Hep yalnız bir çocuktum. Ailenin ilk ve tek çocuğu olmak bu anlama geliyordu demek ki. Tek arkadaşım bizimle yaşayan cefakâr babaannemdi. Onunla oyun oynamak, hele ki o yaşta biriyle, tek ve en büyük eğlencemdi. Asla sokağa çıkıp diğer çocuklarla oynamak gibi bir lüksüm hiç olmadı: Tek başına dışarı çıkmak, değil aklıma getirmek, asla ve asla uygulama imkânım olmayan, kesin verilmiş bir emir ve yasaktı. Okula bile annem getirip götürürdü, ta ki orta ikiye kadar. Dışarıda oyun oynayan çocuklara imrenerek bakardım hep. Bu eksikliğimi evde yaramazlık yaparak giderirdim ben de. Kâh arka balkondan kâh ön pencereden az oyuncak ve yastık atmamışımdır dışarı.

Genellikle tek oyun arkadaşım olan babaannemi uçak yolculuğu oyununa dâhil eder,  ellerini kemer niyetine kullandığım iple bağlar ve ardından da uçuşa geçerdik. Hostes ve pilot rolünü oynamak da haliyle bana düşerdi ve nedense her seferinde bu yolculuğumuz kadıncağızın feryatları ve annemin uçuşa müdahalesiyle sona ererdi.

Ara sıra da halının üzerinde piknik yapardık: Ben ve tabii ki babaannem. Her seferinde pembe battaniyemi örtü misali halıya serer ve çimenlerin üzerinde oturduğumu hayal ederek oyuna dalardım. Oyuncaklarım ve bebeklerim benim için vazgeçilmezdi her çocuk gibi, ta ki okumayı öğrenene kadar: İşte o zaman en iyi dostlarıma kavuşmuştum. Okula gitmek benim için harika bir duyguydu, en azından orada yalnız değildim. Gerek okuldaki arkadaşlarım, gerekse evde kitaplarla olan dostluğum beni öyle mutlu ederdi ki.

Bu kısıtlı hayatım, yaşantıma yeni birinin katılımıyla bir anda renklendi. Ailemize yeni katılan dünya tatlısı o küçücük bebek bana öyle iyi gelmişti ki. Abla olduğumda önceleri bayağı yadırgamıştım o küçük adamı, ama yıllardır içimde biriktirdiğim sevgiyi ona vermek inanılmaz bir doyum ve mutluluk yaratmıştı ruhumda. Artık sorumluluklarım artmıştı ve ne mutlu ki bana, hayatıma yeni bir oyun arkadaşı katılmıştı; şüphesiz ki buna en çok sevinen yıllarca uçuş eziyeti çeken ‘’o uçak yolcusu’’ olmuştu.

Derken ilkokul eğitimimin sonuna geldim. Anadolu Lisesi sınavlarına hazırlık bir yandan, mükemmeliyetçi babamın diretmesiyle aldığım piyano eğitimim bir yandan, ben de o uzun ve bitmek bilmeyen yarışta yerimi almıştım. Küçücük bedenim ve hayallerimle mutlu bir çocuktum aslında. İnsan sevgim o denli yoğundu ki sevdiklerimle beraber olduğumda gözüm hiçbir şey görmüyordu. Aynı duyguyu hala yaşarım, ne demişler insan yedisinde neyse yetmişinde de odur.

Nihayet Anadolu Lisesi sınavını kazanıp, zorlu ve uzun bir sürece adım attım. Öğrencileri için büyük hedefleri olan sıkı ve aşırı disiplinli bir okuldu, ama diğer yandan da hayatımın en güzel yedi yılını geçirdiğim unutulmaz bir mekândı benim için.

Çocukluğum ve o günlere dair acı tatlı anılarım çok gerilerde kaldı ama içimdeki çocuğu da asla kaybetmedim. Bugün bile hala muhafaza etmekteyim içimde. Hayatım boyunca bana yaşama sevinci veren o çocuğu hep sevdim. Biliyorum ki ben yaşadıkça bu çocuk asla büyümeyecek…

( Ben Çocukken... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 4/13/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.