Anlatmak istediklerime
mil çekiyorum ve çekiyorum tüm negatif enerjisini durağan yörüngemde ıskartaya
çıkan sayısız sergüzeşt bestenin.
Denden çekmek lazım
belki de her güne ve her yeni saat başına ve demlenirken densizliği ile kirli
cüppesini cehalet babında sözcükler tokuştururken cihan.
Müfredat dışı belki de
ve asla durağan bir atlasa rağbet etmeyen insanoğlu.
Kirli eller oysaki daha
yeni dezenfekte edilmiş…
Kirli bedenler oysaki
her biri botoks ve estetik harikası.
Sanrılarla kuşatılmış
bazen ve bazense nifak sokulmuşken gerçeklere.
Gerekçeler hepten noter
onaylı.
‘’Borcumuz ne?’’
‘’Cüzdanınızda ne
varsa?’’
‘’Ya, kredi kartı?’’
‘’Limiti ne kadardı?’’
Boynuzlanmış yerküre
belki de Galileo’dan miras o boynuzlar yoksa istirham ettiği de mi nüfus ettiğimizden
çok öte?
Kaynadıkça için için.
Peşine düştüğüm bir
yazar ve dükkân dükkân kitabını aradığım hatta ön sipariş verip depozitomu
kaptırdığım.
O da ne?
Gelişigüzel dizdiğim
kitaplardan biri değil mi aradığım üstelik kitaplığımda yan gelmiş yatan?
Detayları büyütmek
gözümde sonra da ıslah etmek aklımın curcunasını gel de anlat, der gibisinden
ihya edilesi hüzün ve deşifre ettikçe tüm dokunulmazlığımın güme gittiği tıpkı
günü buyur edip yeni sıkıntılarla hemhal olmak adına randevu verdiğimiz.
Sırasız ölümler gibi
iyi de ölümün sıralısı nasıl oluyor ki?
Bir düş belki düşüş
belki düş’eşimiz yine aşka meyyal sonra da ortasından çatlayan münafık
yalancılar.
Ram.
Nem.
Kolla.
Ama sırtını… demek bir
nazire esintisi ya kalbini nasıl kollayacaksın?
Zamansız bir tevafuk mu
yoksa? Hâşâ, Allah’ım: Sen koru aklımı.
Zanların nüfusu mu
önceden rezerve edip yeni bir kelam ertesi kalburüstü aşkların üstünü örterken
günlük ilişkiler.
Bizler ki gündelikçi
kadın demekten imtina ediyoruz insanlar ve bakir coğrafyalar asla taviz vermiyor
bedensel arzularını tepe noktaya taşırken, üstelik gündelik ilişkileri merkez
bilip oysaki farkında değiller merkez-kaç bir düşüşe yelken açtıklarını.
Benden sana sığınırım
Rabbim.
Nefsimden sana
sığınırım, af eyle… demelerin görgüsüz cehaleti belli ki laf ola beri gele
sağdan soldan duyduğumuz…
Rahmetini aşkın ifşa
etmek şöyle dursun…
Bir kadının çığlığı az
evvel kulağıma çalınan hem de nasıl patavatsız üstelik gecenin köründe ve şen
şakrak attığı kahkahalar sonrası.
Ne yani, sana ne… diyenlerinizin
sözcük bombardımanından asla hicap duymuyorum zira duyduğumu söyleme cüreti
göstermeyeceğim.
Aklımın hoyrat
kancaları ve kanlı canlı deli fişek cehaleti yine yorgun ruhumun ama çocuk
saflığımla, ben hala kucak açmış beklerken.
Mizacım ötelendikçe.
Okumaktansa yazmaya
duyduğum aşkı hala izah edememişken.
Bir de düştüğüm mecazi
aşkları fanusumda gizlerken kem gözlerden.
Aklımın iplerinde
takılıyım yine belli ki aşka âşık bir yürekten coşan kimsesizlik bildirgem.
İnsan nasıl oluyor da
bu kadar muhalif bir dünyaya hala restini çekemiyor?
Demedim inanın ki
demedim hele ki dediklerim hayatımın beşte birini dahi kapsamazken…