Olaylara başkalarının gözüyle bakmak
Her insanın, dünyaya kendine özgü bir bakışı vardır. Herkesi birbirinden farklı kılan, insanların bedensel, zihinsel ve ruhsal özellikleridir. Farklı, genetik özelliklere sahip olan, farklı çevresel koşullarda yetişen, farklı eğitimler alan, farklı kişilik ve karakter yapılarında olan insanların; kendilerine, çevrelerine ve olaylara bakış açıları, algılayışları, değerlendirmeleri ve tepkileri farklıdır. Farklı kişilikler ve farklı bakış açıları pek çok alanda görüş ayrılıklarını ortaya çıkarır. Yaşam anlayışları, amaçları, sosyal ilişkileri birbirine benzer olmayan bireyler, sahip oldukları dünya görüşüne göre yaşamak istediklerinde, çoğu zaman aralarında anlaşmazlıklar yaşanır. En küçük sosyal toplum olan ve en yakın bağlarla ilişkide bulunan aile içerisinde bile kişilik çatışmaları, kuşak çatışmaları ya da en hafif şekliyle anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar nedeniyle, bireylerin birbirlerinden uzaklaşıp, kimi zaman da koptukları görülür.
İki kişinin barışık olması, aynı düşünceyi paylaştıkları anlamına gelmeyeceği gibi, bir düşünce üzerinde anlaşamıyor olanların da dargın veya kavgalı olmasını gerektirmez. Eğer bir insanı daha iyi anlamak istiyorsak, dünyaya onun bakışıyla bakabilmeli, bir süreliğine kendimizi onun yerine koyabilmeli, duygu ve düşüncelerini ve davranışının nedenini anlamalıyız. Bu, bizi kendi düşüncelerimizden alıkoymaz, sadece onu anlamamıza, nedenlerini algılamamıza ve düşüncesine saygı duymamıza hizmet eder.
Hepimiz yakınımızdakilerin anlamını çözemediğimiz davranış ve tepkilerini, ne kadar düşünürsek düşünelim, kendimizce geçerli hiçbir açıklamasını bulamadığımız ve kimi zaman anlayabilmek için harcadığımız çabaların boşuna olduğu olayları yaşamışızdır. Ben merkezli bakış açısıyla bakıldığında karşımızdakinin, kendimiz gibi bir tepki vermesini beklediğimiz herhangi bir olayda aldığımız değişik tepkinin anlamlandırılamaması merak da uyandırır. Öğrenmek, anlamak isteriz.
Empati kurabildiğimiz ölçüde farklı düşüncelere ve dünya görüşlerine tahammül edebiliriz. Altında yatan nedenleri bildiğimiz ölçüde farklı düşünceler bizi rahatsız etmez, korkutmaz. Kokutucu düşünceleri kontrol altında tutabilmemizi sağlar. Farklı düşünceler, kendi düşüncelerimizin gelişmesine hizmet de verebilir. Düşüncelerimize geniş boyutlu bir nitelik kazandırır. Empati kurduğumuz ölçüde bizim düşüncelerimiz de başka düşüncelere cazip gelebilir.
Kendi doğrumuzun ne kadar doğru olduğunu farklı bakış açılarıyla öğrenebiliriz. Böylece doğrumuzun daha geniş ve sağlam bir temele oturmasını sağlarız. Kendimizi başkasının yerine koyduğumuzda onun da bizim bakış açımızdan görmesini sağlayabiliriz. Ne kadar çok bakış açısı geliştirirsek olayları ve düşünceleri o kadar geniş yorumlama ve yargılama yeteneği geliştiririz. Bu gelişim sadece bize değil, kendimizi yerine koyduğumuz kişinin de bakış açısını geliştirmesine, geniş yorumlamasına ve düşünmesine katkı sağlar.
Kendimizi yerine koyduğumuz insana kızmayız. Onun da bize kızmamasını sağlamış oluruz ve bu şekilde barışık düşünceler ve yargılar doğar, önyargılar ortadan kalkar. Birbiriyle çarpışmayan düşünceler toplumu çatışma ortamından çıkaracağı gibi, toplumun bilinç ve refah seviyesini artırır.
Kendimizi eşimizin, çocuklarımızın, anne-babalarımızın yerine koyduğumuzda aile ilişkilerimizin daha sağlamlaştığını görürüz. Onlarla aramızdaki kuşak farkını bir ölçüde giderebilir, düşünce yapılarımızı birbirine yakınlaştırabilir, duygularını ve düşüncelerini paylaşabiliriz. Kendimizi onların yerine koyduğumuz ölçüde birbirimize daha anlayışlı, daha hoşgörülü olduğumuz gibi, aramızdaki sevgi ve saygı güçlenir.
Kendimizi başkalarının yerine koyduğumuzda toplum içinde saygınlığımız da artar. İnsanların güvenlerini kazanır, hakkımızdaki olumsuz düşünceleri ve önyargıları kaldırırız. Kendimizi başkasının yerine koymak, onun düşüncelerini kabul etmek veya dünya görüşünü paylaşmak demek değildir. Aksine düşüncelerimiz doğruysa daha da pekiştirir, karşı tezlere karşı savunma geliştirir.
Kendimizi diğerlerinin yerine koymak hayata ve olaylara farklı bir pencereden bakmak demektir. O farklı pencereden olayların nasıl görüldüğünü anladığımızda yaşamın düşündüğümüz kadar da zor olmadığını görürüz. Yaşamımızı kolaylaştırmak, ufkumuzu geliştirmek, bakış açımızı genişletmek, dünyayı daha barışçıl kılmak için kendimizi diğerlerinin yerine koymaya var mıyız?