Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 25.02.2017
Okunma Sayısı : 1947
Yorum Sayısı : 2


Bana verilen Kurum adresine gideceğim günün gecesi içimi
müthiş bir heyecan kaplamıştı. Memuriyeti sadece babamdan
gördüğüm kadarı ile biliyordum. Ama yine de benim için
bilmeceydi.  Acaba nasıl insanlarla karşılaşacaktım.

İstanbul'da yaşamayı düşünmüyordum. O nedenle bir müddet
trenle gidip gelmeye karar verdim. Hem eğer beni önce
kursa alacaklarsa, belki de sonra İzmit'de bir yerde görev
yaptırırlardı. 

Sabahın ilk ışıkları ile İzmit'den İstanbul Bostancı'ya 
Adapazarı ekspresi ile hareket ettim. Hayretle gördümkü
bu trenle Adapazarı ve İzmit'den işe gitmekte olan bir
sürü insan var. Hatta gördüğüm kadarıyla uzun süredir 
aynı yolu birlikte gidip gelen insanlar arasında epeyi
dostluk oluşmuştu.

Bostancı'ya geldiğimde Kurumun adresini bulur bulmaz
hemen içeri girmedim. Henüz mesai yeni yeni başlıyordu.
İçinde bulunduğum psikoloji ile iş başlar başlamaz hemen 
insanlara görünmek istemedim. Bir süre oralarda dolaştım.

Kurum küçük bir bahçe içinde sevimli bir binaydı. Bir
kaç basamaklı merdiveni çıkarken kalbim yerinden çıkacak
gibiydi.

Binanın hemen giriş katında ki danışma bölümünde daha
sonradan isimlerinin Fatoş ve Nuray olduğunu öğrendiğim
iki genç hanım oturuyordu. 

Sesim titreyerek konuşmaya başladım

-İyi günler
Nuray hanım : İyi günler buyurun
-Şey ben galiba buraya kursa gönderildim, yeni memur
sınavına girmiştim de, Meslek Geliştirme Müdürlüğüne
müracaat edin diye bir kağıt göndermişler.

Nuray hanım kağıda baktı ve gülümseyerek Fatoş hanıma
doğru uzattı. Fatoş hanımda kağıda bir göz attı ve
aynı şekilde gülümseyerek "Yok kardeşim sen kursa
gelmemişsin, elindeki kağıt atama emrin, sen buraya
memur olarak başlayacaksın" Dedi.

-Yani kurs görmeden mi memur olacağım?

Fatoş hanım: Olmuşsun bile, sen bu Kurumun memurusun
artık.

Yüzümdeki şaşkınlık ve heyecanı görmüş olacaklar ki
hemen bana bir çay söylediler. İçimden ne iyi insanlar
diyerek çok şanslı olduğumu düşündüm. Biraz bana
Kurumda ne işler yapıldığını anlattılar. Onların tatlı
sohbetleri sayesinde yavaş yavaş heyecanımı yenmeye
başlamıştım.

Az sonra Nuray hanım beni alarak İdari İşler Amiri
Hanife hanımın yanına götürdü. Tam o arada tenefüs
zili çalmaz mı. Burası tam bir okul gibiydi. Yeniden
bir şaşkınlık geçirirken bir sürü kocaman insanın
çocuk gibi bağıra çağıra sınıflardan çıktığını gördüm.

Ardından beyaz önlükleri ile öğretmenlerin dersten
çıktıklarını gördüm. İster istemez yüzümde tatlı bir
tebüssüm oluştu. Ne güzel bir yere vermişlerdi beni.
Ne güzel bir yerde çalışacaktım. İyide ben burada
ne iş yapacaktım ki, herhalde hemen öğretmen yapacak
değillerdi. Ama o gün keşke bende bu öğretmenler
gibi derslere girebilsem diye aklımdan geçirmiştim.

Hanife hanım da beni diğer iki arkadaş gibi oldukça
güler yüzlü bir şekilde karşıladı.

Doksan ikinci bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Doksan İkinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 25.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.