Edebiyat öğretmenim, merhum Eflâtun

                              Cem Güney’in aziz ruhuna ithaf –



“Bir varmış, bir yokmuş, Allahın kulu pek çokmuş”

Pireler nallansa da devenin nalı yokmuş.

Öyle bir memlekette bir padişah yaşarmış,

Bir eşiyle üç oğlu, bir güzel kızı varmış.

Sedef’miş kızın adı, baldan güzelmiş tadı,

Şans yaver olmayınca ne yapsın vezir, kadı ?

Göze gelmiş aile, gayet mutlu yaşarken

Sultan hanım dünyayı terk etmiş, sabah erken.

Üzülürken aile, saray boğulmuş yasa ,

Kara Vezir demiş ki :- Sultanım etme tasa.

On parmağı on hüner bir kızım var, sana eş

Oğullarına ana, kızına olur kardeş.

Padişah inanarak vezir kızını alır,

Tutumuna bakarak iptida memnun kalır.

Hüner değil ! gelinin on parmağı on kara

Babasını soğutur, kıza atar iftira.

Bela bununla bitmez, öyle bir büyü yapar

Şehzadeler kuş olur, sabah erkenden uçar.

Baba farkında değil, büyücüye inanmış

Çocukları unutmuş, yaldızlı söze kanmış.

Kız bu hale üzülüp kendini vurmuş yola

Bir kuyunun başında oturup vermiş mola.

Bakmış üç kuş etrafta dolaşıp durmaktalar

Adeta memleketten haberler sormaktalar.

Meğer akşam olunca büyü bozuluyormuş

Kuşlar sabaha kadar bir insan oluyormuş.

Akşam olunca kuşlar konuşup dile gelir

Durumu inceleyip şöyle bir karar verir

Sedef Kız kanatlara alınıp uçulacak

Dört kardeşin önünde ufuklar açılacak.

Uça uça varırlar öyle güzel bir yere,

Yemyeşil bir adada gümüş gibi bir dere

Akıyor, etrafında ağaçlar meyve dolu ,

O kadar meyve var ki kırılmak üzre dalı.

Yerleşirler adaya, günler günü kovalar

Onlara mesken olur, dağlar, kırlar ovalar.

Bir akşam rüyasında derler ki Sedef Kıza

-Hiçbir şeyden fayda yok, bakma aya yıldıza,

Ayrık otundan birer gömlek örersen eğer

Kardeşlerin giyince bozulacak büyüler,

Üzülüp yakınarak dünyayı eyleme dar,

Konuşmak yok kimseyle örgü bitene kadar.

İnanarak rüyaya hemen örmeğe başlar,

Konuşmaz hiç kimseyle, şaşar buna kardaşlar.

Bir padişahın oğlu, geçerken görür kızı,

Gözüne inanamaz, kalbine iner sızı:

-Hangi dağın gülüsün ? Hangi bağın bülbülü?

Diyerek , sunar ona elindeki mor gülü,

Cevap alamayınca acaba bir peri mi?

Melek mi bu kız ? Yoksa, dil bilmezin biri mi?

Karar veremez ama , alır saraya gelir,

Evlenmek isteyince babası rıza verir.

Gözdelerden birisi kızı takip etmekte

Durumunu izleyip her gün rapor etmekte.

-Üç kuş penceresine konup, haydi çık! derler

O çıkınca bahçeye, konup sohbet ederler,

Kuşlar uçup gidince ayrık toplayıp döner

Kim bilir başımıza nasıl çoraplar örer?

Peri, melek değil bu, büyücü olsa gerek !

Sedef kızı kötüler, kurtulalım diyerek.

Padişah duyar bunu üç gün odayı izler,

Kendisi de anlar ki doğru söylenen sözler.

Sorulur Sedef kıza : - Konuşmuyorsun niye?

Yine cevap veremez, büyü bozulur diye.

İdama hükmedilir, sükût sayılır ikrar,

Cellat Başı sehpada son arzusunu sorar

Kız cevap vermeyince kabahatına yorar.

İnfaz başlayacakken zindana üç kuş girer,

Hazır olan gömlekler kuşlara giydirilir,

Kuşlar insan olunca, keyfiyet bildirilir.

Sedef Kız konuşarak anlatır olayları,

Padişah, kızı anlar, bulur sedeften arı.

Kırk gün kırk gece için düğün dernek kurulur,

Padişahın üç kızı oğlanlara vurulur.

Dört düğün yapılırken sıladan haber gelir

Kara vezir asılmış, bir ulak haber verir.

Kara Vezir kızının foyası çıkmış yüze

Kırk katıra bağlanıp sürülmüş dağa, düze.

“İnleyen ölür mutlak, eden bulur “ demişler,

Masalı dinleyenler, elmaları yemişler.

Üç elma daha düşmüş, toprağına, taşına

Üçü de iftiracı olmayanın başına.

                      

 

 

 

 

 


 

 

 

( Sedef Bacı başlıklı yazı Cevdet Doğan tarafından 24.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.