Merhaba neşat öğretmenim;
Bak ben
geldim yine. Çocukluğumun geçtiği ilkokulun bahçesine geldim. Sen belki yoksun
burada ama sen buradaymışsın gibi konuşuyorum kendi kendime. Büyüdüğüme bakma
öyle öğretmenim. Ben yine o soğuk havada çıplak ayakla gezen Ahmet’inim.
Hatırlar
mısın öğretmenim hani sen bir gün sınıfa geldiğinde herkes hayalini bir kâğıda
yazsın demiştin. Sonra okulun bahçesinde bir hayal bahçesi kurmuştuk. Sonra sen
kâğıtları açıp bakmıştın. Tesadüf belki ilk benim kâğıdım gelmişti eline.
Ben bir
oyuncak araba istemiştim. Evet, bir oyuncak araba…
Hani
öğretmenim sen bunu görünce gözlerin dolmuştu ya işte o akşam ne çok
ağlamıştım. Ama ne yapayım öğretmenim benim hiç oyuncak arabam olmamıştı. Sonra
sen diğer kâğıtları açmıştın. İstekler sıralanmıştı artık; oyuncak araba,
oyuncak bebek gibi. Artık dayanamamış ağlıyordun. Biz görmeyelim diye dışarı
çıkmıştın hani. Öğretmenim ben görmüştüm seni.
Ağlıyordun.
Belki
sen görmedin ama bende ağlıyordum öğretmenim.
Böylece
bitirmiştik bir günü daha.
Biz
çocuk aklıyla o günü arkamızda bırakmıştık ama sen, sen bırakmamıştın. Biz
farkında değildik ama sen bir kampanya başlatmıştın bizim için. O çocuksu
hayallerimiz için. Sonra bir gün ellerinde poşetlerle gelmiştin okula.
Öğretmenim, o gün o kadar mutluydun ki gözlerin yine dolmuştu. Biz poşetleri
açınca o kadar sevinmiştik ki sen yine dayanamamış ağlamıştın. Yine biz
görmeyelim diye çıkmıştın sınıftan. Öğretmenim ben görmüştüm.
Ağlıyordun.
Belki
sen görmedin ama bende ağlıyordum.
Neyse
öğretmenim bu kadar geçmişi yâd etmemiz yeter galiba. Ben de birkaç gün sonra
mesleğime başlıyorum. tıpkı senin gibi bir köye ve tıpkı senin gibi bir
öğretmen olmaya gidiyorum.
ve
Büyüdüğüme bakma öyle öğretmenim. Ben yine o soğuk havada çıplak ayakla gezen Ahmet’inim.
ATEŞ(DEMİR)