Hissiyatın bu denli
kuvvetli ve bir o kadar yorucu olduğunu yeni yeni fark etmekteyim. Aslında
süreç de aynı insanlar da ve akabinde değişiklik arz eden bir ben de söz konusu
değilken tek fark farkındalık düzeyimin tavan yapması.
Hep dibe vuracak
değiliz sonuçta. Aslında algı düzeyinin yüksek bir seyir izlemesi pek hayra
alamet değil ama yine de en azından doğru karara varmada önemli bir etken.
Doğru ve bir o kadar da zor bir erişim süreci…
Bu denli algıda
seçicilik söz konusu oldu mu pek de inandırıcı gelmek mümkün değil ve netice
itibariyle kıdemli sıfatlar ekleniyor eskilerinin yanına.
Sıfatsız bir dünya ne
mümkün. Zira pek bir severiz birbirimize sıfat yapıştırmayı. Bir tür
etiketlendirme. Eskiden sadece dış görünüm baz alınırdı bazılarının nezdinde
tanımlama yaparken. Son zamanlarda gözlemlediğim ve bizzat yaşadığım şu ki;
duygular, özel hayat hatta yaşadığınız gerek menfi gerek müspet olaylar bile
bir ölçüt.
Kaçmak nereye kadar ya
da uzaklaşmak. Kolaysa kaçın kaçabildiğiniz kadar… Nereye kadar ya da ne
ölçüde. Ve derken bir ucumuzdan yakalanıyoruz kaçtığımız hayata hatta
kendimize. Ve derken hatalar yapıyoruz. Bir tane daha bir tane daha. Üstelik
ders de almıyoruz yaptığımız hatalardan. Belki farklı bir seyir izleriz ya da
farklı bir düşüngeçtir bu sefer payımıza düşen deyip yine kaçıyoruz yine
yakalanıyoruz. Döngü işliyor mütemadiyen. Etkileşim inanılmaz. Kendimizle bile
baş başa kalmak başlı başına bir öğreti başlı başına yeni bir farkındalık.
El değiştiriyor
duygular, kılık değiştiriyor niyetler ve ıslanıyoruz, debeleniyoruz ve
nihayetinde atıyoruz kendimizi enginliklere oysa ne kadar da yakınız
kaçtıklarımıza. Aslında kaçtığımız öz benliğimiz, yanlışlarımız görmek
istemediğimiz, duygularımız itirafı namümkün.
Derken devreye giren
onca insan ya da yalnızlık. Yalnız bile kalamıyoruz ki… Beyin de devinimde
duygular da döngüde yer tutturmuş devrediyor yeni nöbetlere.
Yeni nöbetler, yeni
vardiyalar ve bitmek bilmez bir mesai. Biraz kendimiz bira da kaçtıklarımız.
Büyüyoruz, acılarımız
artıyor, sızım sızım sızlıyor içimiz anlaşılmamanın ve yanılsamaların
gölgesinde.
Saflık bir yandan
kırılganlık bir yandan.
Ve hassasiyetin doruk
noktası. Kimine göre olası kimine göre anlam teşkil etmeyen. Bu zaten tamamen
kişilikle ilintili ve yaşanmışlıklarla, öğretilerle, tecrübeyle sabit kısaca.
Zincire eklenen yeni
bir halka çözülmesi zor. Bazen boğan bir atmosfer bazen taptaze ve ılık bir
hava.
Yeri geliyor; rüzgâr
savuruyor bilinmezliklere yeri geliyor ıslatıyor ağlayan bulutlar yaşlarımız
eşlik ederken.
Olası mı kaçmak ya da
nereye kadar kaçabilir ki insan. Öyle bir noktaya varıyorsunuz ki dönüşü
olmayan hatta ileride bile ulaşabileceğimiz bir durak olmayan. Bazen kötümser
bazen bir o kadar ılımlı bir tezahürü içimizde sakladığımız olumlu duyguların.
Kimine göre yanlış bize
göre tercih sebebi iken. Mantığın saklı sesi fiiliyatlarda kendini gösteren,
sürtüşen iki mefhum ve derken mantığın sesini bastıran tüm çılgın duygular.
O kadar da sakin bir
süreç değil devinimi duyguların ve oluşturduğu grift yapı.
Mantığının sesi bas bas
bağıran onca insan arasında yolunu şaşıran nicesi. İnsan olmanın bir neticesi
elbette ya da bir seçim fark bile etmeden. Belki de bir milat paralellik seyrederken
düşüngeç ve hissiyatın at başına giden ek bir uzantı.
İnandığım şu ki hayatın
tadı daha bir farklı nüksetmekte bu etkileşim zincirinde. Diğer yandan zor bir
süreç de bu denli değişkenliğe ve değişken bir yapıya maruz kalmak.
Onca düşünce silsilesi
hüküm sürerken devreye giren mutlak değerler aksi mümkün olmayan.
Tabii ki algıların
seyri ve derken belirsizliğin getirdiği o anksiyete ve adrenalin yüklü bir
yaşantı.
Mukayyet olunuz
kendinize. Zira kazanım derken vazgeçmek zorunda kalabileceğiniz pek çok beklenmedik
seyir de söz konusu.
Harici ve dâhili güçler
derken bir kaosa dönüşen alınganlık. Tıbbi açılımını hiç zikretmeyelim zira
yeteri kadar sıfata maruz kalıyoruz gündelik hayatta.
Aslında özgür bir dünya
bizlere gereken. Pek tabii ki temel kaidelerin eşlik edeceği ve bağımsız
duyguların eşliğinde. Set vurulmayan bir yaşantı ve ket vurmayan bir düzenek ve
en büyük getirisi mutluluk.
Engellenmemiş ne varsa biz adına, engellenmemiş ne varsa hedeflere odaklı.
Mümkün olması çok uzak
bir ihtimal ama hayalden kim ölmüş.
Engin hayallerin
nezdinde mutlu bir dünya: Acıların yaşanmadığı, şiddetin asla barınmadığı ve
tüm düşlerin gerçekleştiği.
Mutlu yarınlar adına,
sevgiyle kalın…