1
Bazen hızına
yetişemiyorum kalemimin. Öyle ki, kırmızıda bile hız kesmiyor ve mecburen
cezalandırıyorum zaman zaman; hem kalemimi hem ruhumu. İki parçaya ayırıp, koca
bir nokta koyuyorum, hakkı yok buna.
Dipsiz bir kuyuda
sıkışıp kalmışçasına koy vermiş gidiyorum, hüzün bulutlarının eşliğinde. Adımla
tezat teşkil eden duygularım güldürmüyor yüzümü, koynunda haykırmak istiyorum: Hak
etmediklerim ve hakkım olduğuna inandıklarımı dile getirmek çığlıkların
eşliğinde. Yazsam ne yazar; unutmak mümkün değilken, dile getirsem ne fayda.
Hak etmediğim sayısız
yaşanmışlık o kadar çok denk geldi ki bana ömrü hayatımda; adeta bir film
şeridi gibi geçip gidiyor gözlerimin önünden; her gün hatta her an.
Ne zaman bir çıkmaza saplansam,
Yaradan’ın verdiği nice ikinci şanslarla dirildiğimi de unutmuyorum diğer
taraftan. Ve sorgulamaya da devam ediyorum yaşadığım sayısız olumsuzluğu.
Büyüdüğüme inanasım
gelmiyor çoğu zaman; hâlbuki büyümek hafif kalır, o kadar çok yaş aldım ki.
Geriye dönüp baktığımda, geçen zamanın hızı ve hayatın ivmesi büyük şaşkınlık
yaratıyor.
Bazen kalan hayatımı
bir bavula tıkıp, gitmek istiyorum; bilinmezliklere. Biraz umut kırıntısı, belki
boş bir çerçeve ve geride kim kaldıysa, veda bile etmeden.
Keşke her şey bu kadar
kolay olsaydı ve keşke biraz cesur olsaydım.
Hatıralarımın başrolündekileri
anmıyorum bile çoğu zaman ama yaşananlar hala saklı yüreğimin derinliklerinde,
ıssız köşelerinde.
Ne yeni hatıra edinmek
istiyorum ne de o yeni hatıralara eşlik eden yeni kahramanlar. Kahraman dedimse
de üç beş yeni dost kast ettiğim. Artık yeni hayatlara, yeni denizlere yelken
açmaya niyetim yok zira. Ben, böyle iyiyim: Usul usul yaşıyorum armağan edilen
hayatımı, kıyısından köşesinden, sessiz sakin.
Anlık sevinçler yeter
de artar bile. Yeni hüzünler, yeni acılar, yeni kayıplar olmasın da…
Biraz ondan biraz
bundan resimler çekiyorum hayata dair, insana dair; içinde ben olmayan ve
içinde gizli saklı hayaller olan.
İnsanlar tanıyorum ara sıra;
hüzünlü, mutlu, kaderci, depresif, neşeli bazen de melankolik.
İnsanlar tanıyorum
bazen, keşke tanımasaydım dediğim. Ve insanlar tanıyorum bazen; güven duygusunu
yitirmiş, tutunacak bir dal arayan tıpkı benim gibi.
Yitip giden o kadar çok
şey var ki anlatmak istediğim ama sadece bana dair… Yine de cesur addediyorum
kendimi, bu kadarını bile tahmin etmezdim.
Sözüm var kendime hem
de o kadar çok ki… Nasılsa üç beş hayalim daha var cebimde sakladığım, onca
şeye rağmen. Gerçi pek umudum yok ya. Hem hayallerim de artık eskisi gibi pembe
değil: Biraz gri, beyaza yakın ama pembe değil asla.
Bana ket vuran her şeyi
yıkıp kırmak istiyorum. Canımı acıtanları, vefasız dostları geçmişe gömsem de
ne yazık ki tutuyorum yasını hala. Ben iflah olmam. Köşeden çıkıp gelseler,
affederim gibime geliyor; onca şeye rağmen. İkinci bir şans tanımayacaklarım da
var: Şiddetli bir depremin ardından, artçıları halen devam eden, kifayetsiz ve
geçmişin tozlu küllerinde kaybolmuş…
Büyük depremde göçük
altında kalan güven duygumu arıyorum, deli gibi. Akut bile gelse, bulacağına
ihtimal vermiyorum.
Allah’tan binayı
sağlamlaştırdım da, hala ayakta ve yeni sarsıntılarda yıkılma ihtimali de
oldukça düşük. Küllerinden doğan herkese tavsiye ederim. Zira garantici olmakta
fayda var. Yarınların ne getireceği asla şimdiden belli olmaz.