Dicle Sinemasında seans başlamak üzereydi.O gün seyirciler yine hıncahınç koltukları doldurmuşlardı.Önce reklamlar başladı.Sonra da Cüneyt Arkın’ın Malkoçoğlu filmi gösterime girdi.

                 

 

Zafer,Metin ve Kerim dışarıda planlarını yapmışlar ve sahnenin tam önündeki koltuklarda yerlerini almışlardı.

 

 Malkoçoğlu kaleye girmiş,düşman askerleriyle çarpışmaya başlamıştı.Atının üzerinde bir sağa bir sola kılıç şakırdatıyor, önüne geleni deviriyordu.

                

Tam sırasıydı.

 

Üç muzip arkadaş birden ayağa kalkıp ‘’Hurraaaa! vur Malkoçoğlu vur! vur! vur!’’ diye bağırmaya ve elleri kızarıncaya kadar alkışlamaya başladılar.

               

Seyirci de ön sıralardan gelen bağrışmaların ve alkışların etkisiyle, bir de filmdeki heyecanlı sahnenin verdiği yoğun duygularla birden ayağa kalkmış ortalığı inletmeye başlamıştı.

               

‘’Vur Malkoçoğlu,hadi aslanım,devir! devir! hepsini devir! Hurraaaa!’’

 

 Alkışlardan içerisi adeta titriyor,hatta gürültüler sinema dışına taşıyordu.

                   

Üç arkadaş birbirlerine bakıp gülüyorlardı.Keyifleri yerine gelmişti.Her şey planladıkları gibi yürüyordu.Biraz sonra yine heyecanlı bir sahne bulup birdenbire ayağa kalkıp şiddetli bir şekilde alkışlar yaparak ve koro halinde tezahüratta bulunacaklardı.

       

Üç şakşakçı kafadar bazen Efes,bazen Neşe,bazen de o günkü gibi Dicle Sinemasına girip seyircilerle adeta maytap geçerlerdi.

 

Üç şakşakçı arkadaşın oynadıkları oyun iki yıl sürdü. Bir gün karanlık sinema salonunda dolaşan koltukçu(değnekçi) numaralarını anlayıncaya kadar…

                    

Tesadüfen değnekçi arkalarından geçerken aralarındaki konuşmaları duymuştu:

                    

‘’Hahhaaa! Nasıl yutturduk Zafer! Millete bak nasıl bağırıyor! Ne eğlence be!’’

                     

Değnekçi, çoçukları daha sıkı takip etmeye başlamıştı.Üç kafadar şimdi de başka bir sahne bulmuşlar,bu sefer aniden ayağa fırlayıp ‘’Yuuuh! Yuuuuuuuuuh! Yuuuuuh!’’ diye ortalığı inletiyorlardı.Koskoca sinema da ardından filmdeki oyuncuları yuhlamaya başlamıştı.Islıklar çalınıyor,küfürler ediliyor,koltuklar çarpılıyordu.Seyirciler galeyana gelmişlerdi.

                    

Değnekçi Osman oynanan oyun karşısında tahammül edememiş çok sinirlenmişti.Hemen müdüriyete gidip durumu haber verdi.Film devam ederken üç-dört kişi çocukların oturdukları koltuklara yaklaştılar,onları kollarından tutup yaka paça sinemanın dışına çıkardılar.Üçüne de birkaç tokat patlatıp bir daha sinemaya gelmemelerini tembihlediler.

                   

Her şey bu kadarla da kalmamıştı.Söke’deki diğer sinemalara da,hatta açık hava sineması olan yazlık Park Sinemasına bile durumu bildirdiler.

                   

Üçü de uzun süre sinemaya gidemediler.Daha sonra tek tek film seyretmeye girebildiler ama bu işkence gibi bir şeydi.

                   

İlerleyen yıllarda Söke’ye televizyonun gelmesiyle üç küçük şakşakçı değişik bir döneme girdiklerini fark ettiler.Artık sinemalar kapanmaya başlamış,kendileri de büyüyüp kocaman adamlar olmuşlardı.

( Küçük Şakşakçılar başlıklı yazı DÜŞÜNCE tarafından 28.04.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.