Gidip ile gitmemek
arasındayım. Gittiğim yönü artık iyiden iyiye el yordamıyla buluyorum. Pusulam
malum: Kah yürek sesim kah varlığının sunumunda doğan ışığım ve şükürler olsun
ki o ışık hiç sönmedi. Her ne kadar gözlerimin feri git gide sönüyor olsa da. Dolanıp
duruyorum yörüngemde merkezi en derinde saklı. Yörüngeden çıkma ihtimalim en
büyük korkum aslında kim kimin uydusu onu da çözemedim gitti. Dünya ve ay
birlikteliği kadar yadsınamaz bizimki. Yadırgayanlar da yok değil hani. Bazen o
kadar çok atıfta bulunuyorlar ki sağır sultan bile duyarken sessizliğe
bürünüyorum hep koruyup kolladığım sükûnet artık bir parçam olmuşken.
Yine de kimseye
yaranamıyorum. Bazen karşı yönden gelen bir atak bile suç olarak addediliyor
tarafımca işlenmişçesine. Nezaket ve iyi niyet eşliğinde sunduğum iyi dilekler
bile yanlış telaffuz edilirken yine sığınıyorum kabuğuma. Bu sefer de ‘’sükût
ikrardan gelir’’ sözüne atıfta bulunup yine suç teşkil ediyor sessizliğim.
Yitirmemek ve kaybolmamak adına tüm mücadelem. Neyi yitirmemem gerektiğini ne
zaman ki irdelesem yine değişiyor bakışlar ve tutumlar.
Kimsesizliğin
kıyısındaki o çocuğum halen. Bu bile sakıncalı düşüncelere sebep verip farklı
algıların eşliğinde nice tabloya yerleştiriyorlar zihinlerinde. Ne bir kurguyum
ne de bir yanılsama. Bana dair ne varsa beni ben yapan ve kuytularda yaşama
gayesi güden bir faniyim her ne kadar kızsan da zaman zaman. Ama mecburum buna.
Varsın aykırı ya da farklı addedileyim en azından gözlerden uzak olup
sınırlarım ihlal edilmez. Yine de engel olamadığım koca bir gerçek. Ucube
sanrılar ve mütereddit varlıklar kolektif bir işgüzarlıkla paylarına düşeni
fazlasıyla yapmakta ki kendimi bildim bileli.
Nereye saklandı bunca
insan, söylesene. Ya da ben mi görmüyorum. Yoksa görünmeyen ben miyim…
Belki de görünen değil
görmek istedikleri. Yoksa ben de mi onlar gibi oldum anne? Görüntü alanıma
giren niye hep flu, en azından bunun cevabını ver. Kayıyor görüntüler ki
kayabilirler de yeter ki ayağımın altındaki zemin kaymasın. Kırmızı halı filan
sermesinler de ama en azından şu kilit zorlanmasın. En az benim zorlandığım
kadar herkes kurcalıyor zihnimi ve her kafada ayrı bir kurgu. Herkesin
kafasında farklı bir Gülüm. Bazen yetişkin bazen çocuk bazen sanık ama her daim
kurulmuş bir mahkeme ve siyah cüppeli bir sürü insan oradan oraya çekiştiren.
Ne katilim ne hırsız ne de adi suçlu. Üstelik onca çalınmış ve kırılmış
düşlerimden dolayı kimseyi ihbar da etmedim. Sayısız suç ortağı ve uygulanan
farklı stratejiler.
Bariz bir yanılsama da
olamaz ayrıca. Tüm algılarım tararken uzay boşluğunu onca parazit de cabası.
Tam bir görüntü ve gürültü kirliliği.
Yüzyıllar evveline ait
bir ruh benimki. Boyutlar arası yolculuğun mümkün olmasını nasıl dilerdim.
Belki orada yakalardım ben gibileri. Şelale gönülleri ile kim bilir kimlerle
kesişirdi yolum. Kim bilir belki bu kadar kolum kanadım kırılmazdı.
Kimsesiz bir zamanın
yolcusuyum belki de gönlümü katık yapmışken.
Kim bilir belki de
kimsesizliktir bizi sadık kalan.
Sırdaş bir yalnızlık
tüm kötülüklerden uzak ve dokunulmazlığın eşiğinde.
Dokunulmazlığımı niye
çalmak istiyor olabilirler ki onlar erişilmez ve en tepedeyken. Ne burnum Kaf
dağında ne de esaretindeyim yalanın.
Tek sırdaşım Yaratan ve
sen. Haricinde kim varsa dert yandığım aldığım ders boyumun ölçüsünü aştı ama
hala inanmak ve güvenmek istiyorum zor olacağını ve olduğunu bilsem de.
Çok şey ve çok insan
anlamını yitirdi hem de inanılmaz bir ivme ile. Yoksa en baştan beri miydi bu
anlamsızlık ben anlam olmaya ve anlam bulmaya çalışırken. İstisnasız üstelik.
Neye sahibiz öte yandan
evrenin tek maliki İlahi Güç iken hala neyin kavgasıdır bu süre gelen. Daha ve
en çok olarak tabir edilen her ne ise ne de olsa nefsin bitimsiz arzuları. Akla
zarar. Benliğimiz, kaygılarımız ve isteklerimiz…
Yitip gitmedim henüz
ama bazen küçüldüğümü hissediyorum zaman tersine işlermişçesine yoksa bin
yaşına mı erdim de hala nefes alabiliyorum her ne kadar payıma düşen havada
hava boşluğu kadar yer kaplasam da.
Elimden kayıp gidenleri
tutma telaşı mı yoksa tutunmak adına hayata ama yine de neye engel olabilirim
ki ve bir ömür olamamışken. Kelimeler bile kaçışmakta dört bir yana yoksa
kaçışan ben miyim. Öyle ya, hep kaçmak olmuştur payıma düşen. Yeter ki sen de
kayıp gitme ellerimden.
Yitip gitme sakın.
Sakın gitme. Sen de gitme.