Ketum ve bağımlısı sükûnetin. Yoldaşı sırların, efsunlu bir öyküde yaşarcasına. Her şey masallarda kaldı artık. Aşklar, yarenlik ettiklerimiz ve nicesi…

 

Yakmalı mı gemileri? O zaman nereye kaçacağız binecek bir gemimiz yoksa. Ya diğer yolcular nereye sığınacak? Kalbimizin haricinde neresi var onca insanın barınacağı.

 

Meşakkatli bir devinim ışık tutan karanlığa.  Ne kadar yadsısak da bazı kavramları hala medet ummuyor muyuz gelme ihtimali olanlardan? Kim olursa olsun, elbet bir yer vardır sığdıracak, sığınacak.

 

Sağlık olsun, deyip de geçmekteyiz kir pas içinde kalmış korunaklı ruhları.

 

Nasıl gelindi bu noktaya? Bir anne yavrusuna kıyar mı? Y bir erkek helaline nasıl bu denli öfke ve hışımla el kaldırabilir? Ve son nokta.

 

Masal devri kapandı çoktan. Yalancı aşklar bile kabuk bağladı derinliklerde. Öyle ki; yalana bile inanır hale geldik. Aşk olsun, deyip de geçmemeliyiz. Aşk mı yoksa bir tufan mı? Yalanı olur mu hiç aşkın…

 

Sayısız toteme bel bağladı onca insan. Dilek olsun da niyetlendiğimiz elbet erer mutlu sona. Sevdadan müebbede çarptırıldık ya gerisi nasıl bir önem arz eder ki. Demek ki tutunacak bir dal lazım bizlere. İnce de olsa kırılgan da olsa bir dalımız var ya elimizle kavradığımız. Kırılsa bile anlık bir tezahürü tutunma duygusunun bir ömre bedel. Ve bir o kadar kırılgan ve naif bir döngü. Işığımız kaybettik toptan ve el yordamıyla ilerliyoruz. Nasıl ve neden gibi anlamsız hiçbir soru sormaya da hacet yok. Tek bir şık bile yok yordamlamaya. Yanlış cevap bile yok ki sorunun altında.

 

Sıkıcı ve bir o kadar da bunaltıcı. Sahi bu kadar insan nasıl da saklayabilmekte iç seslerini. Tabii ya, iç ses filan duydukları yok. Kuru kalabalık ve bir o kadar yüksek hacimde nükseden gürültü kirliliği.

 

Biraz da ruhlarımızı temizleyip pür-ü pak hale getirebilsek. Dünyayı kirlettiğimiz yetmiyormuşçasına şimdi de vicdan kirliliği yaşanmakta.

 

Uzay boşluğuna atmalı tüm bu atıkları. Elbet kendi kendilerini yok ederler de rahata ereriz insanlık adına.

 

Yeni bir katliam haberi daha… Cinnet geçiren baba karısını ve üç çocuğunu kurşuna dizdikten sonra son kurşunu da kafasına sıktı. Madem bu kadar ölmeye meraklıydın da ilk kurşunla şu işi bitirseydin. Ne günahı var o yavrucakların.

 

Bakın, nasıl da gündemdeki popülaritesini kaybetti Soma Maden faciası. Belliydi, hep de öyle olmaz mı? Anında değişir gündem. Onca insan yitip gitti. Geride kalan acılı ailelerin halini düşünmekten helak oldum diğer yandan. Düşünmekle ele ne geçiyorsa artık. Devran yine hükmetti ayarı kaymış düzeneğe. Adı düzenek ya içeriği. Çok mu umurunda bencil ve sefil biz insanların. Nasıl da telaşına düştük gündelik işlerimizin. Yazıklar olsun bize…

 

Hani neredesiniz, size sesleniyorum, ey insanlık nerelere saklandınız. Varsa cesaretiniz bir bir çıkın ortaya. Tabii çıkamazsınız yok ki yüzünüz. Ya da sayısız yüzünüz mü var, demeliydim?

 

Kabul etmiyorum kötümser kelimesini. Zira algılarım beni yanıltmaz. Elbette hala ümidimiz olmalı onca yaşanmışlığa rağmen ama gelin görün ki nasıl da sayısız bariyer yığılmakta önümüze.

 

Gerçekçi bir bakış açısı bize tek lazım olan ve bir o kadar objektif bir açılım. En azından yanılma payımız az olur. Günlük bir koşuşturma arasına sığdırabileceğimiz çok şey var. Biraz öngörü biraz iyi niyet de kattık mı işin içine gerisi zaten gelecektir.

 

Bir yerlerden başlamanın zamanı geldi de geçiyor. Ama tek başıma neye ya da kime yetebilirim ki… Yine daldım dünyama yine gözüm açık düş görüyorum.

 

Hadi siz de uyanın o bitmek bilmez kış uykunuzdan. Mevsimler geçti, yıllar devirdi zamanı hala mızmızlanıp kıvranıyoruz. Lafla peynir gemisi yürümez ki.

 

Yine milletin tasası bana düştü. Akıllanamadım gitti. Akıllanmak istemiyorum ki, bu da ayrı mesele.

 

Susun ve dinleyin duyulmayanları. Bakın nasıl da nüksediyor tüm söylenmeyenler. Yanılıyor muyum?

 

Bakmayın sadece, görün ve bir o kadar yürekten duyumsayın. Neyi mi? Artık bunu da siz bulun…

 

 

( Aşk Olsun... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 30.05.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.