elimi uzattım,

sabahları Yeni Camideki

            kanada kavağında

cıvıl-cıvıl ötüşen

serçeler parmaklarımda,

yemler-sularım

haz alırım…

 

kuşluk vakti

köpeklerinden gocunduğum[1]

toz bulutuyla eve dönen koyun sürülerinin

çan sesleri kulaklarımda

dinlemeye

            başlarım

 

ovada ağaç budayıp, karık[2] açıp, fide dikenler

kovayla su çekip cansuyu verenler,

ipli kovayı kuyuya sarkıtırım

çıplak ayaklı, nasırlı elleri çapalı

kökenleri[3] seyreltenler, yatıranlar,

sizlerle çabalarım

 

karık açıp göğeriyle[4] harımlarını yeşertenler

domates fidesi kokunuz üzerimde

su göllenir[5] domates karığına[6]

çapayla çeviririm bosdana[7]

kanasıya sularım

 

sizlerle kazma-kürek sallarım,

bağda bele yeklenirim[8]

ağaçlara kireçli göktaşı,

meyvelere ilaç atarım,

burnumu kaparım

 

tomurcuklar patladığında,

yapraklar, dalları sardığında,

su, arıkları[9] doldurduğunda,

çamura batarım,

 

 

 

ağaçlar meyveye oturduğunda,

al düşüp[10]

ala çakır[11] olduğunda

günden yanı kızardığında

            sulu meyvelerin

sizler adına,

tadarım

 

sizlerden fazla sevincim

sizin iştihanızla yerim

sizin adınıza

doyarım...

 

üzerimde bıtırağı taşlı tarlaların

ellerimde diken yarası

çatal iğne ile uğraşırım

ağzımda tadı acımığın

bostanın, ermemiş kayısının

dişlerim kamaşmakta

yalanırım

 

öğle sıcağında; harımlarda

elmalıklarda çalışmaktan

dönen yorgun bedenlerin

ter kokuları burnumda

köprüyü göze alamam, bir ağaç gölgesinde

yoldaş umarım

 

yol yokuşunda yanar ayak altlarım

yol kıranındaki çalı gölgelerine sığınırım

soluklanırım,

karşıdan gelenin selamını alır

heybedeki ılık suyuna kanar

esenler, uğurlarım,

 

köye tırmanan yolun kıvrımlarını dönerim

yaz sıcağı yakmasın tenimi

            adımlarıma hız veririm

sadece nakaratını bitliğim türküler mırıldanırım

umutlu, sevimli, heyecanlardayım

çalılardaki cırcır böceğinin nağmelerine

Dereyurttan ıpıl-ıpıl[12] esen yelde

üşüyen terimle, Zırtlantepede

o sıcakta serin taşa oturduğumda

yaşadığımı anlarım

 

 

önce Payamdaşta yankılanır ıslığım

çobanaldatanlar oynaşır çalılıklarda

uzaktan birileri görünür susarım,

ayakları sürçüle sürçüle eşeğin,

palanının önüne kadar gelmiş yencile-yencile

deynekli eliyle selam verir

geçer gider eşekli

            uğur ola, uğur ola

hayır dualar alırım

 

kırmızı topraklı tepenin

tek ağacı andızda ötücü bir kuş,

durup dinlemeye bayılırım

kese’den tırmanıp sığır yolunu,

mor-küpeli yakı[13] otu

boz topraktan köküyle gelir mübarek

            koparmaya kıyamam

koklarım…

 

derin bir soluk alınır Akgediği dönünce

eşekler bile rahatlardı nedense

uzaktan da olsa köy görüldüğünde

ezan duyulur olur

ordan burdan horoz sesleri,

okulda oynaşan çocukların cıvıltıları

Arpalıkta çakılı eşekler

ağlamayan çocuklar

topsahasında eski bir anı

yaşarım.. duyarım

 

köyiçinde herkes

selamlar

hal-hatır sorar diğerine

herkes birbirinden haberdar

öğrenir,

hastalara koşarım

ellerini tutar

efsaneleşmiş dertlerini dinler

acil şifalar diler

hayır dualarını alırım

ilgi-ikram izzet

kolonyalı ellerimi

yüzüme çalar

derin bir nefes alırım

 

 

 

 

 

öğle sıcağında

Keçiyatağında gölgelenen keçiyi,

sağılırken,

helkeyi devirmesin diye

sakalından tutup,

tuz yalatarak

kandırırım

baskın bir siyek[14] kokusu ortalıkta

burnumu tutarım

 

hala kulaklarımda

taşlı tarlalardaki

orağın sesi

ıslak heybenin serinlettiği

testiye destek yapar dizimi

kana-kana içsinler diye

kalaylı tasla

gölgeden, eynelde[15] soluklanan rençpere[16]

su taşırım

yerleri de sularım..

 

"-ömürlü ol" denilmekte

ömrüme ömürler katılmakta

yaşarım,

dualarınızla yaşarım..

yaşadıkça

sizi anarım

 

birkaç kişi derme-çatma bir masa etrafında

kim nerede nasıl.. kim hasta

herkesten herkesten bahsedilir

her gelen selam verir..

ilk gelen çay ısmarlar herkese

param nasip olur kahveciye

“ziyade olsun” denilmekte

para üstü masada bekletir

ilk gelenle tekrar çay ısmarlarım

yudumlarım..

 

köyde olmak vardı şimdi

köyde ve çocuk

bir ömür öncesi..

varsın oyuna almasınlar

köyden kurtulmak adına okuduk

bizi şehre de almadılar

yanarım..



[1] gocunmak: çekinmek, telaşa düşmek

[2] karık: emen, sebze sırası, sulamanın kolaylığı için çizgi halinde devam eden çukurluk

[3] köken: bostan (kavun-karpuz-salatalık) fidanı

[4] göveri: sebzelik, zerzevat

[5] göllenmek: su birikmek

[6] karık: emen, sebze fidanlarının çizisi

[7] bosdan / bostan: hıyar, salatalık, badem

[8] yeklenmek: ayakla hamle etmek

[9] ark, karık, sebze çukuru

[10] al düşmek: meyvelerin ermeye meyillenmesi

[11] ala çakır: tam olgunlaşmamış

[12] ıpıl-ıpıl: ılgıt-ılgıt, efil-efil, serin serin esmek

[13] yakı: vücuda sarılarak, yapıştırılarak, sürülerek uygulanan deva umulan doğal bitkiler

[14] siyek: hayvan idrarı, döllenme döneminde koç ya da tekelerin salgıladıkları, ağır idrar kokusu

[15] eynel (eğner): ekin yolunurken tarlada bir karar yolunacak yer, birkaç kişi bir araya gelerek aynı yönde yolmaya devam ederler

[16] rençber: ırgat, çiftçi, topraktan geçinen

( Köyde Olmak Vardı Şimdi başlıklı yazı İ.ÇELİKLİ tarafından 21.09.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu