Kirli bir yazgı, demekten imtina eden bir yanılsama yine peşine düştüğüm aslında yas’ın mahreminde bilinmedik bir güdü kâh aşkın rahmetine kâh hikmetine vakıf belki az sonra kopacak kıyametin de öncüsü şuncacık hüzne sahip çıkamazken insanoğlu…

 

Efkârın sunumunda ne bir yanılgı ne de yenilgi benzeri bir cümle arayışım sadece ve sadece hükmeden karşı gelmeden ben teker teker çentik atmayı da ihmal etmezken mutluluk özürlü yarınlarımda mutlak doğru arayışımla kıyama durduğumun gerekçesi.

 

Zamanın rabıtasında dolduruşa gelen kader benzeri menfi bir sükûnet yine hasbelkader istifli belki düne odaklı belki de garip bir terane ne idüğü belirsiz o hâkimiyet duygusuyla hazır ola durduğum.

 

Bir yas’a muadil.

 

Belki de bir yasa’ya eşdeğer.

 

Gömülü kalanlardan arınıp yeni bir ben yaratma telaşındayım hem de epey zamandır yine kirli olmayan bir geçmişin muhasebesini yapmaktan da her nasılsa geri duramadığım. Gözle görünen köy bile bunca zamandır kılavuz arayışında iken sahiplendiğim annelik güdüsüyle istila etmek istiyorum evreni ve mahremin öngörüsü ile kendimce şekillendiriyorum yeni günü.

 

Kursağımda takılı bir coşku var aslında ayyuka çıkan bir coşku ve çetrefilli yüreklerden edindiğim o izlenim.

 

Kutsala bile nifak sokan.

 

Aşkı ise mezarın dibine sokan hatta doğmamış çocuğa don ve bilumum kefaret biçen.

 

Muadilim dün de yoktu madem aslında yarından bile kaygılı iken demek ki; düş pazarından geçiyor yolum ve hendeklere kapılıp hedere uğruyor içimdeki batıl çocuk.

 

Aşkın hicaba dönüştüğü… evet, illa ki; aşktan çıkacağım yola varamayacağımı bilsem de edinimi çok basit bir maruzat yine aşkın heybesinde ben küçücük goncalara tekabül eden iç sesimin kaynakçası hali hazırda aşk kadar cafcaflı ve hoş görülü ise yine de eş değer tuttuğum ne beşeri bir mevzu ne de ilham benzeri bir tutku.

 

Adı üstünde.

 

Aşkın hidayete varan sancağında kazılı bir gül resmi kadar da ayan beyan içimin coğrafyasında hali hazırda cennet bahçeleri ve konacakları güllerin dallarını yürekleri ile mimleyen ve imleyen şehla bakışlı bülbül ve benzeri cennet kuşları.

 

Şimdimden yoksunum yine aslında kanıksadığımla değil kanıtlamak zorunda olduklarım ile dertte başım.

 

Hangi yüreğin hulasasında tutukluyum da nutkum tutulup da gün boyu geceyi mahzen, günü mezar; yarını ise ölüm belliyorum.

 

Ölümün çukuru değil de cennetin bir izdüşümü olduğunda hemfikirim yine doğumumu müjdeleyecek bir iksirden nemalanmakla ölmek kadar da kayda değer iken aşkın şaibeli tutanağında bir kayıt nezdinde bir deli çiçek tadında ve adında içimde kıyama duran cennet gülleri.

 

Satırların ne gazabı ne de azabı varsa yoksa aşkla hicveden iç sesimin hoş bir reveransı yine muadili bir duygu tatmamışken ömür boyu.

 

Gömdüğüm ne yalan ne de gömüldüğümün ispatıdır sadece tahayyül ettiklerime yakın bir bakış acısı yine aşkın girdabında bir hoş fıtrat arzuladığım belli ki içimin beyitlerinde yeniden açmayı diliyorum ne de olsa gülün pembesinden nasipleniyor mahcup yanaklarım aslıma sirayet ettiğim kadar yalandan uzak durduğum ve evrene rest çektiğim ne de olsa ebegümeci sıfatlar kadar kaygan zeminlerde fink atan içimin resmi geçidir yazdığım her cümle.

 

Öteleyen münafıklardan yana olsa da derdim Allah dostu kim ise yüreğimle şerh düştüğüm evrene ne de olsa aşkın ve dostluğun buluştuğu ufuk çizgisi yüreksiz değil de mesnetsiz ithamlarında yolum kesişirken.

 

Şiar edindiğim şunca hüviyet belki de aklımı peynir ekmek ve bilumum nimet ile tüketip yüreğimi türettiğim yine hali hazırda bir aşkı bir de ölümü düşünmeden duramadığım.

 

Manevi dünyamın bir kazanımı yine günlük değil de ömürlük sevgilerim üstelik sıfatsız ve yerli yersiz istimlâk edilen beyitlerim nazarında ben bir kuble olsa bile yerimde duramadığımın da idraki her açılım.

 

Kazandıkça kaybettiğim.

 

Aslında kaybetmekle iştigal kazanmaya meylettiğim.

 

Kardıkça dünüm yüreğime yağan kar tanecikleri belli ki kentsel dönüşümden nasibini almış şehri İstanbul gibi gamlı ve terli içimde çalışan bekçiler yine görünmezin ilahında ve bilinmezin indinde hazır ola durduğum günün bilmem kaçıncı saati ne de olsa zamanla olan alışverişimi zamanla unuttum hatta tehir ettim üstelik bile bile lav edildiğim lal olduğum yıllardan kopup da geldim ve bir mertebe daha çıkma gayreti ile meylettiğim mutluluğa yelken açmaktayım nazarında kalemin ben sükûtumu yine sakince saklarken içimin kubbelerine konan kumrular kadar kibar ve hatırşinas olmaya gayret ve meylettiğim.

 

Aşkın hükümranlığında bir beyit daha pazarlıyorum hatta tüketilmişliğin çeperinden kurtulup o nazenin kumru yavruları gibi çöreklendiğim kuytusunda yüreğin sevgiyi de nimet bildiğim namesinde ömrün, hangi rahle değil de hangi zaman faslında hangi kayıt olacağıma dair yine Allah katında Ummanları aşıp da gelen tecellisinde yürek faslının bir ömre tekabül eden dizelerden kopup gelen başıbozuk bir imgeden alacaklı bir hümayun deyiş nezdinde hangi fıtrata tekabül ediyorsam ömürlük sevdalarımın kıblesine konan bir fısıltı babında.

 

 

 


( Bir Aşkı Bir De Ölümü... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 4.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.