Ne güzel yıllardı o yıllar…
    
     Söke’den, Kuşadası’ndan, Didim’den, Bodrum’dan, Selçuk’tan, Aydın’dan yüzlerce insan İzmir Enternasyonal Fuarına akardı.
    
    Fuar, sonbahara girerken Egeliler’in en büyük eğlence yeriydi. Kuşadası’ndan Elbirlik, Söke’den Tuntaş otobüslerine binen fuarseverler bir geceliğine bile olsa soluğu İzmir’de alırlardı.
    
    Ferit, o fuar gecesini hayal-meyal hatırlıyor.
    
    Annesi, babası, teyzesi, anneannesi ile hepberaber fuarı dolaşıyorlardı. Rengarenk ışıklar, kocaman dönme dolaplar, palyaçolar, çeşitli ülkelerin pavyonları, futbol maçları ve belgesellerini gösteren büyük sinema perdeleri, aile çay bahçeleri, küçücük raylar ve çocukları gezdiren trenler, şarkıcıların türkücülerin gazinolardan gelen sesleri, paraşüt kulesi, binbir çeşit insan… Uçan balonlar, üzerinde pedallı kuğuların dolaştığı göletler, çeşit çeşit ağaçlar, çimenlerin üzerinde piknik yapan Egeliler…
    
    Ferit, bu güzellikler karşısında kendisini kaybetmişti. İzmir’i zaten çok severdi. Ama fuar daha başka bir güzeldi. Dolaşırken her tarafa bakıyor, gelen seslere dikkat kesiliyor, mutlu bir şekilde kendinden geçiyordu.
    
    Her şey çok güzel giderken kalabalığın arasında birden annesini kaybettiğini anladı. Hay Allah! Babası da ortalıkta yoktu. Teyzesi? Anneannesi? Hiçbirini göremedi. Her tarafa koşturmaya başladı. Yeni yeni yollara girdikçe kafası daha da karışıyordu. Nereye gittiğini bilmiyordu, geldiği yere de dönememişti. Korku içerisinde yüzlerce insan arasında dolaşmaya başladı. Sonunda yoruldu ve bir köşeye oturdu. Ağlamaya başladı. Giderek çok sesli bir şekilde gözyaşı dökmeye başlayınca onu birileri fark etti. Etrafında “Kaybolmuş galiba?”, “Annesi, babası nerede acaba?”, “Polis çağırmamız lâzım!” gibi sesler işitmeye başladı.
    
    Az sonra iki polis yanındaydı. Ona adını sordular. “Ferit” dedi. “Kimlerle dolaşıyordun fuarı”. “Annenler, babanlar?”.
    
    “Gel bakalım korkma, anneni, babanı bulacağız!”.
    
    Fuar karakolunda polis amcalar kendisine dondurma almışlar, onu susturmaya çalışıyorlardı. Bir yandan da çeşitli köşelerden anonslar yapılıyordu:
    
    “Dikkat! Altı-yedi yaşlarında, sarı saçlı, siyah gözlü, üzerinde mavi pantolon ve beyaz gömlek bulunan Ferit isminde bir çocuk kaybolmuştur. Yakınlarının mutlaka fuar emniyet amirlik şubesine gelmeleri rica olunur!”
    
    Bir müddet sonra Ferit’in anne-babası ve akrabaları fuar karakoluna geldiler. Ferit onları görünce çığlık atarak onlara koşturdu. Birbirlerine sarıldılar.
    
    O olaydan sonra büyüyünceye kadar Ferit büyüklerinin elini hiç bırakmadan fuarı dolaştı. Kaybolma korkusu yirmili yaşlarına kadar sürdü. Bu fobiden geriye hoş bir anı kaldı.

( Bir Fuar Anısı başlıklı yazı DÜŞÜNCE tarafından 13.05.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.