Su toplamış avuçlarında ömürlük hicazların ara namesine sığındığım kadarım yine elemin faturası kesilmişken hesabıma.

 

Tenkit edilesi varlıklardan yana derdimi yok saydım aslında kendime tenkitler yağdırdığım gayya kuyusunun kapağını da az evvel kapattılar.

 

Mührü zamana uğrasa keşke, dediğim az değil hani belki beylik bir hüzün türküsü belki senli benli bir minvale sapmadan içimdeki beyitleri sana sunma arzusu.

 

Es geçen zamana müdahil olma coşkuma rest çekemiyorum ve illa ki sahipleniyorum tüm acıları.

 

Karla yıkadığım yüzümde derin çizgiler yok hani yine de yaşımı başımı aldığımı bilmenin tuhaf hüznü kayıtlı içimdeki mevsimsiz şarkılarda ve yüreğin buharı tüterken kefilim ben geçen seneye.

 

Dingin bir halede.

 

Densiz bir şiirde belki de hele ki her yazdığıma şerh düşüp uyduruk mizaçlardan aldığım çetrefilli sunumlar ve aşağılamalar yok mu oysaki eşrafın sevgisine ve mutluluğuna ortak olmak benim tek amacım lakin hüznüme sahip çıkmayan bir dünyada ben yeni dünyalar yaratmayı nasıl başaracağım?

 

Kibirsiz bir iç sesin elemi.

 

Tefrikası aslında tüm olup bitenin ve satırlarda yukarıdan aşağıya yazılmış tüm sırlar: elbette iki kişinin bildiği bir sır değil deyip de sayısız insanın ortak olduğu ve sayı ikiyi geçmişken yine sır muamelesi yaptığım gibi bir saçmalık hâsıl olan.

 

Yeni yıl hüznüyle geldi işte.

 

Önce ölenlerin izini sürmüştüm şimdi izimi onlar sürüyor.

 

Ben bayat bir bisküvi kadar kırılgan ve hassasiyetle kafayı yemişken görünen o ki ilk amiyane tabiri yine beni cezbeden bunca acıyla yüz göz olmuş olmanın da basireti bağlanmış bir mutluluğa kefil olduğu.

 

Seyyah yüreğimin kırıntılarına talip mademki evrendeki saklı tebaa ben şimdi yansıtmakla yaşamak arasında nasıl bir geçiş yapacağım?

 

Önce yaşadığımı sunarken şimdi seçme hakkım olmadığına biat ben bakir bir gölgeyi mi kundaklayacağım demin televizyonda gördüğüm gübre yiyen böceklere şaşkınlıkla bakarken bilginin sınırsızlığında evrende yaratılmış her canlının da mührü zamana uğrama ihtimalini göz önüne alıp… demek ki ben kendimi ne kadar esefle kınasam da görünen o ki yaşama sebebim ve de yaratılmamdaki mucize göstermekte ki; vazifemi yeteri kadar ifa edemediğim dürtüsüyle ben yerle yeksan olmuş ruhumun mütereddit mizacına uygun bir açılım getirip demek ki mutsuzluk racon keserken aldırış etmeden sadece kabulleneceğim.

 

Soytarı bir çiçek kadar mustarip olabilirim gün ışığından ya da çatlayan toprağıma su süren rahmetin bildirgesini içime sindirip ben mağlup bir düş de olabilirim.

 

Her rahvan gölgede saklı iken bilinmezlik ve uyduruk bir imgeye takılı iken aklım… şimdi yoldan çıkmışlığını hüznün sonlandırabilirim de hani: önce içime çektiğim bu soğuk hava sonra ve derli toplu tüm sıkıntılarımın itiş kakış mücadelesine yenik düştüğüm.

 

Kırağı çalan bir beyit belki de… hani aşkı inkar eden.

 

Yanlı yansız kim ise aşkı dumura uğratan.

 

Kelamın titrek satırlarında ben külyutmaz bir hikâye kahramanına hayat verirken kendimde yazmayı sürdürdüğüm kendimce mutlu olmayı şart koştuğum ve diri bir sancı dillenirken ben yine parsellenmiş yüreklerde tohumlar saçtığımın da garantisi iken içine düştüğüm bu tuzakta basit bir ayrıntıdan yola çıkıp da bayat bir dilim ekmeğin bereketine ve rahmetine tabi olduğum.

 

Kıblemden asla ayrı düşmediğim.

 

Solumla yatıp kalkarken esefle içerlediğim en çok da bir içimlik bir şiiri mutlak kaygılarıma peşkeş çekip içimdeki yarayı temizlediğim yine şahit tuttuğum meleklerden bana yansıyan o sevgi dolu terennümde kayıp babında kazanım addettiğim günü birlik hayal kırıklıklarım.

 

Geçmişin esiri miyim ne?

 

Ne kalıntı ne sızıntı.

 

Ne yarım yamalak ne de tümlenen.

 

İyi de bir açılım getiremediğim bu dünyada ben neye denk düşüyorum da sabitlediğim gözyaşıma bile muhalifim kendimce haykırıp kendimce doyup kendimce gülebilmeyi az da olsa becerdiğim.

 

Bir kuşun kanatlarına takılı aklım ve ruhum.

 

Bir de yüreğin tozunu atan imlere kırgınım: hani açamadığı; hani susasam da içemediğim; hani sevip de itiraf edemediğim; hani susup da sadece kendime yüklendiğim bir o kadar farazi mıntıkalarında akıl hocalarının ben aklımı çoktan peynir ve şiirle yemişken…

 

Destursuz girişmediğim bir gün daha ve bir gece derken yoldan çıkanlardan uzak durup hala da yola sokamadığım hayatım sanırım ben asla büyüyemeyeceğim…

 

 

 


( Seyyah Yüreğimin Kırıntıları... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 4.01.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.