İftara az bir zaman kaldı,fırının önünde pide kuyruğundayım.Sıramı beklerken gözlerim,benden birkaç kişi önde yaşlı bir dedeye takıldı.Düşüncelerim hiç tanımadığım, bu yaşlı adama yoğunlaştı. Başında yün takkesi, elinde bastonu, oda benim gibi sıra beklemekte.

Acaba yanlızmı yaşıyor yoksa, oğlu gelini, sevimli sevgili torunlarıyla, kalabalık bir aile ortamındamı? Yüzünde yılların verdiği derin çizgiler. Eskisi kadar iyi göremiyen bulanık gözlerle, vitrindeki taze kızarmış pideleri seyrediyor.
Ne tatlı ne tonton bir yüzü var,ona baktıkça bana yabancı bu nur yüzlü dedeye içimde sıcacık bir sevgi duyuyorum.Günün en önemli işi ekmek almakonun için. Bu çok hasas seçimi kimseye bırakmıyor.Ekmek dediğin şöyle pişkin olmalı,nar gibide kızarmalı, tabiki bunun içinde fırını iyi seçmeli.

Varsın uzun kuyruklar olsun,dedecik beklemeye razı..Cıvıl cıvıl torunlarının neşesiyle, ekmeğin hasını bölüşmek pek bir zevklidir.Birazdan sırası gelir,sıcak pidelerini göğüslediği gibi,evinin yolunu tutar. 
Gelini masayı kurup çorbayı pişirmiştir,çoluk çocuk orucun verdiği manevi hazla iftar ederler.. Sonra akşam namazını kılar, tabiki teraviyide camide dostlarıyla kılacaktır. Yatsıyla birlikte vakitlice yatmalı,sabah namazına uyanacak.
Sahi arada bir haberleri dinlemek isterde,duydukları onu hiç mutlu etmez.Üzülür acınır,vah der vahki vah ne olacak bu ortalığın hali!

Oysa o başka yaşamıştır dünyayı, insanların bir birini sevdiği saydığı, ahlaki değerlerin fazilet olduğu bir zamandı o yıllar. Ah dedecik aslında sen çok şanslısın, çünki sen o altın yılları yaşadın. Uykuya maziyi düşleyerek dalar. Sabah ezanı okunurken güzel düşünün huzuruyla, kalkar abdest alır. 
Ev halkı uykuda ya pek ses yapmak istemez, hani rahatsız olmasınlar diye. Ama içten içede kalksalar der, şu gaflet uykusundan uyansalar, ezan sesini duyup namazlarını kılsalar.

Birden öfkelenir neden diye sorar? Neden günün bu en feyizli saatini şükretmek için kullanmazlar! Oysa tüm bereket ve rahmetin insanlara bu ilk saatlerde dağıtıldığını bilmezler mi? Bilirler elbet.
Sonra namaza durur Rabbin huzurunda dua ederken, az önceki kırgınlığı öfkesi yok olur. Bütün kalbiyle yakarır kendi ailesi ve cümlesi için af ve mağfiret diler.Ve niyaz eder Allahım onlarında gönül gözlerini aç, kapıldıkları bu gaflet uykusundan uyandır. Bağışla ve koru yavrularımı ve içten yakarışları bir damla göz yaşı olur o tonton yüzünde.

Kendisi için ibadet sevdikleri için mağfiret dilemenin, huzuruyla güne başlar.Evet dedenin şahsında daldığım bu hayal dünyasına öyle kapılmışım ki baktım sıram gelmiş. Dedecik benden bir önce tezgaha yaklaştı,bilhassa duymak istedim, kulak verdim.Tezgahtaki gence bana dört pide dört ekmek ver dedi. Sonrada aldığının çok olduğunu düşünür, kınarlar diye ilave etti. Torunlar maşallah pek iştahlı!
 
O zaman anladım ki yanılmamışım dedecik yanlız değil, ve içimi büyük bir sevinç kapladı. Hala yaşlılarına sahip çıkan, bir toplum olmamızın verdiği mutlulukla bende pidelerimi aldım ve iftara 4 dakika kala eve dönebildim. O akşam iftarımı açarken Allaha şükrettim yaşlanmaktan korkmuyorum diyerek. 


Ş.AYDOĞAN ( GÜLCENAZ )
( Bir Ramazan Hikayesi başlıklı yazı Şükran Aydoğan tarafından 5.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu