Rahman Suresine Nazire

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Rahman'ım;

Sen ki, lütfu bol, ihsanı bol,
Rahmeti ve merhameti bol
Ve sonsuz kerem sahibisin.
İyiliği, yardımı ve bağışlamayı seversin
İyiliğinde, yardımında ve bağışlamanda son derece cömertsin.
Sen rahmetinle kâinatı kuşatansın
Bütün yarattıkların hakkında
Hayır, rahmet ve güzellik dileyensin
Kimseyi ayırt etmeden
Dünyada sayısız nimetler sunansın.

Sen ki, merhametlisin yarattıklarına
Hem de merhametlilerin en merhametlisisin,
Kimsesizlerin kimsesisin
Ve sonsuz nimetlerin sahibisin;

Sen ki, esirgemezsin kullarından rızkını
Çünkü öyle boldur ki rızkın,
Bütün kullarını ve yarattıklarını
Sonsuz nimetlerinle rızıklandırır
En küçük bir karıncanın bile rızkını düşünürsün.
Rahmetinin ve merhametinin sınırı yoktur

Senin ihsanın ve sabrın öyle yücedir ki
Seni inkâr edenlerden bile rızkını esirgemezsin

Sen esirgeyensin,
Sen bağışlayansın
Acıyan, şefkat duyansın.
Biz sabredemeyiz, sen sabredersin,
Bizim bağışlayamadıklarımızı sen bağışlarsın
Çünkü sen merhameti kâinatı sarmış olansın
Sen yüreklerimize sabrı daim kılansın
Senin sabrettiklerine bizim yüreğimiz nasıl dayansın?

Seni inkâr eden, sana karşı gelen taşa dönsün,
Cehennem ateşlerinde yansın!

Rahman'ım;

Sen ki, gökleri ve yeri yarattın,
Gökyüzünü yıldızlarla donattın.
Güneşi ve ayı öyle muntazam kıldın,
Kâinatı öyle bir düzenle kurdun ki;
Ne bir şeyi eksik, ne bir şeyi fazla.
Karşılığını veremeyiz ihsanının Rabbim, biz niyazla.

Toprağın içinde milyonlarca tohumu filizlendiren
Gökyüzünden tonlarca suyu yere indiren
Ver her zerre topraktan milyonlarca canlıya rızık veren sensin.

Çimeni, arpası, buğdayı
Ağacı, yemişi
Cümle mahlûkat sana secde edip, seni zikrederken
Onlar dahi senin ihsanına şükrederken
Biz inkâr eder,
Sana isyan ederiz Rabbim!

Sen ki, biz isyan ederken, ihsan edersin
Sen ki, inkâr edenlere sabredersin.

Sen bilensin,
Sen görensin,
Sen sonsuz ihsanın sahibisin
Sen öğretensin bize iyiyi, doğruyu
Doğruyu en iyi sen bilirsin Rabbim.
Bizim aklımız almaz,
Senin sabrına, senin ihsanına,
Senin merhametinin sonsuzluğuna aklımız ermez Rabbim

Sen mutlak bilirsin her bir şeyi
Her şeyi mutlak görürsün Rabbim
Bizim şer bildiklerimizde mutlak bir hayır vardır,
Hayır sandıklarımızda da şer
Bilirsin ki Rabbim sonunda senindir zafer.
Sen sonsuz adalet sahibisin,
Senin ilahi adaletin galiptir her an.

Erkek ve dişi yarattın İnsanı 
İnsana şekil verdin
Güzeli ve çirkini,
İyiyi ve kötüyü birlikte var ettin
Ve insanı türlü marifetlerle donattın.
Akıl ve izan verdin insana
Nefis ve irade verdin
Bilmediklerimizi öğrettin
Ve kâinatı hizmetimize sundun.
Bizden sadece kulluk etmemizi istedin.

Merhamet ettin, merhameti öğrettin
Lütfettin ve ihsan ettin,
Yardımsever olmamızı istedin
Bağışladın,
"Siz de bağışlayıcı olun" dedin

Ve Efendimiz'i yarattın.
Kur'anı indirdin ayet ayet,
Kâinatın nizam kitabını indirdin
Ve nizama koydun her bir şeyi
İyiyi ve doğruyu gösterdin Hak Kitabı'nda,
İlahi hükümlerini koydun.

Dedin ki;
"Sana akıl ve izan verdim, irade verdim,
Güçlü kıldım ve yetenekli kıldım
Ve hepsini kararınca kıldım.
Ama bunların tamamı
Benim adaletime ve hikmetime dayalı.
 
Yani başıboş değilsiniz!"

İlahi dengeyi koydun mizanında,
Adaleti ve doğruluğu gösterdin bir bir.
Efendimizi örnek kıldın önümüzde,
Mizanı adaletle yerine getirin istedin.
Senin mizanın adaletlidir ancak,
Biz mizanımızda ne kadar adiliz
Ve ne kadar adil olabiliriz?
Bizim tartımız şaşabilir,
Adaletimiz yanılabilir
Ama Sen'in adaletin yanılmaz.

Rahman'ım;

Öyle bir düzende kurdun ki yeryüzünü,
Ve öyle güzellikler bağışladın ki
Orda her canlıya yetecek kadar var.
Ve her canlıyı barındıracak kadar geniş

Herkesin rızkını düşündün Rabbim.
Türlü lezzetlerde meyveler,
Türlü kokularda bitkiler ve neler neler...

Nasıl inkâr edebiliriz bu güzellikleri, bu nimetleri
Nasıl inkâr edebiliriz bunları Yaratan'ı
Nankörlük olmaz mı bu?
Nasıl sabreder de kör etmezsin
Nankörlük edenlerin gözünü?

Sen ki; kuru bir balçığa can verdin
Ve insan kıldın bizleri,
Cinleri ateşten yarattığın gibi.
Biz ki bir çamur parçasıyken can bulduk
Biz ki nimetlerinle vücut bulduk, kan bulduk
Senin inayetinle yaşamaya imkân bulduk
Ama seni inkâr etmeden de durmadık
 
Sen sabrı sonsuz olansın Rabbim
Bizim sabırsızlığımızı hoş gör
Biz beşeriz ve hatalara düşeriz
En inkârcımız bile dara düştüğünde sana sığınır
Biliriz ki Sen'den başka tutar dalımız
Sen'den başka sığınacak limanımız yok.

Acı ve tatlı suyu birbirine kavuşturduğun
Ama birbirine karıştırmadığın gibi
İyiyle kötüyü bir arada yarattın ve bir arada kıldın
Ama iyiyle kötü arasına öyle bir hat çizdin ki
Karışmaları mümkün değil
Tıpkı acı ve tatlı suyun karışmadığı gibi.
İyiyle kötünün, bir arada olsa da
Birbiriyle karışmayacağını gösterdin
Kötülüğün iyiliğe galip gelemeyeceğini söyledin.
İyilik inci gibidir çünkü, değerlidir
Ama iyilik kimdedir, kim iyidir biz değil, ancak sen bilirsin
Sen kötülüklerin içinden bile inci çıkarabilirsin.

Koca koca dağlar gibi yükselen gemileri
Nasıl batırmıyorsan denizde,
Onca kötülüğün içerisinde bile
İyiliğin batmayacağını, ayakta kalacağını
İyinin iyi kalabileceğini gösterdin.

Ve dedin ki;
"Hanginiz bakisiniz ki?
Yeryüzünde ve gökyüzünde her şey fani olduğu gibi
Sizler de birer fanisiniz,
Baki olan ancak Ben'im.
Siz bu dünyada imtihandasınız
Ben kullarıma eziyet etmem,
Merhamet ederim,
Esirgerim,
İhsanınızı ihsanımla mükâfatlandırırım."

Her şeyin yok olacağı, son bulacağı gibi
Biliriz ki bizim dünya hayatımızın da bir sonu var.
Baki olan ancak ebedi hayattır
Senin bize en güzel ikramın ebedi hayatımızdır Rabbim.
Biz ebedi hayatı dünya hayatına tercih ederiz
Senin yolunda yürür ve sana şükrederiz.
Verdiğin nimetler için dua ederiz.

Rahman'ım;

Biz insanız,
Gaflete, hatalara düşeriz,
Unutabilir, yanılabiliriz,
Eksik düşünebilir, yanlış kararlar verebiliriz,
Hatalı davranabilir, hatalar yapabiliriz.
Biz hata yaptık diye
İhsanını, rahmet ve merhametini esirgemezsin bizlerden.
Biz aciz kullarınız, kusursuz olamayız
Kusur ettiğimizde tövbe eder, af dileriz
Senin merhametine sığınır
Senden ümit bekleriz
Sen kusurlu kullarını affedersin
En günahkâr kullarına bile kapın açıktır
En affedilmez hataları bile affedensin
Kimin hakikati bulacağını ancak sen bilirsin
Bu yüzden kapın her zaman ve herkese açıktır.

Sen, bütün kâinatın olduğu gibi
İki doğunun ve iki batının da sahibisin
Gündüzler ve geceler senin eserin,
Mevsimler senin emrinle başlayıp son bulmakta
Sen dediğin için gece ve gündüz,
dediğin için bahar ve kış olmakta
Senin iraden ve idarenle güneş ve ay doğmaktadır.

Tıpkı güneşe ve aya ışık verdiğin gibi
Bizlere de ışık verir, aydınlatırsın
Kimimizi ilminle,
Kimimizi irfanınla nurlandırır, ziyalandırırsın.

Sen her daim ayaktasın,
Her daim bizi gözler
Müşkülümüze koşar, dualarımıza cevap verirsin.
En ümitsiz anlarda ümit Sen'sin
Başımız dara düştüğünde medet Sen'sin,
Sen her daim merhamet eden, affedensin.

Senden geldik ve sana döneceğiz yine
Huzuruna geleceğiz, biliriz.
Dünya imtihanının karnesini alacağız Sen'den.
Sen, kimimizi sonsuz cennetinin güzellikleriyle mükâfatlandıracak
Kimimizi cehennem azaplarında cezalandıracaksın
Sorulmadık tek bir şey kalmayacak dünyadan
Her anın, her yaşanılanın hesabı sorulacak mutlak

Bize bıraktığın iki ağırlığın
İlahi Kur'an'ın ve zürriyetimizin ağırlığı mizanda tartılacak ve sorulacak bize.
Ve denecektir ki;
"Neler yaptın dünyada;
Neler bıraktın?"

Sahi neler yaptık Rabbim,
Ne günahlar işledik kimbilir?
Biz çoğunu unuttuk bile
Ama Sen unutmazsın.
Sen her şeyi gören ve bilensin.

Zaman zaman bizim sabrımızı denemek için
Ve olgunlaştırmak için bizleri
Sıkıntılar verir, acılar yaşatırsın.
Ama biz biliriz ki, acıyı da huzuru da veren Sen'sin
Bu yüzden sabrederiz,
Senden merhamet dileriz.

Kıyamet gününde yer yarılıp, gök çatırdadığında
Sığınacak hiçbir yer kalmadığında bile
Sığınağımız Sen'sin.
Çünkü Sen merhamet edensin.
Sen salih amelli kullarına eziyet etmezsin.

Kim durdurabilir, kim geri çevirebilir ki bu kıyameti
Seni inkâr edenler bile o gün anlayacaklardır bunu, ama nafile,
O gün ki,
Yer ve göğün yer değiştirdiği
Kızılca kıyametin koptuğu gün
Doğrunun ve yanlışın
İnkârcılığın ve inanmışlığın
Besbelli olduğu gün
Kimse kaçamayacak akıbetinden.
O gün ki,
İnanmışlara vaat edilen Cennet
İnanmamışlara sunulacak cehennem hazırdır.

Dünya nimetlerini kendinin zannedip
Cenneti dünya bilenler için ne korkunç gündür o gün.
Rızkı Allah'ın verdiğini bilenlere,
Şükreden ve iman edenlere ise ne mutlu.
Hazır cennetlerine kavuşmak için
Cennet kokusunu içine çekmek
Cennetin meyvelerini toplamak için son gündür.
Dünyayı kendilerine cennet sanan
Ve dünyayı başkalarına cehennem kılanlar için
Allah'ın intikam günüdür.
Vaat edilen iki Cennettir ki,
Bakışlarını sadece kocalarına çeviren güzel ve bakire eşler
Ve bakmaya doyamayacak güzelliklere sahip güzellikler
Ve amele göre kat kat yüksek Cennet mekânları.

Biliriz ki, hangimiz sana daha yakınsak
Cennete de o kadar yakınız ve Cennettir mükâfatımız
Biliriz ki, hangimiz sana daha yakınsak
Cennette o kadar yükseklerde ağırlanırız.

Rahman'ım;
Bizi rahmetinden, merhametinden mahrum etme
Bizi nimetinden, kereminden yoksun bırakma
Yüreklerimize sevgi ve merhamet tohumları ek
Rızkımızı bol ve bereketli kıl
Yolumuzu ilahi nurunla aydınlat
Mahşerde alnımızı ak
Yüreklerimizi pak
Yolumuzu berrak eyle

Senin her şeye gücün yeter.

 
( Her İsmine Bir Dua - Rahman başlıklı yazı Mehmet DEMİR tarafından 9/19/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu