Onlarca eşik…
Sayısız dönemeç…
Bir o kadar dökülen
alın teri sevginin eşliğinde…
Bir insan mesleğine âşık
olur mu, söyleyin ya da mecnun gibi dönenir mi uğrunda emek sarf ettiği olguya;
ister meşguliyet deyin ister meslek isterse afakî bir heves.
Hayır, kabul etmiyorum
heves sözcüğünü. Zira gönülden bağlı ve büyük bir istekle bağlanmışsanız adı ne
hevestir ne de hobi. Artık sizin yaşam tarzınızdır, rüyalarınızı süsleyen,
uğrunda hayallere daldığınız.
Emek sarf ettiğiniz,
coşku duyduğunuz ve vazgeçilmeziniz olarak bağlandığınız her ne ise.
Uzun bir süreç insanın
kendini arama ve tanıma sevdası. Sayısız basamak adımlarsınız yokuş yukarı
üstelik. İnsanlar eşlik eder size, mefhumlar anlam kazanır. Işığın etrafındaki
pervane misali ruhunuz uçuşur.
Duygular alır götürür
sizi. Rüzgâr eser, poyraz üşütür. Kimi zaman kaynağı belirsiz fırtınalar çıkar
ve alabora olursunuz. Zira amaç da budur; tepetaklak olup oyunu terk etmeniz.
Sayısız oyuncu sahada
itiş kakış debelenirken kim varsa oynanan oyuna gönül veren saha dışı kalır.
Ne kurallar bellidir ne
de gidişat. Aslında gidişat bellidir de bazen uyum gösteremezsiniz sanki
gösterme zorunluluğunuz varmışçasına.
Somut değildir uyum
süreci. Somut değildir suretler. Somut değildir duyduğunuz fısıltılar.
Ama gerçek olan bir şey
vardır ki; somut hiçbir veri kayda değer değildir müphem varlıkların nezdinde.
Çok şey müphemdir ve
bir o kadar insan izafidir.
Tek gerçek; cebinizdeki
umutlar iken onu bile yıkıp dökmeye kalkarlar.
Hele ki yabancı
değilseniz hayallerinizin yetim kalmasına bir kez daha evet bir kez daha düşler
yetim kalır.
Beklentiler bu yönde
iken ezici çoğunluk üstünlüğünü bir şekilde ifşa eder.
Çığ gibi büyüyen ufacık
bir kartopu an gelir sizi de sürükler içine hapsedip.
Belirsizlik hele ki
derviş ruhunuz bir kere baş koymuşsa bu yola bilin ki sizden kötüsü yok.
Tüme varım bazen tümden
gelim ama tek gerçek: Yetim düşler…
Kime neyi ne şekilde ve
hangi sebeple izah edebilirsiniz ki?
Ya da var mı bir
mecburiyetiniz gönlünüzün ne denli engin ve maneviyat aşığı olduğunu?
Anlamak adına
anlaşılmak ve bir o kadar anlaşılamamanın eşiğinde kırmızı kardı görüp oyundan
atılmak.
Öyle ya; oturmuş bir
düzende siz kim oluyorsunuz da yer bulmaya çalışıyorsunuz?
Aklınızdan zorunuz mu
var da bu uğurda ter döküyorsunuz?
Belli ki var zira
kurallar ışığında ne düzenli bir iş ne de maddi bir getiri. Ama ne; sadece
manevi doyum güttüğünüz ve âşık olduğunuz engin bir derya, adına ‘’edebiyat’’
denen…
Ya da her ne ise gönül
bağı kurduğunuz. Keza iyi bilirim bu duyguyu. Ne zaman ki bir yola baş koydumsa
ne bariyerleri aşabildim ne de engel oldum gölgelerin istilasına.
Sonuç mu istiyorsunuz?
Ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. Zira defalarca yaşadım mağlubiyet duygusunu
üstelik aşk duyduğum ilgili mecrayı terk etmeye mecbur kılınıp.
Ne savaşı sevdim ömrüm
boyunca ne de nefret duygusuna yakın hissettim kendimi.
Karışıklık, kin,
nefret, savaş ve akla gelebilecek her tür olumsuz duygu ve fiiliyat…
Üstelik hayat bir savaş
sahası da değil hele ki kin, kıskançlık ya da fitne asla muhatabı olmamalı
insan denen mefhumun.
Ve düzenekte herkese
bir yer var istediğiniz kadar inkâr etseniz de…
Nefret nefreti doğurur.
Sevginin tam tersi kişiden çalar götürür tüm olumlu ve kabul görür ne varsa. Ve
derken kabul gören her ne ya da her kim ise ahkâm kesip, karşısındakine keser
faturayı.
Evet, sayısız kere
yüksek meblağlı fatura ödedim ömrüm boyunca üstelik. Ömrümden çalındı çok şey
ve çok insan. Ama ne uğruna derseniz; benliğimi, ruhumu kaybetmedim ve ödün
vermedim kendimden ve kişiliğimden.
Ya kendimi
kaybedecektim ya da düzen diye addedilen başıbozuk gidişata dâhil olacaktım.
Ne suçum var ne de
suçluyum. Zira kendimi bildim bileli gönül bağı kurduğum her kim ya da her ne
ise uğruna çok mücadele verdim.
Sayısız yetim ve öksüz
düş bıraktım geride. Sayısız insanı mutlu etti üstelik bu terk edilmiş düşler.
Her ne kadar inkâr
etmeye çalışsam da yazmak en büyük aşkım.
Uzak kalmaya çalışsam
da mutlu etmek için bazılarını, kalemim için için ağlıyor yürek sesimin
eşliğinde.
Bildiğim bir şey var
ki; yürek sesim hep çağlayacak ömrüm boyunca çünkü insan olmaktan
vazgeçmeyeceğim en azından muteber bir yer bulacağıma kainiyim Yaradan’ın
nezdinde. En azından bu yolda uğraşım.
Diğer yandan eminim de
asla bir servet sahibi olamayacağıma. Ama yapabileceğim bir şey yok zira tüm
servetim gönlümde, yüreğimde saklı. En azından Allah biliyor iç sesimi. Varsın
kimse görüp anlamasın. Artık ne kabul görmek ne de uyum sağlamak bir düşüncem
var. Çünkü elimden gelen bu ve hep de bu oldu ömrüm boyunca.
Kabul ediyorum artık;
derviş ruhlu ve iflah olmaz bir hayalperestim. Varsın isteyen veryansın etsin
ya da bire bin katıp yerden yere vursun beni.
Ben kendimi sevip
kabullendikten ve de bildikten sonra neye yarar onca düşünceyi yeni baştan inşa
etmek. Mümkün de değil üstelik zihniyetleri ters yüz etmek.
Temelim sağlam;
özellikle insan olarak. Çok büyük depremlerde yıkılmamış biri olarak artçıları
da Evvelallah atlatırım.
Herkese selam olsun…