1
Bildiğim her şeyi
unuttum anne sen gittikten sonra. Ne haftanın günlerini saymak kar ediyor ne de
mevsimleri.
Her yeni gün sensizlik
anne.
Her çocuk özlemimin yankısı.
Her kadında seni
görüyorum.
Her yemek ekşi, içtiğim
suyun tadı acı çünkü bardağa sen doldurmuyorsun suyu.
Gündüz ve geceden
ibaret değil gün. Zifiri karanlık günün yirmi dört saati. Özledim anne. Leylak
kokan kokunu özledim.
Babamı hiç böylesine
endişeli görmemiştim o güne değin. Sabahın kaçı hatırlamıyorum bile derken
kapının yumruklanması ile açtım gözlerimi. Oysa ki senin şefkatli dokunuşuna
alışkınımdır uyanmazdan önce. Ne kızarmış ekmek kokuyordu ev ne de soba
yanıyordu. Anladım ki bir şeyler ters gitmekte.
Koşarak açtı kapıyı
babam. Sayısız fotoğraf gösterdiler içeri girer girmez. Bir anda bembeyaz
kesildi babamın yüzü. Neyin resmiydi de bu denli korkmuştu. Apar topar
götürdüler babamı ve giderken tembihledi babam bana:’’Ben gelene kadar hiç bir
yere kıpırdamayacaksın…’’Sonra da üstüme kilitledi kapıyı. Ev çok soğuktu anne
en az babamın elleri kadar.
Zeynep’i kaybettim bu
hengamede. Bir de baktım ki yatağın altına düşmüş. Bacağı yine yerinden
çıkmıştı anne. Sen olsan hemencecik takardın. Kopuk bacağını baş ucuma koydum
usulca ve girdim yorganın altına.Açtım hatta şimdi de açım ve yarın ve öbür
gün. Sana açım anne gittiğin günden beri doymak bilmiyorum ne de susuzluğum
geçiyor.
Geç geldi babam o gün. Yüzü
beş karıştı hiç olmadığı kadar. Ne senden bahsetti ne de okşadı başımı.’’Odana
git ve sesini dahi çıkarma…’’demesine kalmadı ki ona nerede olduğunu ve ne zaman
geleceğini sordum. Cevabını alamadığım gibi ilk kez böylesine korktum babamdan.
Zeynep ile yeniden odama gittik. Kızgınlıkla fırlattım Zeynep’i. Belli ki
yanlış bir şey yapmıştım ya da sen yanlış bir şey yapmıştın. Yuvarlanarak önüme
kadar geldi Zeynep’in kopan kafası. Dokunmaya dahi kıyamadığım en sevdiğim
oyuncağım geçen doğum günümde bana aldığın. Bir öfkeye esir ettim onu anne ve
en endamlı bebeğimdi senin gibi.
Günler günleri
kovalıyor anne. Değil konuşmak babamın yüzünü dahi göremez oldum. On gün geçti
ki gidişinin ardından senin hiç mi hiç
sevmediğin o kadın geldi evimize. Hani geçen sene memlekete gittiğimizde babamı
seneler sonra gördüğüne çocuklar gibi sevinen Nebahat Abla…
Oldu epey geleli. Sana
ait bütün resimleri kaldırmıştı babam. Kıyıda köşede sana dair ne varsa arda kalan
onları da Nebahat Abla kocaman bir torbaya doldurup çöpe attı. Neler oluyor,
hala anlamış değilim. Bana yeni esvaplar aldı. Ve diktiğin o elbiseyi de bir
çırpıda yırtıp attı. Önce el bezi yaptı sonra o el bezini bile kullanmaz oldu.
Babam çok mutsuz ve çok
üzgün. Seni özlediği için mi yoksa kızgın olduğu için mi inan ki hala
çözemedim.’’Kızgın değilim’’ dese de her sorduğumda tek bir açıklama dahi
yapmıyor ardından.
Dün Nebahat Abla ile
semt pazarına gittik. Taşıdığım torbalar o kadar ağırdı ki kollarım tutmaz
oldu. Oysa sen hiç kıyamazsın (kıyamazdın) bana. Okula da eskisi kadar sık
gitmiyorum, biliyor musun? Kız kısmı neden okusun ki deyip aklına girdi babamın
bir kere. O ise asla sesini çıkarmıyor. Önceleri salonda uyuyordu Nebahat
Abla.Artık değil. Hem artık gök gürlediğinde yanına gitmeme de izin vermiyor
babam.’’Artık koca kız oldun. Korkmamalısın.’’diyor.
Nurten Teyzeyi
hatırlıyor musun anne? Yan komşumuz. Dün onu diğer kadınlarla konuşurken
duydum. Senin adın geçiyordu. Sonra beni görünce sustular. Saliha ne zaman beni
görse kıs kıs gülüyor.’’Senin annen var ya…’’demesine kalmadı ki annesi tuttuğu
gibi kolundan içeri sürükledi.’’O kızla artık tek kelime dahi konuşmayacaksın’’
deyip payladı Saliha’yı.
Bu sabah salona yeniden
yatacak yer hazırladı Nebahat Abla. Önce anlamadım ama sonradan gördüm ki memleketten
gelecek oğulları için yapmış o döşeği. Hiç kimse bana senden tek kelime dahi
bahsetmiyor ve bu olanlara hiç bir anlam veremiyorum anne.
Nebahat Abla beni hiç
mi hiç sevmiyor. Varsa yoksa oğulları. Son zamanlarda çok kilo aldı. Hele ki
karnını görmelisin. Gün geçtikçe daha da büyümekte. Babam sonunda ağzındaki
baklayı çıkardı. Bir kardeşim olacakmış ve ben de çok mutlu olmalıymışım. Oysa ben
çok mutsuzum ve kardeş filan da istemiyorum. Anne seni o kadar çok özledim ki…Nerelerdesin kim bilir…
Senden kalan tek resmi
her gece öpüp kokluyorum. Yere düştüğünü
görmemiş olmalıyım ki babam resmi bulup yırttı.
Ama ben ne yapıp edip buldum o parçaları onlar yattıktan sonra ve ellerimle tek
tek yapıştırdım. Söz, bu sefer kaybetmeyeceğim. Artık göğsümde resmin
anneciğim.
Ben sadece büyümeyi
bekliyorum anne ve büyüdüğüm gün gelip seni bulacağım ve ömür boyu yanında kalacağım. Biliyor
musun sen gittiğinden beri on santim uzadı boyum.
Şimdi gitmeliyim anne.
Yeni doğan kardeşime süt ısıtmalıyım. Zaten okula gitmeyi de bıraktım o
doğduktan sonra.
Az daha bekle anne her
neredeysen ve asla bir yere kıpırdama olduğun yerden.Bu sana yazdığım son
mektup. Okula gitmediğim gibi yazıp okumam da yasak artık. Yazdığım son iki
mektubu bulduktan sonra bütün defter ve kalemlerimi ortadan kaldırdı Nebahat
Abla.’’Daha faydalı işler yapmalısın. Bundan sonra sana kağıt kalem de yok’’
deyip bir hışımla çıktı odamdan kalan son defter ve kalemimle.
Yazmasam bile seni
düşünmeye ve sevmeye devam edeceğim anne. Kimse buna engel olamaz. Bunu hissettiğine
adım gibi eminim.
Büyümeme ve seni
bulmama az kaldı. Seni seviyorum anne her ne yaptıysan ve her neredeysen.
Kızın…