Kelimelerin rüzgarına kapıldığım andan itibaren ne çok şey çağrışım yapmakta zihnimde. Yalnız zihnimde de değil üstelik… Gönlümde, ruhumda ve ufkumda da. Gerilerde kalan anılara ne demeli. Meğer ne çok tozlu hatıra varmış, çoktan gömdüğümü sandığım. Şimdilerde birer birer sandıktan çıkarıyorum o tozlu giysileriyle. Azıcık alıyorum tozunu ve özünü kaybetmeden sunmaya çalışıyorum.

 

Hele ki çocukluk yıllarıma gittiğimde, hepsi yeniden hayat buluyor bilinçaltının o gizemli dokusunda. Kim bilir; belki de ara ara kendime uyguladığım psikanalizin de etkisi vardır bunda. Hani, öyle kısıtlı bir zaman dilimi de değil üstelik. Tamamen sebep- sonuç ilişkisine dayalı sayısız bilinmez bildiğimi sandığım yıllar boyunca.

 

Gizli saklı ne varsa dökülmekte, tane tane üstelik. İletişimin gücü de ayrı bir faktör. Bazen tek bir sözcük ya da basit bir olay bile o kadar çok çağrışım yapabiliyor ki…

 

Ya öldürdüklerime ne demeli… Ama mecburdum buna, gerçi zor olmadı değil. Üstelik yaşayan ölülerin varlığı daha çok acıtıyor insanın canını. Hastalıklı bir hücre gibi hapsolmuş ne varsa kesip attım. Önceleri bayağı bir uğraş vermiştim gerçi, hayata döndürmek adına ama seçimimi yapmak zorundaydım bir şekilde. Ya ben ya onlar… Sonuç itibariyle ebediyete intikal etti elediğim kim ya da ne varsa. Zira beyin ölümleri beni buna mecbur kıldı.

 

Öfkem de dindi akabinde ama kırık parçaları hala bir araya getirmekte zorlanıyorum.

 

Kuralları kimin hangi sebeple koyduğunu ise çözemedim halen. Bırakınız yasama ve yürütme hakkına sahip olmalarını, en acıtanı yargısız infaz hem de yok yere.

 

Artık isimler, şahıslar ve de olaylar hiç mi hiç önem arz etmiyor. Sebeplerini aramayı zaten çoktan bıraktım. Kim kazandı ya da kim kaybetti… İşte bu da Allah’ın takdiri.

 

Önceleri kompartımanda tek başıma yapıyordum yolculuğumu. Yavaş yavaş dolmakta umut treni, gerçi kaçırdığım sayısız durak var ama olsun.

 

Müşkülpesent kimliğim ise biraz zorlamakta ama farkındalık düzeyimimin eriştiği nokta çok şeyi gün ışığına çıkarmakta.

 

Işık hızıyla geçen zamanı ise artık sorgulamayı bıraktım. Farklı zaman dilimlerinde her ne kadar rotam şaşmış olsa da, deneme yanılma yöntemiyle yönümü belirledim.

 

Zaman-aşımına uğrayan düş kırıklıkları hükmünü yavaş yavaş yitirmekte diğer yandan. Skor belirsiz gerçi ama en azından mağlubiyet duygusu eskisi kadar yoğun değil.

 

Varsın sorular yanıtsız kalsın, varsın adalet yerini bulmasın. Kurban ya da suçlu aramıyorum diğer yandan, her ne kadar sayısız yenilgi almış olsam da.

 

An itibariyle odak noktam ve bakış açım olumlu bir seyir izlemekte.

 

Sanırım anın tadını çıkarmak doğru olan ve adım adım ilerlerken yolda sindirmek bazı duyguları. Harcını sevgiyle yoğurup, biçimlendirmek hayatı ve düşlerin ertesinde umutla bakmak yarına. O kadar da zor olmasa gerek zira bütün itibariyle hayat denen bu eşsiz mozaik, bir şekilde sarıp sarmalıyor insanı.

 

Dünü sorgulamadan, yarını beklerken, günü yaşamak elzem olan…

 

Var olmak zaten eşsiz bir armağan; hem de sayısız sürprizle dolu olan, tahmin bile edemediğimiz…

 

Yolu açık olsun herkesin; umudun ışığında ve gölgesiz…

 

 

 

 

( Dünü Sorgulamadan... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 28.12.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.