Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 27.11.2016
Okunma Sayısı : 1527
Yorum Sayısı : 2


Eskişehir Emniyet Müdürlüğünde başıma gelenleri anlatmadan önce sizlere unuttuğum başka bir 
ayrıntıdan söz etmek istiyorum.

Aslında aynı sınıfta Yücel'den başka bir hemşehrim daha vardı. Benim okulda bir gruba dahil
olmamda rol oynayan başka bir arkadaş Soner.

Okulun ilk günleriydi.  Ben sınıfa girip sırama oturmuştum. Az sonra içeri Soner girdi. Biraz ürkekçe 
etrafına bakındı. Sonra gidip arkalarda boş bir sıraya oturdu. 

Onu görünce birden heyecanlandım. Ama yanına gitmekte tereddüt ettim. Çünkü çocukluk bu ya 
Yücel gibi hem sınıf hem mahalle arkadaşım olan Soner ile biz sanırım ortaokul sıralarında 
hatırlayamadığım bir nedenle küsmüştük.

O da beni görmüş olacak ki, arada göz ucuyla bakıyordu. Bir an düşündüm, sonra ya
olacak şey mi henüz çocukken küsmüş olduğum arkadaşla konuşmayacak değilim ya dedim kendi 
kendime.  Yerimden kalktım ve yanına gittim.

-Merhaba Soner, bu sınıfta olduğunu bilmiyordum.

Soner etrafına bakındı sonra bana dönerek
-Merhaba ben her zaman gelemiyorum, tehdit ediyorlar. Sende yanımdan ayrıl, başını derde 
sokmayayım.
-Neden tehdit ediyorlar ki seni, suçun ne?
-Yok bir suçum aslında, ama İktisat bölümünde bizim  Posta Müdürünün oğlu var, sanırım
o ispiyonladı beni.
-Kim Sedat mı? O da bizim okulda mı?
-Evet, şimdi istersen git, sonra dışarıda görüşürüz.

İkinci ders sınıfa girdiğimizde Soner'in gitmiş olduğunu gördüm.

Sırada yalnız oturuyordum. Az sonra yanıma iki kişi geldi. Biri sağıma, diğeri soluma oturdu.
Önce ilgilenmedim, hiç yüzlerine bile bakmadım. Ama yavaş yavaş ortalarında neredeyse beni
sıkıştırdıklarını hissedince birisine döndüm baktım. Benden bir kaç yaş büyüktü.

-Merhaba ağabey
-Ağabey mi? Başlatma ağabeyine. Şimdi hemen kitaplarını topluyorsun ve sınıfı terk ediyorsun.
-Ben bir şey yapmadım ki, neden gideyim.
Sözümü bitirmemiştim ki, diğer yanımdaki boğazımı sıkar gibi elini uzattı ve
-Dan dun etme lan. Sana ne denildiyse onu yap.

Çare yoktu, sessizce kitaplarımı toplamaya başladım. Ben daha hazırlanırken yanımdakiler
kalktılar. Hemen giriş kapısının önünde iki polis nöbet tutuyordu. O zamanlar bu konularda
o kadar cahilim ki bir an polislere şikayet edeyim diye düşündüm.

Aşağıya indiğimde o iki kişi polislerin yanındaydı ve beni gösterip, onlara bir şeyler
anlatıyorlardı.

Artık iyice korkmuştum. Hızlı adımlarla okuldan çıktım. Eve bile gitmeden doğrudan İzmit'e
gitmek üzere garaja geldim.

Evet gerçekten de Soner haklıymış. Onunla konuştuğum ilk gün mimlenmiştim ve o günden 
sonra okula gitmem  kolay değildi. Yaklaşık on beş gün İzmit'de kaldım, sonra tekrar Eskişehir'e
döndüm ve bizim okuldan mezun iki ağabeyin Vilayet binasının yanında bir dershanede
okula gidemeyen öğrenciler için ders verdiklerini öğrenip, oraya devam etmeye başladım. Ta ki
birileri ile tanışıp grup halinde okula çıkıncaya kadar.

Sevgili Soner bin dokuz yüz seksen yılından beri Kanada'da yaşıyor. Onunla da o günden sonra 
çok anılarımız oldu. Hatta bir süre aynı evde bile kaldık.

Altıncı bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN

( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Altıncı Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 27.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.