14. Bölüm
Zihnimi hafakanlar basıyordu. Sormadan edemezdim.
-Bu örgütü daha önce hiç duymadım.
- Örgüt, uluslar arası bir yapılanmanın Türkiye ayağını temsil ediyor. Ülke içerisinde
oldukça güçlüler. Fakat uzun yıllardır adeta gölge gibi hareket ediyorlar. Örgüt
bünyesinde daha çok çift kimlikli kriptolar mevcut. Görüntüde Müslüman Türk
kimliğiyle halk arasında yaşıyorlar ama başka ırk ve inançlara sahipler. Ele geçirilen
belgelerden anlaşıldığı üzere, pagan kültüre sahip olanlarda hayli mevcut.
-Peki, bu kadın kim?
- Tek kurşunla öldürülen Yasemin Ak isimli kadının asıl adı; Şara Bazak. Aslen
bir Yahudi. İstanbul doğumlu. Otuz altı yaşında. Teşkilattaki görevi saha
savaşçısı ve organ mafyasıyla bağlantılı olduğunu düşünüyoruz. Kazadan sonra hastanede
benimle irtibata geçen ilk kişi. Kadının talihsizliği şu oldu. Benim imtihan
sürecinde olduğumu bilmiyordu. Kadının bazı bilgileri elimize geçmişti ve emin
olmalıydık. Kadına bazı çizimler yaptım ve tepkilerini ölçtüm. Ay Tanrısı teşkilatının
sahadaki önemli isimlerinden biri olduğunu biliyorduk. Bundan çok daha önemli
bir şeyin bilgisini edindik. Kadın teşkilatın tepe isimlerinden biriyle yakın
bir ilişki yaşıyordu. Daha sonraki süreçte elimize ulaşan bilgilerden bunun teyidini
almıştık. O gece kadını odaya çağırdım. Maksadım kadını konuşturmaktı. Kadın odaya
girdikten sonra, ummadığım bir şekilde beni bayılttı. Daha sonra hayal meyal
odaya giren adamı hatırlıyorum. Uyandığımda başka yerdeydim.
- Kadını kim yaraladı peki?
- Sonradan edindiğim bilgiye göre, hastanede görevli cengâverlerden biri,
kendisine gelen bilgiyle olaya müdahale etmiş. Kapıyı açıp odaya girdiğinde
kadının yerde baygın yattığına şahit olmuş. Kayıt altında tutulan odanın
kamerası tahrip edilmiş, o sürece kadar odayı kontrol eden ve izleyen
teşkilatımız, kameranın tahribiyle daha ötesini izleyememiş. Kadını yaralayan
hatta öldürüp suçu benim üzerime yıkmak isteyen o esrarengiz adam ise ortalarda
görünmüyormuş. Kim olduğunu ise hala bilmiyoruz. Ama adamı odaya davet edenin
kadın olduğu görüntüde mevcut. Kadın burada hiç ummadığı bir darbe yiyor ve
sonra kayıtlarda ortadan kayboluyor. Sadece teşkilatın ana kamera tahrip
edilmeden önce elde ettiği kayıtlar mevcut. Burada da her şey ayan beyan ortada..
- Pekala odaya girenler seni neden öldürmedi?
- Burada teşkilatın son yarım yüzyılda attığı yeni adım ve stratejilerin önemi
ortaya çıkıyor. Üçlü strateji gereği, teşkilatın liderliği adayı farklı bir
metotla belirleniyor. Bunu ve öncesini çözemedikleri için, kimliğimi deşifre
edemediler. Bundan dolayı orada yatışım sadece akıl hastası bir adam
tarzındaydı. Daha fazla bir anlamım yoktu. Baygın olmamı da çok önemsemediler anlaşılan.
Çünkü devamlı bir surette sakinleştirici ve özellikle geceleri uyku ilacı
kullanıldığını biliyor olmalıydılar. Kadını bırakıp gitme sebebi de odaya gelen
cengâverin haberini almış olmaları diye düşünüyorum. İyi bir darbeyle ölmüş
olacağını düşünüp, yakalanma riskini en aza indirerek kaçıp gittiler.
- Kadını öldürmeye teşebbüs edenler kimlerdi peki?
- Bir iç hesaplaşma olduğunu tahmin ediyoruz. Kadının ilişkisi duyulduysa, kadın
cezalandırılmak istenmiş olabilir. Çünkü örgütün ritüellerinde; kutsal
efendilerden biri kötülenirse, ay tanrıçasına bedel, o efendi kurban
isteyebilir. Burada kurban seçilen kadın olmalı. Hastanede öleceğini tahmin
edip, suçu da bir akıl hastasının üzerine atacaklar, böylece işten
sıyrılacaklardı. Ama kadın ölmedi, planları yarım kaldı.
- Sonradan kadını öldürdüler mi diyorsunuz?
- Sorunuza cevap vereceğim Zülfikar Bey.. Ama hastaneye geldiğinizde kadının
sizinle konuşmalarından anladığımız şey şuydu. Kadın suçu benim üzerime atarak hem
olayı örtbas ediyor, hem kendini gizliyor, hem de beni zanlı konumuna düşürerek
açığa çıkarmaya çalışıyordu. Anlaşılan kadın bazı şeylerden ürkmüştü. Bu
süreçte hastanede kendine gelene kadar, kadın özel korundu. Teşkilatın
ilişkiden haberi yoktu. Ama kadının ilişki yaşadığı taraf -hangi sebepten
bilmiyoruz- kadını öldürmek istiyordu. Bizim ise isteğimiz, kimliğimizden
haberdar olan, tek kişiden kurtulmaktı. Çünkü şunu çok iyi biliyorduk. Kadın ilişki
kurduğu kişiler yoluyla yapıyı el geçirmeye çalışıyordu. Buna dair kanıtlar
vardı. İlişki yaşadığı adamla özel görüşmeleri, kayıtları elimizdeydi. Hastanede
bir şekilde ilişki kurduk ve kadınla bir görüşme ayarladık. Böylece kadın çift
taraftan kıskaca alınmıştı. Bir taraftan ele geçirmeye çalıştığı teşkilat
durumdan haberdar olursa, kadını orada öldürürdü. Diğer taraftan hastaneden çıktıktan
sonra normal hayatına devam ettiği takdirde, işbirliği yapıp, daha sonra
arasının bozulduğu taraf kadını ortadan kaldıracaktı. Bu durumda en iyisi
teklifimizi kabul etmesiydi.
-Teklifiniz neydi?
- Yeni bir kimlik ve yüzle yurt dışına çıkmadan önce, öğrenmek istediğimiz bir
bilgiyi bize ulaştırmasıydı.
- Yapabildi mi bari?
- Yaptı zannettik. Ama yapmadığını anlayınca tek kurşunla öldürüldü.
- Kim yaptı bunu peki?
- Çok yakınınızdan biri. Sizin devamlı yanı başınızda olan Duygu.
- Duygu mu? Nasıl olur?
-Evet. Size daha ilginç bir sır vereyim Zülfikar Bey. Duygu öldürülen Şara
Bazak’ın öz kardeşi ve ikizi. Aile çocukları iki aylıkken evlatlık edindi. Teşkilat
Duygu’yu iki yaşındayken kaçırdı ve yetiştirdi. Duygu’nun alınmasından sonra
aile diğer kızlarını yurtdışına çıkardı. Ta ki yirmi yaşında, bilenmiş bir saha
savaşçısı olarak geri dönene kadar.
- Peki, Duygu biliyor mu bu durumu?
- Elbette. Bu görevi bizzat isteyen
kendisiydi zaten. Çünkü bu süreçte Duygu’nun çok yakın iki arkadaşı şehit
edildi. Sizden önce teşkilatta görevli iki cengâverimiz. Üstelik kadının da
başını çektiği yapı tarafından.
-Anlıyorum. Sormamda mahsur yoksa neden sözünüzü tutmadınız kadına karşı?
- Çünkü kadın, anlaşmaya ihanet etti. İşbirliği yaptığı adamı öldürüp, hain
yaftası vurarak teşkilatın güvenini kazandı. Bizim istediğimiz bilgiyi alacak
arkadaşlara da pusu kurup öldürdü. Böylece teşkilatının gözünde temize çıktı. Bunun
sonucunda çok az kimsenin bildiği bir yerde öldürüldü. Geçen sene ölen annesinin evinin önünde. Yani çocukluğunun
hayal bahçesinde..