-Salih,Salih!
Hanımın buğulu ve acaleci sesiydi hülyalarıma son veren. İki hafta öncesinden binbir eziyet ve bunaltıcı havada almıştım hastaneden randevuyu.Hele de yediğim trafik cezasını unutmam mümkün değil.
-Beş dakika müsade memur bey, randevu alıp gelecem!!! dedim.
"Nuh !" dedi, "Peygamber ! " demedi. Ben de ondan inatçıydım. Koydum arabayı ikinci sıraya randevuyu alıp geldim. Dekont hala cebimde. O yüzden bu randevuyu kaçırmak olmazdı.Akşamdan saatler ve telefonlar kuruldu."Yaş kırkı geçince daha bir unutkan olur insan" derler. O arkadaşlar, trafik cezası yememişler galiba.
-Geldim, hanım geldim!
-Yine derinlere dalmışsın Salih! dedi. Kinayenin rast makamında;
-Çok mu belli oluyor? gibi basit bir espriyle ortamı yumuşatmaya çalıştım aklımca.Bu durumlarda "Baskın basanındır" misali sert (!) bir şekilde;
-Hatun, hadi çabuk ol, geç kalcaz radevuya ! " diye kibarca seslendim. Keşke seslenmeseydim. "Bayramlık ağız açıldı" Ve;
-Zaten sen hep aynısını yapıyorsun, "İki ayağımı bir pabuca sokuyorsun." Biz kadınların çilesidir bu, siz erkeklerin acelesiyle her zaman mücadele etmek,...Bitmedi. Hepsini yazsam kafanız şişer. En az bu cümlenin üç katı kadar daha konuştu.
Randevuyu aldığım hastane, çalıştığım işyerine yakın. Arabayı her zaman ki kordon boyu kenarına park ettim. "Merkebin sevmediği ot yanı başında bitermiş" misali... Arabayı kilitler kilitlemez Miskin Orhan yanımda bitti.
-Abi çorba içeçem de bugün ki nevaleyi şimdi versen. dedi.
-Her zaman ki gibi iki lira bozuk para verdim yolladım. Durumu farkeden hanım başladı söylenmeye;
-Şu ne idüğü belirsiz sorhoşlara ne diye para veripte alıştırıyorsun? "İti var kopuğu var" Çoluk çocuğun rızkını onlara yedirmeye utanmıyor musun? Zaten ne çektiysek; senin şu sümsüklüğünden, eli açıklığından çektik. Gelen yedi giden yedi. Hala akıllanmadın. Kim bilir; bu sarhoşa hergün ne kadar para veriyorsun? Ahh ahh! Kadrimi kıymetimi bilen bir adama düşseydim...
-İçimden miskin Orhan'a kızasım geldi.Lakin, adamın bir suçu yok ki...
Hastaneye gidiş yolu yaklaşık yarım saatlik yoldur.Ve hanım hala konuşuyor...Neyse ki sıramız gelmişti de,hemen içeri girdik....
***
Bütün hastalardan beş dakika daha fazla ihtimam gösteren doktora söylenecek laflar değil bunlar... ama sen tutar da hanımın söylediği ilacı reçeteye ilave etmezsen olacağı budur. Eee doktor, hakettin bütün bu sözleri (!), bu replikleri tabiki içimden geçiriyorum.
Dışarada öylesine güzel bir hava var ki; deniz, masmavi gökyüzüyle serenat halindeler sanki. Denize yukardan bakarak; "Maviliğini benden alıyorsun" gerçeğini haykırıyor gibiydi gökyüzü ... Koşarken genelde dudaklarım kurur. Bugün, gönlüm de kupkuruydu. Sebebini bilmiyorum...o ara yine cep telefonum çaldı. Arayan malum şahsiyetti;
-Salih, Hadi Salih, Koş Salih ! Arabanın yerini kapacaklar Salih!
Ekosu yüksek dozda rica etti ! Neye uğradığımı şaşırdım. Sabah iki lira verdim diye kıyamet koparmıştı. Şimdi ne oldu da on liraya çıktı bizim kontes. Doktor'un bu kadar kısa sürede faydası mı olmuştu? Yoksa, deniz ,gökyüzü ve palmiyelerin muhteşem güzelliği mi çarpmıştı?
Devamı var