Dakikalar sürdü gözünde boncuk boncuk yaşların serüveni. O ağlayınca çocukların en büyüğü o çilli kız ve diğer üç kardeşte ağlamaya başladılar.Çilli kız olayların farkında olacak yaşta görünüyor ama diğerleri anne ağlayınca koro halinde ağlıyorlar.

“Bakın Hanımefendi, sizi gayet iyi anlıyorum. Biz sizin yaşadığınız bu sıkıntıyı dile getirip olayların sorumlularını kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Kömür ocağı sahibinin bu işte ihmali olduğu, gerekli ekipmanları bulundurmadığı, kurtarma ekiplerinin geç geldiği ve eşinizin göçük altında hemen değil ambulansta giderken öldüğü söyleniyor doğrumu?”

Etrafına yaşlı gözlerle baktı. Elini yüzüne götürüp yaşları temizledikten sonra bir iki nefeslik anı iç çekişle yaşadı. Çocuklarının başını okşayarak;

“Elif kızım kardeşlerini al şu ilerde oyna…”

Kapının önüne getirdiği ahşap iskemleye oturduk.
“Etraftan konu komşu yanlış anlamasın” diye söz ile özrünü beyan etti.

“Önemli değil sizi gayet iyi anlıyorum” dedim.

“Allah bağışlasın, büyük kız Elif diğerlerinin ismi nedir?”

“Hilal,Ali,Hasan…Elif on bir,hilal sekiz,Ali beş,Hasan üç yaşlarında” dedi.

“Çocuklar oynamaya gitmeden bir iki kare fotoğrafınızı çekebilir miyim?”

Ses çıkarmadan başını “evet” anlamında salladı. Sonrasında önde boy boy çocuklar arkada anneleri fotoğraflarını çektim.

Çocuklar giderken eğilip tek tek başlarını okşadım. Cebimden çıkardığım çikolataları onlara uzattım. En küçükleri olan Hasan, şişman elleriyle çikolataya doğru hamle yaptı. Lakin, ablasının öksürüğü sonrası elini buruk ve ekşimsi bir ifadeyle çekti. Çocuğun gözü hala fındıkla çikolatadaydı. Bu olayı daha fazla uzatmadan Elif’e dönerek;

“Elifçiğim ben sizin ağabeyiniz sayılırım. Bunlar benden size hediye…Lütfen alır mısınız?” diyerek ortamı munis bir ifadeyle yumuşatmaya çalıştım.

Elif ve diğerleri annelerinin gözünün içine baktılar. Uygun ifadeyi sezince kapışır vaziyette alarak kaçıştılar.

“Hepsi de maşallah terbiyeli çocuklar. İyi yetiştirmişsiniz.” Dedim.

“Allah rahmet eylesin eşim dini bütün bir insandı. Beş vakit namazını kılar, orucunu tutardı. Hatta üç kuruşluk maaşına bakmaz sadakasını verir, yıl sonlarında da zekatını hesaplar fakire fukaraya dağıtırdı. Her türlü konuda, konuya komşuya yardım ederdi. Hiç boş durduğunu görmezdim. Kimin başı sıkışsa Şahin ordaydı. Minnetsiz, sitemsiz, sözsüz yardım ederdi. Madenci komşularımızın çoğu onun sayesinde namaza başlamış,oruç nedir bilmeyenleri oruç tutmaya teşvik etmişti.Sokakta ne kadar çocuk varsa onlara Elifbe’yi öğretmişti.”

Zeynep hanımın gözlerinde ki buğulanma hasretin acısını fevc fevc arşı alaya yükseltiyordu. “Bizi bırakıp gittin ama bunca çocukla sensiz ne yaparım,kimlere derdimi anlatır,çocuklarıma yokluğunu nasıl alıştırırım” der gibiydi.

“Allah rahmet eylesin eşiniz anlattığınıza göre çok iyi bir insanmış”

“Evet!”


“Bakın Zeynep hanım,müdürümüz Ayla hanım beni bu işin peşini bırakmadan olayı çözene kadar peşine düşmem için görevlendirdi.Samimiyetime inanmanızı öneririm.Olayın üzerinden yirmi gün geçmiş,koğuşturma devam ediyor.Sizin mahkemeye şikayetiniz olmamış,şikayet edecek misiniz?”

Çaresizliğin verdiği ruh haliyle,başını sağa sola çaresizce çevirip kıvrandı durdu.Ne diyeceğini bilemez bir vaziyette,alt dudağını ısırdı.

“Şeyyy”

“Evet Zeynep hanım,şeyy ne?”

"Hayır,hayır! Şikayetçi olursam,bu evden atarlar ve tazminatımızı vermezler.Ondan sonra ben dört çocukla ne ederim nerelere giderim. "

Devamı var...
( Üç Gül'ün Rengi Sarı -12- başlıklı yazı Arzeni tarafından 26.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu