Hayat geneli itibariyle aslında bir
oyundan ibaret. Bu her anlamda savaşmak
ve kazanmakla ilintili. Bazen ve de
genellikle tek başınayız bu oyunda; bunu adeta bir ‘’squash oyunu’’ gibi
düşünebiliriz; mütemadiyen tetikte olup gelebilecek her atağı karşılamakla
sorumlu bir oyuncu gibi sürdürebilmeliyiz oyunu.
Ayakta kalabilmek için geçerli olan
varımız yoğumuzla mücadeleyi sürdürmek. Sahip olduğumuz gerek fiziksel gerek
zihinsel gücümüzle karşı atakları sindirmek zorundayız. Burada gereken tek şey
hedefe odaklanmak ve ayakta kalabilmek; çoğunlukla tek başına çıktığımız hayat
denen bu sahada, eğer şanslıysak rakibimize ya da hedefimize yönelirken bir
takım içinde de yer alabiliriz, tabii ki kendi kalemize gol atmadığımız sürece.
Bizi oyun esnasında yalnız bırakmayan takım arkadaşlarımız başarıyı daha somut
hale getirmekte. İzlenen strateji ve birliktelik duygusu pek çok zorluğun
üstesinden rahatlıkla gelebilmemizde önemli bir etken.
Gerek bireysel gerek birlik halinde
hareket ederken amaç hep kazanmaya odaklı; hayatın gerçek anlamı da bu değil mi
zaten: Hep var olabilmek ve hedefe kilitlenmek.
Sanatsal açıdan ele alırsak aslında
hepimiz birer rol üstlenmiş oyuncularız; bu sefer hayat aslında bir sahneden
ibaret olmakta ve hepimiz yüzümüzde farklı farklı maskelerle üstlendiğimiz
rolleri oynamak durumundayız. Burada asıl amaç bize biçilen rolü ya da rolleri
en iyi şekilde icra edebilmek.
Doğduğumuz andan ibaret üstlendiğimiz
roller ve sorumluluklar bizi biz yapan ana öğeler. Zaman zaman her ne kadar
yalnız ve güçsüz görünsek de gerekli koordinasyonu sağladığımızda başarmamak
için asla bir neden yok. Tabii bu da kaderin elverdiği ölçüde mümkün, çünkü biz
her ne kadar mücadeleyi sürdürsek de kaderi asla göz ardı etmemeliyiz. Bize
gereken tek şey inanç ve azimle yürüdüğümüz yolda daha da ileri gitmek: Bu
demek değil ki insanlığımızdan ve kendimizden ödün vereceğiz… Çünkü sonuçta bu
bitmek bilmeyen oyunda bize düşen, her ne olursa olsun kimliğimizi, insancıl
vasıflarımızı yitirmemek. Diğer önemli bir nokta ise; hep kazanan taraf biz
olmayabiliriz de. Çünkü madalyonun bir diğer yüzü de kaybetmek. Galip olmak
adına temel değerlerimizi göz ardı etmek asla ve asla kabul edilemez.
Sonuçta eğer hayat bir oyunsa
kaybetmeyi göze almalıyız. Yeter ki kimliğimizden, prensiplerimizden ödün
vermeden insan olmanın gereklerini yerine getirebilelim. Zaten bu da oyunu
kurallarıyla oynamanın ilk ve temel şartı.