Eylem yüklü gönlün son yolculuğu, o kıdemli sancının boşluğu dolmazken.

 

Yüreğe nispet bir yoksunluk; yorgun düşlerin tecellisinde saf tutan öbek öbek yüklem ne geçişli bir eylem ne de bir belirteç. Olsa olsa o yeknesak hakkaniyet yüklü bulutla seğirtirken gök kubbede, son bir kıvılcım ahkâm kesercesine yakarken hece hece.

 

Bir rötuş gerek şu gizemli dünyanın neferlerine, belki de bir yok oluş gecenin körü başım dayalı buğulu pencereye.

 

Yol verdim vereli, göz yumdum yumalı anlamsızlığın serkeş tınısı dağlarken yüreği ben tutturamazken dengeyi hele ki o imbikte saklı iken demli acılarım sızıyorum usul usul ahenksiz heceler çalmış iken bir kez yüreğimi hele ki o gönül teline vura vura kavuştuğum hüzün belki de en yakın sırdaşım.

 

Günden mütevellit olsa sadece ömür ve karanlığı itsek kapının arkasına bize göz yummuşken ve kader peşkeş çekerken, yeri geldi mi nice söylem içinde öylesine bir serzeniş dağlandığım, kim bilir kaçıncı acı bir kez payidar kılmışken geriye kalan son üç beş teselli yüklü cümle nazarında yokluğa karışmış kimliğin çöktüğü o duvar dibi, ben yetilerimi rehin vermişken sokağın başındaki eskiciye.

 

Yüklendim ya da mimlendim.

 

Sustum yeri geldi mi söylendim.

 

Kırık lehçemin dizginlerini mademki koyuverdim.

 

Neyime gerek aşk neyin derdi de

 

Bu yola meylederim.

 

Tanımsız ve tınısız muğlâk bir döngünün kim bilir hangi neferleri kırdı zincirlerini de eşkâlini yok bildi düşman lehçelerin.

 

Kim vurdu şu sazın teline? Kim geri durdu aşkın seferinden?

 

Sırasız ölümleri payidar kılan kara melek.

 

Sıra dışı ömürlerin zulüm neyine gerek.

 

Teferruat hükmünde tüm yargıların satır dışı yalıtılmışlığı iken hicap edilesi o vakur yıkılmazlığı ile bilemiştim düşlerimi oysa ve geçmişe dair ne varsa silmiştim bir bir.

 

Bir yoksunluktu kimine göre bazen de külfet addedilirdi taşıdıklarım, yaşatılmış olmanın verdiği o derin huşu idi belki de yansıyan hem yüzüme hem gönlüme.

 

Yaftalanmış hangi düşü kim inkâr edebilirdi ki uzağımda iken ya da sicilime işlenmiş bir dip nottu yansıttığım yansıttığımdan bihaber.

 

Kırık cümlelerim vardı öncesinde: kırgın bir yüreğin kırılgan o mizacı ile uzağında iken yakın bildiklerimin meyletmiştim bir kez vasıfsız sanıların tahakkümü iken sıra dışı bir imgelem kadar yüksünmekten bihaber.

 

İlletti çoğuna göre ya da farkındalık kazanmamış bir ayraçtı hitabet yetisi bir meziyetten ziyade bir eksiklik olarak nakledildiği ahkâm kesmek hoş bir anı olmasa da ayak izi misali ardıma düşen her hatırayı yoldaş bilip söküp atamazken.

 

Hiçliğin yol ayrımındayım an itibariyle; ne ilk ne de son hele ki ketum yapımı katık yapmışken sessiz yüreğime mecalsiz bir serzenişle ahkâm kesenlere inat durağan yaşantımdaki o iniş çıkışları hep ama hep savsaklıyorum bir meziyetmişçesine anbean günbegün.

 

Çalakalem yaşadığımı asla inkâr edemem hicap yüklü yarım cümlelerimi görmezden gelirken mutlak hak sahipleri.

 

Bir edim bir düşüngeç ve derken geldiğim o kıyı karşı tarafa bakmayı, görmezden gelinmenin verdiği o acı ile beceremezken.

 

Ne var ki bunda, demek nasıl da olası hâlbuki.

 

Mümkün kılınsam da yok sayılsam da ötelenmek en can yakan biraz yenik bir mahcubiyet ile sıra başında olmanın verdiği o özgüven belki de yansıtamadığım diğer yandan yaktığım ucu mektubun biraz silinmiş olsa da yazdıklarım bu yüzden mazur gör kâğıttaki dağılmış mürekkebi hâlbuki elimdeki mendil işe yarar sanmıştım. Sandığım ne varsa yanıldığım gün gibi aşikâr. Yanıldığım ise sanmazken iştigal etmekte benliğimi.

 

Dengini bulamaz iken hitabet yüklü varlığım bir sanrıymışçasına yol vermiş tüm söz sahiplerine. Kimin ne ile iştigal ettiğinden ziyade marifet bildiğim tüm yeti’m, sadece hayatıma odaklanıp ısrarla kendimi sorgulamak üstelik aralıksız.

 

Bu bağlamda, her gün kalemin ve kelamın ucunu açıp donatıyorum yordayacağım her ne ise yorulmadan can bulmak adına tüm çırpınışım her ne kadar ithamlarla yüklü olsa da serzenişler usulca kulağıma ve yüreğime çalınan. Çaldığım hiçbir duygu yok sahiplendiğim bu sığmaz ki mertliğine insanoğlunun bu bağlamda üzüntüm de mutluluğum da sadece odaklandığım o haleti ruhiyem her dem kaynarken ve ben demlenirken günden güne.

 

( Kırık Cümlelerim Vardı Öncesinde başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 14.11.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.