ÇANAKKALE

 

Ey  sevgili Vatanım,  Ey şanlı  Çanakkale !

Şükür, geldik bu güne, Mehmetçikle el ele.

Bindokuzyüzonbeşin ondokuz şubatında,

İstanbul’a ulaşmak emeliyle tutuşan

Gözü dönmüş iki ezeli düşman

16  gemi  ile  boğaz‘a  dayandılar,

İsmine aldanarak! kolay lokma sandılar. 

Gemiler  dev  toplarla  döverken  siperleri,

Karşılıklı  salvolar inletti  göğü, yeri.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                       

Hem  deniz, hem  karadan  vatanımı sardılar,

Müsait  kıyılara  Anzak’ı  çıkardılar.

Süngü takan Mehmetçik rüzgârla yarışıyor,

Allah Allah! sesine, Mon Dieu! ve my God’lar karışıyor.

Sözcükler anlatamaz, asla bu herc-ü merci,

Mümkün mü kıyametin sahifelere derci?

Tefrik etmek imkânsız,  karışmış dostla düşman,

İtilaf’ın  paralı  askerleri  perişan.

O  güne  dek hiç yenilgi almamış, armada bile pişman.

Susmuş  Hamidiye ve Rumeli  Mecidiye tabyası, 

Şehit düşmüş yatıyor, oğlu ile babası.

Ocean  ateş kusup yaklaşmış tabyalara,

Dövüyor siperleri bomboş kalana kadar,

Sadece Mecidiyede sağ kalan iki er var.

Biri Havranlı  Koca Seyit, öteki Niğdeli Ali.

Zayiatımız fazla,  yardıma gelse de, binlerce velî.

Bir tek sağlam top kalmış,

Onun da vinci bozuk, çünki  isabet almış .

Elde kalan 4 mermi, her biri 215 okka,

Ölüm kalım savaşı,  çok önemli her dakka.

Seyit, ağır mermiyi sırtlar, deyip Bismillah

İmanlı kişilerin yardımcısıdır Allah.

Namluyu  ayarlayıp ateşler ateşlemez Ocean yatar yana,

Vatan savunmasında, Allah’ta bizden yana.

Attığı üç mermi de aynı gemiyi vurur,

Mürettebat kendini mavi sularda bulur.

Savaşın kaderinde iki büyük olay var,

Nusret’le onbeşlik civanların, oynadığı rol kadar.  

Birisi, bu isabetli atış,

Diğeri, Mustafa Kemalin emriyle, süngü takış.

-Size taarruz değil, ölmeyi emrediyorum!

 Deyince Ulu Önder, şu büyük işe bakın,

Küçük bir birlik ile, durdu  hayasız  akın.

Alınlardan sızan ter midir, yoksa kan mı ?

Patlayan top mermisi mi, yoksa bu bir havan mı ?

Melekler bile şaşkın, eğilmiş bakışıyor,

O kadar yoğunlar ki mermiler çakışıyor.

Bir avuç toprağa bulaşmış  dört çeşit kan,

Savaş alanı değil sanki kudurmuş volkan.

Yemyeşil yaprakta kan,

Deniz kan,  topraklar kan, akan dereler  de kan.

Her gülle bir siperden alıyor birkaç şehit,

Türk’ün  iman gücüne düşmanlar bile şahit.

Aç, bi’ilaç direnirken siperde.

Kopan kol, beden, kafa ,

Hepsi ayrı  yerlerde.

Patlayan şarapnelle kopsa da kol ve bacak,

Unutma hain düşman !

Türk’ündür Çanakkale, ebedi Türk kalacak!

Destursuz geldiğin bu mukaddes topraklar,

Sana mezar olacak, sana mezar olacak…

Türkleri bilmiyorsan,  bu sence büyük kayıp,

Anlatmamışsa eğer , ecdadın için ayıp.

Canınla ödeyerek bedeli , iyi tanı!

Bir tek Türk sağ kalırsa

Teslim etmez vatanı.

 

 

 

 

( Çanakkale başlıklı yazı Cevdet Doğan tarafından 18.03.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.