Deşifre edilesi
binlerce izlek yığılı ardı ardına.
Silik bir ömrün en
şaşalı anı kadar yadsınası hatta tahayyül etme yetisinin bile kifayetsiz
kaldığı.
Sınırlar zorlandıkça
yeniden sarılmak o asılı ipe. Belki bir gün öncesinde boynuna geçirmek isterken
o ilmeği şimdi bir fiyonk zarafetinde göze hoş görünen tüm o karartılar.
Milat addettiğiniz her
ne ise ya da kim bilir hangi izlek takılı aklınızın kancalarına.
Nirengi noktası şu ya
da bu diye binlerce kez irdeleyebileceğiniz sayısız teferruat. Bir aşkın izdüşümü
zaman zaman yeni bir aşka yelken açmazdan önce.
Tüm o istifli korkular
kokusu burnunuzun direğini sızlatırken perde arkasında ne çok gölge oynamakta.
Oynaşı ne çok dürtü
izzeti ikramda nefsin sunumuna uzanan ve derken avaz avaz bağıran vicdanın neye
tekabül ettiğini dahi bilmezken yoz bir sanrı ile sancırken yürek. Kaç boğum
ise ya da kaç kez yineleniyorsa aynı söz irtibatı kesseniz de kopamadığınız o
koca mazi.
Ana odaklı yaşamanın
mümkün olmadığı binlerce anı geçmişten el sallayan. Mühim elbette geçmişe
saplanıp kalmamam ama ne derece yadsıyabilirsiniz aldığınız onca dersi ya da
hanenize taşınmış pek çok mükâfat ve ayracında yarının dünden bağımsız
kılamazken zamanı.
Mütereddit bir ruh mu
peyder pey istiflerken acıları sığınağınız bir yürek mi ayrı kalamadığınız. Ne
komik ne de yanlış ama tek gerçek sınanan zafiyetiniz ve en güçlü yanınız belki
de zayıf kılınan çoğunun nazarında.
Gücün tahakkümü mü
yaşların izafi birlikteliği mi taşınan onca yasa eşlik eden.
Sonu mu addedilen aşkın
yoksa yeni bir başlangıç onca hatırat yüklü olsa da geride kalan ve yer eden ve
derken imgelerin gücü kadar sıkılgan belki de sıradan ama gönül bağı kurduğunuz
o dev sureti yadsıyamayacağız kadar bağlanmaya başladığınız.
Duyguların bir dökümü
belki de kâğıt üstünde nice çentik attığınız her bir ismin başköşesine ve başköşesinde
yüreğin adeta vücudunuza yaptırdığınız bir dövme kadar manidar ve akla ziyan…
Yarınlardan kaçamayan
varlıklar kadar emsalsiz.
Düne dayalı günler
kadar sıra dışı.
Andan mükellef iken
kaçıp kovalandığınız o döngü. Adı ister mahremiyet ister yanılgı ama baş
koyduğunuz o yaralı dünlerin kanatan sivriliği kadar batıcı belki de
tahmininizden de yumuşak bir dokunuş.
Muaf mısınız yoksa?
Yoksa hiç misiniz tümlenmez iken o varlık?
Yoksa varlığa tekabül
eden bir duygu kombinasyonu mu sizi sizden münferit kılan?
Yoksa bir azize mi
parmaklıkların ardına hapsedilmiş varlığı ile sürekli volta atan o
bilinmezlikte…
Kim bilebilir ki anın
neyle sınırlı olduğunu ya da ansızın gözden çıkarmak mı tüm o öğretileri nefsin
zincirlerini kırma arzusuyla yanıp tutuşan…
Sona ramak kala ve
dünden sonra hatta yarından önce ama hala anını yaşamaktan aciz…
Sonlanmadan döngü ve
nihayete ermeden hikâyeniz bir düşünün bakalım gerçek siz nerede saklı…