Bu kadar yakınken nasıl
da uzaksınız…
Sizi yakinen
duyumsadığım zamanlar nasıl da koşa koşa gelirdim onca mesafeyi aşıp. Demek ki
kalplerimiz yakınmış o zamanlar.
Anne olup olmamanız hiç
mi hiç önemli değil, varsın kalbiniz dolu olsun. Benim de kalbim dolu ama
yeriniz ayrıdır; hep öz annemle eş
tutmuşumdur sizi.
Zaten asla inanmadım
anne olmayıp da anne sıcaklığını bilmenin ve hissetmenin mümkün olmadığına.
Ah, şu sessizliğiniz
yok mu… Ya, bana ne demeli… Nasıl da sığınırım o kaplumbağa kabuğuma biçare
kaldığım zamanlar. Ama siz iyi bilirsiniz ki; kalp sesim yirmi dört saat
yayındadır. Ve hep aynı kanala ayarlıdır, dinleyen olsun olmasın…
Bıkıp usanmadan
konuşabilirim ya da konuşabilirdim yanınızda, dinlediğinize inanıp… Bilirsiniz
hassasiyetimi ara sıra kanatsanız da içimi… Aldırmaz görünsem de sonra çıkar
acısı zira geç intikal eder bana bazı şeyler.
Ve her bir kelimeyi
kazırım kalbime. Dedim ya; zihnimle kalbim bir türlü ortak yayın yapamadı
gitti. Önce zihnim kayıt eder sonra devreye girdi mi kalbim, mütalaaya
başlarlar durmaksızın…
Ne yazık ki; ne kadar
uğraş versem de bu güne değin kimselere yaranamadım gitti. Özellikle yakın çevremdekiler…
Uzaklardaki yabancılar bile hak verirken bana, hep eleştirilmişimdir
yakınımdakiler tarafından. Biliyorum; hiçbir zaman prototip olamadım gitti.
Kısaca türümün ve neslimin tek örneğiyim: Hani, şu evrim geçirmemiş insan
örneği. Benim evrimim başka türlü gerçekleşti ömrüm boyunca. Zaten kimselere
benzemek asla seçimim olmadı. İyiyim ben böyle, seviyorum kendimi.
Ama nedense,
tarafınızca sayısız kere kıyaslanmışımdır gözünüze girenlerle. Dolaylı ya da
dolaysız binlerce kez yaşadım bunu. Benim ideallerim ve rakibelerimin
kazanımları. Hayır hayır, ben kimseyle rekabet altında değilim, sadece
tarafınızca geliştirilmiş bir olgu bu ve tabii ki günümüz toplumunun
beklentileri yönünde.
Sayısız beklenti,
sayısız yasak ve adab-ı muaşeret kuralları…
Sayısız itham…
Sayısız eleştiri…
Sayısız densizlik
gözlemlediğim…
Ah, şu sessizliğim yok
mu… Kırmamak, karşı gelmemek adına takındığım o sıkıcı ruh hali…
Bazı şeyler bende
kalsın hatta çok şey. Zira size duyduğum sevgi ve saygı engel olmakta bazı
şeylerin dile gelmesine.
En başta da belirttiğim
gibi, mesafeler asla sevmeye engel değildir. Yeter ki aynı gönül dilini
konuşalım. Yakınken uzak olmak ne denli mümkünse, insan uzakta olsa bile
kendini çok yakın hissedebilir. Pek çok şey gibi, mesafeler de teferruattan öte
bir anlam teşkil etmemekte. Sevmenin sonu yok ki…
Kırmadan sevmek bir
sanat olsa gerek.
Zira bir kere kırılınca
kırık parçalar kolay kolay bir araya gelmiyor.