Geçmişinden Ne Getirdin 2
Bölüm
4
Hastanede tedavi sürecinin üzerinden dört ay geçmişti. Vücudumda var olan
geçici felç durumu, zaman içerisinde ortadan kalkmıştı. Tedavim biter bitmez adam
öldürmek suçundan mahkemeye, oradan akıl ve ruh sağlığı hastanesine
yönlendirdiler. Güya akıl sağlığım yerinde değildi ve cezai ehliyetim
bulunmuyordu. Oysa her şey ayan beyan ortadaydı ve zaman çizgisindeki her bir
sahne hatırımdaydı. Arkadaşım Serkan’ın bu kadar süre içerisinde çıkıp yanıma
gelmemesi de şüphelerimi daha da arttırıyordu. Geriye dönen kötü bir iblis,
arkadaşımın bedenini ele geçirmiş olmalıydı. O kırmızı gözleri her nerede
olursa olsun arayacak, bulacak ve yok edecektim. Burada zorla üzerime
giydirilmiş bu beyaz elbiseden kurtulup, bir an önce avımın peşine düşmeliydim.
***
Gecenin koyu karanlığında, uzaklardan havlayan birkaç köpeğin dışında neredeyse
ses yok denecek kadar azdı. Hiç kimseye görünmeden binadan çıkmış ve şehrin
ıssızlığına karışmıştım. Bir gölgenin hafifliğinde, ışıklardan kaçarak
ilerliyordum. Onu nerede bulacağımı iyi biliyordum. Daha önce hiç kimsenin
bilmediği gizli bir mahzendi adımlarımın götürdüğü. Kapısı karanlığa
kilitlenmiş bir kuyu gibiydi ve anahtarı ellerimdeydi. Kapısını sonsuza dek
aralayacak ve bekleyecektim. Ya sabahın aydınlığında kanlı gözleriyle gelecek
ya da bir yarasanın ışığında gidip bulacaktım. Hiç şüphe yoktu ki saatin tik takları
artık onun için işliyordu...
***
-Komiserim dört ay önce akıl hastanesine yatırılan Semih Baydan dün gece
görevli kadını ağır yaralayıp kaçmış.
-Ayhan bir sakin ol. Şu Berkay Yadigâr’ı
arabasında boğazını keserek öldüren adam mı?
- Evet komiserim.
-Nasıl olmuş olay peki.
- Komiserim, olay yerinden arkadaşların aktardığına göre, tahminen Semih
Baydan’la ilgilenen kadın, gece yarısında hastayı kontrol için odasına
girdiğinde, adam kadının kafasına vurup yaralamış ve hastanenin acil çıkışını
kullanıp kaçmış. Kadın yoğun bakıma
alınmış.
- Hay Allah işe bak sen. Neyse, sen şu failin dosyasını getir. Yüksek ihtimal
olayla bizim ilgilenmemizi isteyecekler.
-Emredersiniz komiserim.
***
Zülfikar komiserim, fail Semih Baydan 39 yaşında. Bir sene önceye kadar
herhangi bir problemi olmayan bir adam olarak anlatılıyor. Bir sene önce yakın
arkadaşı Serkan isimli bir şahısla beraber arabayla bir yolculuğa çıkıyorlar.
Bir zaman sonra fail tek başına geri dönüyor. Araba yok, arkadaşı yok.
Arkadaşını ve arabayı soranlara bir şey söylemiyor. Serkan’ın anne babası
çocuklarının öldürüldüğünden şüpheleniyorlar ve fail hakkında şikâyette
bulunuyorlar. Yapılan sorgu ve incelemelerde, uzmanlar Semih Baydan’ı suçlayacak
delillere rastlayamıyorlar. Adam o günden sonra içine kapanık biri oluyor ve
bir zaman sonra ailesi tarafından hastaneye yatırılıyor. Yine ailesinin
ifadesinden elde edilen bilgilere göre, fail uykusunda sık sık Serkan’ın ismini
sayıklıyor ve korkuyla uyanıyor. Tedavi süreci yaklaşık üç ay kadar sürüyor ve
uzmanların gözetiminde denetimli serbestlikle evine dönüyor. O günden sonra, ta
ki dört ay önceki cinayete kadar adı herhangi bir şeye karışmıyor, fakat o gece
evinden çıkıp Berkay Yadigâr’ı kendi arabasında boğazını keserek öldürüyor.
-Anlatılanlar özetle bu şekilde Komiserim.
- Tamam Yakup. Dosyayı masa üzerine bırak, ben biraz inceleyeyim.
-Emredersiniz komiserim.
***
Mahzenin hemen önündeydim. Saklı bir hazine nasıl ki işaretlerle bulunur. Aynen
öyle de, bu yeri bulacak şifrelerde öylece önümdeydi. Onları takip etmem
yetiyordu. Bu sayede kırmızı gözleriyle yaklaşacak iblisi tuzağa düşürecek
zamanım olacaktı. O buraya yaklaşırken, ben hayale gelmeyen tuzaklarla bu sefer
onu ele geçirecektim. İblisin boğazını kestikten sonra, hırıltıyla söylediği
kelimelere şimdi mana verebiliyordum.
Ben senin gölgenim diyordu…
5. BÖLÜM
Karanlığa hükmeden gece, kendisine kulak kabartanlara neler fısıldıyordu kim
bilir? Yüksek bir ağacın dalına tünemiş iri bir baykuş, ağaçlar arasında hızla
kaybolup geçen bir gölge ve ormanın ıssızlığında gözden uzak bir mahzen. Her bir
mana, geçmişe dair belirtilerle gözüküyordu. Tüm bunların arasında sessizlik
bir sırdı ve sırrı aralayabilecek belirtileri yoklamalıydım. Zamanı bende saklı
o esrarlı günden beri, soluk aldığım nadir yerlerden biriydi burası. Kendimi
bulduğum ve her bir şeye yeniden baktığım…
Gölgesi takip eder insanı. Her nereye giderse gitsin, sadık bir köle misali
ayrılmaz ardından. Bazen yok olur, ardını bıraktı zannedersin, -oysa
gizlenmiştir-,sonra aniden belirir yanı başında.
Karanlık bir yüz, kırmızı gözleriyle düşerken boşluğa ve boğazından dökülen
hırıltıların manasını anlamışken, her an yanı başımda beliriverecek bir
gölgenin ürkekliğini de taşımıyor değildim. Kilitli bir kale gibi olan bir
mahzenin önünde bile, söylenen o cümle kulaklarımda çınlıyor, bir an olsun
aklımdan çıkmıyordu.
Adımlarım beni mahzenin içerisinde gezdirirken, gözlerim karanlığa iyiden iyiye
alışmıştı. Duvarları küf tutmuş, dar bir koridordan ilerliyor ve krallara layık
bir salonla buluşan bu yolun sonundaki ihtişama dikkat kesiliyordum. Her şey
mükemmelliğin üzerindeydi ve şundan emindim burası benim gizli
tapınağımken, iblisin son durağı
olacaktı.
Adımlarım beni tahtın kenarına kadar getirmişti. Krallığımın gizeminde gücümü
hissederken, arkamda duyduğum nefes beni kâbusların içine götürüyordu. Bir ses
fısıltı halinde, gölgeni unuttun diyordu…
***
Komiserim Semih Baydan’ın yaraladığı kadın komadan çıkmış ve doktorlar birkaç
dakika görüşülebilir raporu vermişler.
- Tamam, Yakup hemen çıkalım. Duyguya da söyle, faile ait dosyayı da alsın
bizimle gelsin. Doğru kadının yanına, oradan da adamın kaldığı hastaneye
gidelim. Birkaç kişiyle birebir görüşmemiz lazım.
-Emredersiniz amirim.
***
-Geçmiş olsun hanımefendi. Ben cinayet büro amiri Zülfikar Gündüz. Size birkaç
küçük sorum olacak.
-Buyurun komiserim.
- Semih Baydan’la ilişkiniz hangi boyuttaydı. Birebir ilgilendiğiniz bir
hastanız mıydı?
- Evet komiserim. Bire bir ilgileniyordum. Açıkçası o adam burada
gördüklerimize benzemiyordu. Çok az problem çıkarıyordu. Yok denecek kadar az.
İlaçları düzenli kullanıyor, belki inanılması ve anlaşılması güç ama harika
resimler çiziyordu. Ne olduğu çoğu zaman belli olmayan yüzler ve garip yerler.
Ama bu çizimler insanda çok değişik duygular hissettiriyordu.
- O gece neden odasına girdiniz?
- Normalde ilaç alımı ve bazı kontroller için odaları ziyaret ederiz. O gecenin
gündüzünde, -bana Yasemin diye seslenir-
sana özel bir şey yaptım, bir resim. Gece gel vereceğim demişti. Bende o
sebeple uğradım. Hastanedeki çoğu hasta hayalle gerçeği ayırt edemez ama bu
adamın söylediklerinde insanı şaşırtan bir şey vardı, çizimlerini görmüştüm ve
zararsız birine benziyordu. Odaya girdiğimde ise, başıma sert bir darbe aldım
bayılmışım. Sonrası malum zaten…
- Peki, Yasemin Hanım. Şimdilik bu kadar. Siz iyileşmenize bakın. Geçmiş olsun.
Daha sonra yine görüşürüz.
- Sağ olun komiserim...
***
Yakup doğruca hastaneye gidelim. Bu
adamın çizdiklerini doğrusu merak ediyorum. Birde ailesine soralım, bakalım bu
resim merakı ne zamandan beri varmış. Şayet failin evinde, yaptığı resimlerden
varsa onları inceleyelim. Bakalım ne çıkacak.
- Emredersiniz amirim.
***
Gölgeyi unutmuş muydum gerçekten. Asla, gölge bir ruhsa, ben bedenin
özgürlüğündeydim. Zannedilenin aksine
beden, ruha hükmeden bir hükümdar gibiydi ve ne yapıp edip, bu gerçeği ona
kabullendirecektim…
(
Geçmişinden Ne Getirdin 2 başlıklı yazı
Süvari İzci tarafından
6/7/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.