Ana caddeyi dik kesen arnavut kaldırımlı sokağımızı çok seviyorum.Bir arabanın bile zor geçtiği, Osmanlı zamanından kalma iki katlı ahşap cumbalı evleriyle müssemma sokaktı Hüdâverdi. Pencerelerinden begonyalar,kasımpatılar sarkan,yer yer renkli ve beyaz çamaşırlı görüntüsüyle de hoştur Hüdâverdi. Her iş erbabından birer numune bulunurdu sokağımızda. İkinci bir alternatif yoktur.Ama bilirsin kazık yemediğini.Bir çok dükkan orjinal haliyle duruyordu,henüz tadil edilmemişlerdi. Kasap Ahmet,Manifaturacı Cemil, Bakkal Niyazı,Nalbur İbrahim,Berber Cevdet,Fırıncı Nuri,Manav Muammer v.s.farklı kimlikleriyle bildik anadolu insanlarıydı.

Kültürleri,yaşam değerleri paylaşma ve yardımlaşma üzerine oturtulmuştu.Birbirleriyle didişmeleri,muhabbetleri,şakaları görülmeye değerdi...Meslekleri çocukluktan yakalarına yapıştığından mıdır? yoksa ben onları öylesine derin kimlikleştirdiğim için mi? bilemiyorum...Kasap Ahmet’i,Berber Cevdet olarak tahayyül edemiyorum...

"Oğlum,saçların çok uzamış Cevdet Amcana gidiver de bi traşlasın seni...Yarın okullar açılıyo nede olsa..”

"Tamam anne,biraz işim var bitsin gideceğim...

"Ha unutmadan,gelirken iki ekmek,bi kilo domates ve iki kiloda toz şeker al...”

"Anladım anneee...”

***

"Duydun mu Samet? Kadir amcanın kızları tatilden dönmüşler...gelirken yolda enişte trafik dalgasına kavga edivemiş,kavga sonunda gözünü patlatmışlar"

"Allah,Allah! Sen ne zaman duyduydun bunları Cevdet?

"Kadir abii,sende beni iyice garı ağızlı belleyiverdin,gelen giden söylüyo bizde iletiyoz..”
"Yok canım, estağfurullah! sen heç garı ağızlı olurmusun...Delikanlılığın kitabını yazmış ağzı sıkı adamsındır maaşallah...”

"Seni bu yüzden çok seviyorum Kadir abi,bak gerçekleri nasılda anlatıverdin...!”

"Fe subhanallah!!"

Ahşap beyaz boyalı, tek kanat vitrinli dükkanı, iki koltukludur; Cevdet amcanın.Vitrindeki camın üzerinde yer yer silinmiş kırmızı boyalı " Berber Cevdet" yazısı da diğer dükkan sahiplerinin otantik görünüşüne eşlik eder vaziyetteydi.Nice makas arası sohbetler döner bu dükkanda.Mahalleli haberleri burda teyit eder,ya da ilk ağız burdan öğrenir...
Kapının önünde üzerine oturduğum hasır kaplı iskemlede nerdeyse mayışmak üzereydim.

"Salih,Salih lan uyudun mu iki dakikada?"
"Amca, geldim..."

"Gel bakalım yakışıklı,yine alabuluz mu yapcez traşını?"
"Yok abi beş numaraya vurcen,okullar açılıyo yarın"

"Evet biliyom bizim çocuklara da dün bi sürü alışveriş yaptık...Oğlan neyse de kızın meslek aletleri bi dünya tutttu. Biliyon kız meslek lisesine gidiyo…”

"Sen kaçıncı sınıfa geçtin?
“ Lise iki..."
"Hayırlı olsun…Duydun mu? Bu sene öğretmenlerden beş tanesinin tayini çıkmış,yerlerine yeni öğretmenler gelmiş...dün okul müdürü söyleyiverdi..."

"Öyle mi!"

Sohbet ederken dışarıda bir uğultudur koptu, yönümüzü tam kapıya çevirirken ,
"Cevdet amca,Cevdet amca !"

Yedi -sekiz yaşlarında bir çocuk heyecanla kapının önünde zor frenledi kendini, telaşla kesik kesik zor konuşuyordu.

"Ka-mil am-ca-la-rın-e-vin-de yan-gın çıktı,cayır cayır yanıyor koşunnnn"

“Koş Salih,kovaları kap…”

Bütün mahalleli, ellerinde su dolu kovalarla Kamil amcaların eve doğru koşturuyordu…Boynumda berber havlusu,yarım yamalak kesilmiş saçlarla koşturuyordum. Elimdeki kovayla, nefes nefese yangın yerine varmıştık…Evin çatısı, tutuşmuş yanıyordu.Ellerinde kovalarla su dökenler,kaptığı ıslak battaniyeyi komşu binadan çatının üzerine atanlar…İmece usulü söndürme işlemi, harıl harıl işlemekteydi…Kamil amca,karısı ve çocukları olayı korkulu gözlerle izliyorlardı…Karısı ve kızları ağlıyorlardı ...Çok şükür,kendilerine bir şeycikler olmamıştı.İtfaiye, fazla gecikmeden yetişmişti.Evin çatısı, tamamen yanmış 1.katın pencereleri ve dış ahşaplarından dumanlar yükseliyordu.Kısa sürede ateş soğutuldu,epey hasar vardı. Ama endişem yoktu…Kamil amcaların yaraları, yangında olduğu gibi imece usulü sarılır ve kısa sürede halledilirdi.Kimseler, bana ne demezdi…

Boynumdaki beyaz berber havlusu, simsiyah olmuştu,yüzümüz gözümüz gibi…Berberin kesemediği saçlarımı, çatıyı söndürmeye çıktığımda ateş yakıvermişti.Elim,kolum ve boynumda da yanıklar vardı...

Cevdet amca, beni görünce;

“Yanmışsın Salih,hadi hemen sağlık ocağına gidelim…”

İtiraz etmemiştim. Çünkü, acayip derece sızlıyordu yanıklar…Sağlık ocağında tedavi sonrası eve ötürdü beni Cevdet amca…doktor bir hafta rapor yazdı. Traşım ve okulum gecikmişti…Olsun bu paylaşma ruhu olduktan sonra sorun yoktu…iki ekmek,bi kilo domates ve iki kilo tozda annemin elindeydi,görünce aklıma geldi...birileri yine koşuvermişti yardıma...

Yeter ki gönüllerdeki sevgi ve muhabbet yanmasındı....


( Makas Arası Muhabbetleri-1- başlıklı yazı Arzeni tarafından 21.09.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu