Aşk , sar’hoş yüreğimi…
-Şimdi onsuzluğun caddesinde ayık değilim.İçim yayık gibi köpürtüyorum sevdayı. Yarın , terayağı olmaya sıkı bir düş gibi. Terayağından kıl çekerçesine bir demin sızısıyım. 
Bir annenin yayıktan çıkan taze tereyağını ekmek üstüne sürüp biricik evladına verdiği anlar gibi annelik düşlerinin beyazlığında açlığım başlıyor.

İtaatine iktidar olduğum sevdanın sevap defterindeyim.Seni sevmek sevabın cevabı diye bütün imkansız soruların cevabı oluyorum.

Vicdanımın emir kipinde ağlaşan filleri gerçeklik filime bindirdim.Seni sevmek ağır, seni taşımak zor.

-Aynı şeyleri hissetmenin aynasında yansık yarınlar dinleniyor.
Birbirimizi anlamanın formülünde işlemsiz sevgiler çoğalıyor.

Beni sevmenin özlem haritasında insanlık ayıbını örten şehirler var.İstanbul bu yüzden seninle güzel.İstanbul seninle güzelleşti. Kentin çirkin yüzünü görecek vaktim olmuyor.

İstanbul’da bir güzeli sevdim
İstanbul’u daha çok sevdim 

Seni İstanbul gibi iliştirdim.Boğaz’da sensiz boğazımda bir şey geçmedi.
Her halim Haliç gibiydi.Kirli ve seninle temizlenmeyi bekleyen. Piyer Loti manzaralı düşlerimde karışıyordu hasret ç’ayım.Şeker yerine senli zamanları kullandım.Uzaktan bile şekerli demler sunuyordun.

Sürgün Kızkulesi’nin karşısında , karşında durucasına büyülü, sismik, mistik, organik bir sevda öyküsü oluyordum.Herkesin dilinde farklı bir Kızkulesi öyküsü akardı.Seni sevişim de öyle.Öyle iç içe öyküler gibiydin.
-Gülhane’de okudum bahtının sevda fermanını. Hücrelerime kadar ilişik yazılmış hicranların vardı. Huzurun kentiydin, sen varken.
-Çamlıca’dan sana bakıyordum, evinin balkonunda benimle konuşurcasına .Her yer, her yar gibi seni tümlüyordu.Balkonunu görür gibi, seni özler gibi bakıyordum Yedi Tepeli şehrin yalnızlığı bol yükseklerinden.
-Mecidiyeköy’de bir Mecit’tim artık. Mucizelerim vardı,mesele seni sevmek gibi.Acizelerim vardı mesele sen gibi.
-

Dünyanın diğer harikaları yok olmuştu. Tek harikam sendin.
Ulaşıma zam yapılmış olmalı ki iki adımlık var aramıza kavuşamıyoruz.

Ben aşk denizlerinin mucizevi amirali Hayrettin Paşanım. İçi içe denizlerini fethettim.Anacıl surlarla kaplı, kendine ait gizemlerle sürgülü adalarındayım.Her tarafı senli denizlerle örüntülü bir yar adasındayım.
-Yaşamak sevmektir.Bu yüzden yanımda seni sevecek kadar erzakım ve ömrüm var.

Şimdi her semtinden binlerce öykü , her öyküsünden binlerce şehir doğan koca İstanbul ortasında Koca’man düşlerine alacak mısın beni yar.

Hayatıma girenlerin atlasında siyahlarını bırakmış renk azizeleri vardı.
Geldin beni aziz yaptın.Hepsinin rengini sildin.Yüreğimi gökkuşağına, aşkkuşağına çevirdin.

-Mutlu olma çabasında çapasını ve çabasını yaptığım hasret ovasına henüz yenilecek bir meyve olmadın.
İlgisizlik filminde hüzünlerim oynasa da sevmenin bedel tahtasına kalktı bahtım.
-Seni yazıyor, seni seviyor, seni oynuyoruz Şulenar…

Annelik gülün kokuyor içimdeki heveslerde.Bir kadının yüzden doksanı annedir, yüzde onu anne olmak düşüdür.

Binlerce kilometrelik bir yolculuk , bir düşe teslim. Bir baba vatanım var düşlerinde. Kucağında ağlayan özel düşün öpücük kokusundayım.
-Suliş…
Özetlenmiş bir ömür işte…



Bir kadını sevimli yapan özel düştür annelik.Bir kadını cennete sokan gerçektir annelik. Bir evladı cennetin kıyısına misafir kılan sahipleniştir,sevmek, onuru ediliştir annelik.


Anne sevgisi , bir servettir.Bu serveti sayacak kadar dilenci olmamak lazım.İnsan , böyle bir zenginliğe sahipse sayıp dilencilik rolüne girmez.

-Her şeye değecek cümlenin yüklemidir anne. Öznesi baba, diğer öğeleri çocuklardan oluşan özel cümlenin yüklemi. Vurguladığı, içine, dünyana, ömrüne yakın kıldığı yüzlerce duygunun temel öğesidir.
-Yarim dünyadır anne…Bütün sevgileri, sevdaların özüdür.Her sevginin başlangıcıdır.Kıyası olmayan bir sevgi tanımıdır. 
-Sevme listesinin en başında doğurgan demler azizesidir anne…

Şimdi bir damla suya hasret olan kıraçlarım var.Şimdi bu kıraçları , kır saçlarımı, kırılmış açlarımı göverteci sevda anneliğin gerek.
Şimdi uçurumlara asılı Aslı’nın eteğine yapışan düşlerimden beni kurtarman gerek.
Şimdi düşlerin girdabında kendimle oyun oynadığım senli uzaklardan arınmanın zamanı sunmak gerek. 

-Sensizliğe esiri bırakıldığım zamansızlıktan arındır beni. Bir annelik gülü gibi kokunla sar ruhumun bütün mahreçlerini.


-Yüreğin en aziz sularında şırıltısını duyduğum zamanlar gibiyim.Sudan bir plaza kenti kurdum, berrak dalgalarıma, masmavi algılarımı, doyumsuz sevda renklerimi kattım.Dalgalı zamanlar arasından kulaç atıp en özel kul olmaya yolunda sana geldim.

Bu tutsak kaldığım vuslat denizinden temizlendim, uslandım, usumun derinliklerinde ilme yakin oldum.Halimle geleceğim arıtıldı.Süzülmüş, sızılmış ,aşkını varsıl yarınlar seren düşlerde kalan ömür oldum.
( Annelik Serveti Güleç Düşlerinin İç Babasıyım Şulenar başlıklı yazı edward34 tarafından 5/12/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu