Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 12/14/2016
Okunma Sayısı : 1391
Yorum Sayısı : 3


Rahmetli babam her şeye hemen tepki gösterip kolayca kızmasına rağmen okuldaki başarısızlıklarımıza
Pek fazla kızmaz. Kendiniz için okuyorsunuz, bana bir faydası olmayacak derdi. Ama bizi okutmak 
içinde elinden geleni yapacağını söylerdi. 

Bunun nedenini sonradan öğrendim. Kendisi öğrenciliği sırasında babasının tepkilerinden çok sıkıntılar
yaşamış. Hatta evden kaçmak zorunda kalmış. O nedenle bizim zaman zaman getirdiğimiz zayıf notları
hoş görürdü.

Bir gün bize yıl sonunda derslerimiz başarılı olursa tatilde Denizli'ye götüreceğini söyledi. 
Ardından çocukluğunda yaşadığı anılarını anlattı.

Rahmetli dedem Abdulkadir bey Denizli'nin Çardak ilçesinde Assubay olarak görev yapmış. 
Daha sonra tayini memleketi olan Şanlıurfaya çıkmış. Çardak'da iken rahmetli babam henüz ilk okul 
üçüncü sınıf öğrencisiymiş.

Bir kaç yıl sonra orta bir öğrencisiyken sınıfta kalmış. Babasından çok korktuğu için okul dönüşü
eve uğramamış ve o yaşında bir şekilde Çardağa gelmiş.

Köylülere anne ve babasının öldüğünü hayatta yapayalnız kaldım diyerek yalan söylemiş. 
Dedemi çok seven Şükrü beyin Muhittin ve Ali isminde iki oğlu varmış. Şükrü bey hoş geldin oğlum 
iki oğlum vardı şimdi üç oğlum oldu diyerek hanımı Naciye hanımla birlikte babamı kendi evlatları 
gibi bağırlarına basmışlar.

Bize anlattığına göre babam köyde çok haylazlıklar yapmış. Buna rağmen yine de onu evlatlarından
ayırt etmemişler. 

Babam onlarla birlikte Çardak'da neredeyse askerlik çağına kadar yaşamış, babası onu çok aramış
ama kilometrelerce öteye Çardağa gideceği hiç aklına gelmemiş ve bulamamış. Hayatından ümidi
kesmişler. Ancak yıllar sonra bir mektuplaşma sırasında tesadüfen yerini öğrenmiş.

Ben ve kardeşlerim bu güzel insanları sonradan tanıma fırsatı bulduk. Babamızın vefatından sonrada
ilişkilerimiz sürdü. Halen de Muhittin amcamın oğlu İrfan'la görüşüyoruz. Yıllar önce Şükrü dedeyi
ve Naciye nineyi kaybettik. Onları bir akraba gibi bildik. Yine Muhittin amcamın eşi çok sevdiğimiz
Kezban yengeyi de kaybettik.

Şimdi o zamanlar köy olan bu güzel ilçemizden bahsedeyim size

"1105 yılında Maymun dağı eteğinde KÖRİN adıyla anılan mevkide TÜRKMEN aşireti olarak 
kurulmuş; daha sonra şimdiki yerleşim yerine taşınmıştır.

Çardak, Selçuklular zamanında bir uç kalesi olarak, Selçuklular'ın savunma merkezi olmuştur. 
İdari bölümün yeniden düzenlediği Cumhuriyet döneminde küçük bir köy olan Çardak sırası ile önce 
Dinar'a, Honaz'a ve daha sonra da Bozkurt Bucağı'na bağlı kalmıştır.

1 Nisan 1958 yılında köy iken aynı tarihte İlçe olarak Denizli İline bağlanmıştır.

İlçe halkı tarım, hayvancılık ve esnaflık ile uğraşmaktadır. İlçe merkezinde tamamen kuru tarım 
yapılır. Gemiş ve Beylerli Kasabaları ile Çaltı ve Gölcük köyünde 13 500 dekar alanda sulu tarım 
yapılmaktadır. İlçede üretilen ziraî ürünlerin başında arpa, buğday, pancar, kimyon gelmektedir. 
Büyükbaş hayvancılık süt inekçiliği ile küçükbaş koyunculuk hayvancılık potansiyelini belirlemektir. 
Sanayi kuruluşları olarak iki adet mermer fabrikası, iki adet sodyum sülfat üretimi yapan fabrika 
vardır.

Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesi, Denizli Serbest Bölgesive Çardak Hava alanı 
ekonomiye katkı sağlamaktadır." Nereden nereye bizim yetmişli yıllarda şirin bir köy olarak 
gördüğümüz Çardak şimdi kocaman bir ilçe."

Nesiller gelip geçiyor, kaybettiklerimiz, doğanlar, çocuklarımız.. Biz de geldik gidiyoruz işte.
Ama böyle dostlukları, böyle güzel insanları bazen araya kopukluklar, ayrılıklar girse de unutmak 
mümkün değil.

Babamın bu sözlerinden sonra yaz tatilini iple çekmeye başladım. Çardak'da karşılanmamız ise
bir harikaydı.

Yirmi üçüncü bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN



( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yirmi Üçüncü Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 12/14/2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.