şu adamları işe yerleştir, onu da konuşacağız.
Genel Müdür : (Mendiliyle terini siler, masasına gider telefonu kaldırır bir tuşa basar) Kızım, bekleyen arkadaşları insan kaynaklarına görür, işe başlatma formalitesini yerine getirsinler.
Muhasebeci : (Genel müdür telefonu kapatınca, hafifçe omzuna dokunur) Aferin müdür. Gelelim şu zarar meselesine. Bu ayki üretimin ne kadar?
Genel Müdür : Efendim üretim raporu elimde inceleyin isterseniz. (Dosyayı muhasebeciye uzatır)
Muhasebeci : (Göz ucuyla bakar rapora, sayfalarını çevirir, biraz inceledikten sonra) Benim hesaplarım bu raporu doğrulamıyor müdür.
Genel Müdür : (Şakın) Neden efendim?
Muhasebeci : (Gözü raporlarda, sayfaları çevirirken) Girdilerinde, enerji giderlerinde yüzde onbeş artış var. Makineler yirmi dört saat boşuna mı çalıştırıyor? (Kafasını kaldırıp) Peki stoktaki mallar nerde? Müdür müdür! Gözümün içine bak müdür! Bende hiç kül yutacak göz var mı?
Genel Müdür : (Anlayamamış gibi şaşkınlıkla) Efendim…
Muhasebeci : Kes lan! Anlaşılan yine faturasız mal satıyorsun.
Genel Müdür : Yok efendim öyle bir şey.
Muhasebeci : (Genel Müdürü dinlemez bile) Çalışanlarına söyle, kesilmeyen ne kadar fatura varsa hepsi kesilecek! Yoksa…
Genel Müdür : (Elindeki mendille terini tekar siler ve telefonu kaldırır, tuşa basar, sekreterine) Kızım, faturalama bölümüne, yapılmış bütün sevkiyatların faturalarının kesileceğini bildir.
Muhasebeci : İşte böyle çalış müdür! Vergi kaçırmak yok! Hâsılat gizlemek yok!
Genel Müdür : Yok efendim.
Muhasebeci : Peki müdür, geçen ay sana personele iş güvenliği eğitimi aldıracaksın demiştim. Ne oldu?
Genel Müdür : Aldılar efendim. Hepsi eğitimden geçti.
Muhasebeci : İşte böyle gözüme gir müdür! Geçerken personel kafeteryasını hiç temiz görmedim. Kafeteryayı boyat müdür.
Genel Müdür : Boyatırım efendim.
Muhasebeci : (Asistanına döner) Hayri! Oğlum ücretimizin makbuzunu kes, müdür bey onaylasın!
Hayri : Başüstüne abi.
Muhasebeci : Çıkarken vezneden alırsınız.
Hayri : Emredersin abi.
Asistanlar makbuzu kesip Genel Müdür’ün parafını alırlarken
Muhasebeci : (Cebinden bir kart çıkarır) Müdür al şu kartı, pazarlama müdürün burayı arasın. Size yüklü sipariş verecekler. Güzel fiyat versin çocuklar. Beni üzmeden çalışın.
Genel Müdür : (Gözleri parlar, heyecanla) Hemen efendim. Merak buyurmayınız.
Muhasebeci : Valla merak etmiyorum müdür. Beni üzerseniz, siz de üzülürsünüz.
Genel Müdür : Üzer miyiz edendim. Ne haddimize.
Muhasebeci : (Elini Genel Müdürün omzuna koyar, normal bir tonda) Bak müdür, hissedarlarınıza karşı sorumluluğunuz olduğu kadar, bu devlete ve millete karşı da sorumluluklarınız var. Ama her defasında bunu size hatırlatmak zorunda bırakmayın beni.
Genel Müdür : Bırakmayız efendim.
Muhasebeci : Verginizi adam gibi ödeyin ki devlet de kalkınsın, millet de.
Genel Müdür : Kalkınsın efendim.
Muhasebeci : Kazandığınız her kuruşta tüyü bitmemiş yetimin hakkı var müdür!
Genel Müdür : Hakkınız var efendim.
Muhasebeci : (Asistanlara döner) Haydi çocuklar burada işiniz bittiyse gidelim. Daha bir sürü işimiz var. Müdürün de işleri vardır, meşgul etmeyelim.
Genel Müdür : Estağfurullah efendim. Şeref veriyorsunuz.
Muhasebeci : Haydi eyvallah müdür. Başın sıkışırsa ara mutlaka.