Kutay, Gökay’dan bir yaş büyük, teyze çocuklarıdır aynı zamanda da kan kardeştirler. Babaları da çok yakın iki arkadaş olup, bu birlikteliklerini ömür boyu sürdürmek için aynı mahalleden iki kız kardeş ile evlenip bacanak olmuşlardır. 


Kutay daha önce dünyaya merhaba der. Tam bir yaşına geldiğinde Gökay gözlerini dünyaya açar, birlikte büyürler. Okula birlikte giderler. Hiç ayrılmazlar. Liseden sonra yolları ayrılır. 


Kutay, Hukuk okumakta, Gökay’da bir kamu kurumunda işe başlamıştır. Boş zamanlarında yine beraber olmaktalar. 
Siyasi olaylar almış başını gidiyor, memleket kan gölüne dönmüş, öğrenci olayları gitgide artmakta, her gün çatışmalar çıkmaktadır.


Masum eylemlere ilgi göstermeyen kamuoyu ve basın organları şiddet eylemlerine özel bir ilgi göstermişler, özellikle başlangıçta, bazı eğitim kurumlarının yöneticileri öğrenci isteklerine karşı anlayışsız davranmış, barışçıl eylemler karşısında bile, çağ dışı kalmış disiplin hükümlerini uygulamak istemişlerdir.


Polis, öğrenci eylemlerinin henüz saldırıya dönüşmediği dönemlerde bile zaman, zaman gereksiz şiddet göstermiş ve siyasal çatışmalarda bir taraf gibi davranmıştır. Sonuç olarak da, başlangıçta tarafsız olan büyük öğrenci kitlesinin emniyet kuvvetlerine güvenlerini yitirmelerine neden olmuştur.


Gökay ile Kutay, bu kargaşa içerisinde aralarında tartışıp, kendilerince çözüm yolları aramaktadır. Ancak yapabilecekleri bir şey yoktur.


Zaman ilerleyip, günler geçtikçe, öğrenci olayları iyice tırmanmış, anarşiye dönüşmüştür. Gün olmaya ki olay çıkmasın. Şehrin belirli bölgeleri kurtarılmış bölgeler haline gelmiş, vatandaşlar o bölgelere giremez olmuştur…


Şehrin büyük sinemalarından birinde, sendika seçimi yapılacak… Her iki görüşten de Sendika Başkanlığı için adaylar yarışmaktadır. İki grup da dışarıda kendilerince tedbirler almakta, Kutay’da, adaylardan bir tanesinin dışarıdaki sempatizanlarını organize etmekle görevlidir.


Her iki gruba mensup topluluğun bir araya gelmemesi için toplum polisi de, seçimin yapılacağı sinema etrafındaki yerini almıştır… Polisin içinde de gruplaşmalar olduğu bilinmektedir.

Seçim başlamış, içeride hararetli konuşmalar, alkışlar, protestolar devam etmektedir. Kutay sigara almak için oradan uzaklaştığında polis durdurur, Kutay’ı gitmek istediği yöne göndermek istememektedir. Aralarında tartışma çıkar, olay büyür… Polisler, Kutay’ı aralarına alarak dövmeye başlarlar… Olayı duyan Kutay’ın arkadaşları da olay yerine gelirler, ortalık bir anda karışmıştır. 


Bir süre sonra, olay yatışır, herkes geri çekilir, cadde de yatan yaralılar vardır. Bir tanesinin başı kalabalıktır… *Öldürdünüz… Öldürdünüz… Katiller…* sesleri yükselir… Ambulansın sesi, bu sesleri bastırır. Yaralıyı alarak oradan uzaklaşır…
Ambulans en yakın hastaneye gelmiştir… Acil Serviste bir koşuşturmaca başlar… Yaralıya hemen müdahale ederler ama o, son nefesini vermiştir. O, Kutay’dır.


Haberi duyan, Kutay’ın arkadaşları Hastane bahçesini doldurmuşlar; *Kanı Yerde Kalmayacak*, *Kutaylar Ölmez*, *Katillere Ölüm* gibi sloganlar atmaktadırlar. Bir süre sonra, Kutay’ın ailesi, cenazeyi hastaneden alarak, kalabalıkla birlikte uzaklaşırlar ve Kutay’ı defnederler.


Gökay, olanlara inanamıyor, bir anlam veremiyor, ancak elinden gelen bir şey de yoktur… Kutay’ın öldürülmesinden 3-4 gün sonra, akşam evde haberleri izlemektedir. Birden pür dikkat kesilir… Haberler de *karşıt gruplar arasında çıkan olaylarda, bir polis linç edilerek öldürülmüştür. Aynı yerde, Polisler tarafından Kutay isminde bir öğrenci dövülerek öldürülmüştü… Polis memurunun, intikam amacıyla öldürüldüğü düşünülmektedir.*


Gökay, teyze oğlu, kan kardeşini unutamamakta, zaman geçtikçe daha çok özlemektedir. Şehir de nereye gitse onunla geçirdiği anılar göz önüne gelmektedir… Yıllar böyle geçmiştir.


Bir akşam, Kutay’ın da çok sevdiği park da otururken, tayin isteyerek şehri terk etmeye karar verir. Eve gelir eşi ile konuşur, ailesini ikna eder. Şehri terk edecektir…


Şehirden uzaklaşır, yeni bir hayata başlamak istemektedir. Tayinini bir dağ kasabasına yaptırır. Burada vatandaşlarla, köylü ile iç içedir. Kısa zamanda hem amirleri, hem de köylüler tarafından sevilen sayılan bir insan olur.


Bir gün ofiste otururken, köylü bir teyze gelir ama modern görünüşlüdür… Gökay, teyzeye yardımcı olur… Sohbet ederken, teyzenin de aslında, Gökay’ın memleketinde ikamet ettiğini kötü bir olay nedeniyle on beş yıl önce köyüne döndüğünü öğrenir. Teyze. Ofisten ayrılırken Gökay’ı ailesi ile yemeğe davet eder…


Gökay, akşam eve gittiğinde, ofise gelen teyzeyi eşine anlatır. *Aynı memleketli sayılırız, Pazar günü çocukları da alıp ziyaretine gidelim* der.


Pazar günü teyzenin köyüne giderler… Evini sorarak bulurlar. Ev eski konak gibi, ancak harabe görünümlü… Teyze, şehirden döndükten sonra sadece kullanabileceği kadar yeri tamirat yaptırmış. Misafirlerini büyükçe bir odaya alır…


Sohbet koyulaşmış, Gökay’ın eşi ile teyze kaynaşmışlar. Teyze oturuyor, Gökay’ın eşi hizmet ediyordu… Yemek masası hazırdır. Yemeğe otururlar. Gökay’ın gözü duvardaki resme takılır.


*Teyze bu kim? Oğlun mu? Nerede?* diye sorar… Teyze, duvara döner… *Rahmetli oğlum…*Bir an sessizlik olur. Sadece, çatal, kaşık ve bıçak sesleri duyulmaktadır. Teyzenin sesi, sessizliği bozar; *Rahmetli polis idi…* *o vefat edince, şehirde duramadım, köye döndüm.* tekrar sessizlik…


Gökay, arkasına doğrulup; *Teyze rahmetlinin neyi vardı, hasta mıydı?* diye sorarak sessizliği bozar… *Sorma oğlum, uzun hikâye* der teyze… Tekrar sessizlik… Yemeğe devam ederler. Yemekler bitmiştir. Gökay’ın eşi masayı toplar, bulaşıkları yıkarken, Teyze de kahve yapmıştır. Gökay merak eder tekrar sorar teyzenin oğlunu…


Teyze anlatmaya başlar… *oğlum bilirsin, şehirlerde o dönemlerde anarşi olayları artmıştı.* *Oğlum Özgür’de, nerede olay var, arkadaşlarıyla nereye gönderirlerse gidiyor.* *O dövülerek öldürülmeden önce, aynı yerde başka polisler, bir öğrenciyi döverek öldürmüşler, duymuşsunuzdur belki! O öldürülen çocuğun ne suçu vardı? Benim oğlumun ne suçu vardı? Olaydan birkaç gün sonra, o çocuğun arkadaşları da oğlumu aynı yerde sıkıştırıp dövmüşler, beyin kanamasından öldü* der ve ağlamaya başlar…


Evde buz gibi bir hava esmiştir. Gökay şok olmuştur adeta… Teyzenin bahsettiği öğrenci Kutay’dı… Yutkunamadı bile… Ağladı… Sadece ağladı…


Zor yutkunarak; *Teyze…* dedi. *Teyze… O bahsettiğin öğrenci, benim kan kardeşim, teyzemin oğlu Kutay!* diyebildi…
*Ne acı… Kutay’ı senin oğlunun arkadaşları katlediyor… Kutay’ın arkadaşları da senin oğlunu!* *Başın sağ olsun teyzeciğim...* *Her ikisi de nur içinde yatsınlar.* *Nereden nereye… Hayat Sürprizlerle Doludur*


Bir müddet sustular… Gökay’ın eşi *İzin isteyip gidelim mi?* der. İzin isteyerek kalkarlar. Teyze bahçe kapısına kadar onları yolcu eder ve ekler; *Gökay oğlum, bundan sonra benim oğlum sensin! Teyzeni unutma evlat!*

( Gökay İle Kutay -hayat Sürprizlerle Doludur- başlıklı yazı Mustafa Kara tarafından 1/22/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.