Baharın coşkusu sonunda beni de esir aldı. Kışın rehavetinden kurtuldum diyeceğim de kış da olmadı ki bu yıl. Özellikle erkenden kararan havaya uyum sağlamak adına mıydı kış uykum?

 

En sevdiğim aydır Nisan kendimi bildim bileli. Ne sıcak ne de soğuk, tam da bahara yakışan ılık ve soğuk arası bir hava. Şikâyet etmeye kimin hakkı olabilir ki: Bir de bahar yağmurları yağdı mı ne kaldı geriye eksik. Hele ki saatler alınıp, gün geç kararmaya da başladı mı, bulun hadi bahane şikâyet etmek için. Hoş illa ki buluruz bir şeyler biz yine:

 

‘’Ne soğuk ne de sıcak, ne giysem ki…’’ ya da:

 

‘’Karpuz kabuğu denize düşse de…’’ gibisinden serzenişler yine dökülür dudaklarımızdan.

 

Sakin ve duru bir kimlikle her şeyi fazla irdelemeden mevsime dair bir şeyler karalamak istedim bu sefer. Zira cevabı net olmayan sayısız sorunun yarattığı kafa karışıklığım kelimelere de yansıyor bazen de yoruyor işin açıkçası.

 

Komplike özelliklerle donanmış varlıklarız işin aslı. Durum da böyle olunca, yansıtıcı olmak ve aksettirmek istiyorum bazı gerçekleri. Gerçi ne derece başarılıyım tartışılır ama yine de anlam bütünlüğü olması yazılarımda en tercih ettiğim yöntem. Sanırım biraz da fazla ciddiye alınca hayatı ve irdeleyince olanları ve olması gerekenleri mantık ve hassasiyet çelişmeye başlıyor bu sefer.

 

Yoksa seçim atmosferi dağıldı da mı insanlar daha rahat ve umursamaz gözüküyor. Hayır, katılmıyorum bu fikre. Zira ilgili olan yine ilgili, boş vermiş olan hala aynı rehavetle yürütüyor gemisini. Fazlasıyla egosantrik olduğuna inandığım insan sayısı ise hayli fazla. Bunu neden mi söylüyorum? Bunun cevabı bende saklı değil, ancak ve ancak sosyologların irdeleyebileceği bir konu ya da diğer uzmanların. Ama illa ki ters giden bir şeyler olduğu inancı taşıyorum. Bazı şeyleri hatta çoğu şeyi görmezden gelen bir insan kitlesi. Konu ne siyasetle ilgili ne de sosyoloji ile. Ve diğer yandan hakkım da yok; bireysel hak ve özgürlükleri kıstas alıp ahkam kesmeme. Sonuçta serbest piyasa ekonomisi olarak irdelenen bir mefhum da söz konusu. Peki bu gerektirmekte mi tüketim çılgınlığını? Ya da israfı ya da bireysel tatminler uğruna can yakmayı.

 

Öncelikle kendimizi kabullenmeliyiz kendimize duyduğumuz saygı, sevgi ve özgüven eşliğinde.

 

Öncelikle sevgi işin sırrı; kendimizi ve doğru orantılı olarak haricimizdekileri. Bu demek değil ki bencilce bir tutum sergileyip kıracağız dökeceğiz biz gibi olmayanları ya da demek değil ki yargılayacağız hatta küçük göreceğiz.

 

Bakın baharla girizgah yapmıştım ki konu nerelere geldi. Ama yapabileceğim bir şey yok zira sosyal yaşama mecburuz en az bireysel tutumlarımızı gözetmek zorunda kaldığımız kadar.

 

Özgürlük alanımız yalnız bizi kapsamamakta, sosyal birlikteliğin ve bireysel özgürlüklerin kesiştiği bir alan: İncitmeden ve incinmeden, severek, sayarak, gözeterek bireysel menfaatleri ve bir o kadar da toplum kuralları çerçevesinde diğer insanların haklarını.

 

Sanırım havanın güzelliği ile kaptırmış kendimi giderken yine gözlem yapamadan duramadım. Aslında bu denli detaycı ve observatif değildim birkaç yıl öncesine kadar ama belli ki yaşanmışlıklar beni bu noktaya getirdim. Güzellikleri de görmüyor değilim hani; hayatın mihenk taşı kim ya da ne varsa ama diğer yandan olumsuzlukları da gördüm mü azıcık kırılıyor şevkim. Evet, yorucu ama en azından güzelliklere de denk geldim mi yaşama sevincim katlanıyor.

 

Yaşını başını almış bir çift gözlemledim dün otobüsten inen; yine konudan konuya zıpladım ama artık kusura bakmayın. Bir İstanbul beyefendisi şahsı muhterem, nasıl da elleri titreye titreye eşinin elini tutmuş, inmesine yardım ediyordu. Zor tuttum kendimi onlara yardımcı olmamak için zira öylesine birbirlerine kol kanat germişlerdi ki… Diğer yandan da yürürken yavaşladım olur da bir terslik olup, yardım etmem gerekir diye. Sağ salim indiler sonunda. Ve derin bir oh çektim ben de akabinde.

 

Gerçek anlamda pozitif olmak etrafınızı daha güzel görmenizde öylesine etken ki: Bakış açınız bir anda farklılaşabiliyor. Neredeyse gri beyaz diye bile nitelendirebilirsiniz. Tam tersi de mümkün: Beyazı çoğu kere siyah olarak ifade ettiğim zamanlar az da olmamıştır hani özellikle son zamanlarda.

 

Tabii ki tüm bu tutumlarda maneviyatın da eşsiz bir katkısı var hatta ve hatta direkt etkisi. Benliğinizle olan diyalogunuz ve içinizde büyüyen sevgi katsayısı da elbette ana etmenlerin başında gelmekte.

 

Güzeldir bahar mevsimi hele ki aylardan nisan oldu mu…

 

Her gününüzün bahar tadında geçmesi dileğimle…

 

 

 

( Aylardan Nisan başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 2.04.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.