Avni Özgürel'in siyasiler hatıralarını yazmalı:adlı makalesini okuyunca bende bu konuda görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Uuzun zamandır Latife Hanım'ın hatıralarını merek ederdim.Yakın tarihe tanıklık edecekdi.Ama bu hatıraların yayınlanmasına izin çıkmadı.

İnönü daha hayattayken bir basın toplantısında şöyle bir soruya muhatap olur;Atatürk'le Rauf Orbay neden görüş ayrılığına düşdü? Cevap manidardı; "Rauf Orbay'ın öfke anı,diye cevabı geçişdirdi.

Demirel yazamaz neden:İlk siyasete girdiğinde hakkında mason olduğu iddiaları vardı.ilk defa Mason locası ;mason değildir diye belge verdi.Yakın bir süre öncede bu teyid edildi.
Demire'el in siyasi hayatında çok önemli oportünüst değişimler olmuşdu.Demegoji ustası ama ,O nun açıklamaları insanlarımızı tatmin etmez.

Kenan Evren'de yazdı ama ya yazılmayanlar;mesela darbe sonrası ABD Başkanına "our boys have done it"mesajını kim yolladı.Darbeden ABD nin haberi varmıydı.Bu kounuda samimi olması düşünülemez.

Özal yazabilir mi?kısmen.O nun darbe sonrası ilk seçime katılma şansı yokdu.ABD' ye kilo vermek için gittiği yazıldı.Cuntanın iki partili seçim düşünmesine rağmen sonradan alınan kararla Anap seçime katıldı.

Erdoğan'ın nasıl miilet vekili olduğunu çok insan hatırlayamaz bile.Artık muhtar bile olamaz diye manşet atan Sabah Gazetesi ;ve bir şiir hemde kendi görüşüne uygun olmayan Ziya Gökalp'in Minareler süngü..adlı şiirinden dolayı mahküm oldu.Akabinde neler oldu?Jet Fadıl'ın millet vekilliği düşürüldü.Ve bir SİİRT Millet vekili istifa etti. Başbakanlık yolu açıldı.şimdi O nun bu süreci açıklaması mümkün mü?

yakın tarihe damgasını vuranlar olayların"başkalarının bilmesinde mahzur görülmeyen kısmının ifşası olacaktır.

şimdi Avni Özgürel'in makalesini okuyalım ve düşünelim.


Falih Rıfkı Atay ‘Bizde hatırat yazılamaz’ der ve devam eder: “Hatıratım dedikleri söylemek istediklerim demektir; itiraflarım dedikleri söyleyebildiklerim demektir; ifşaat dedikleri söylemek zorunda kaldıklarım demektir. Gerçek hatırat yazılacak olsa bunu matbaaya değil savcılığa vermek icab eder.”
Atay’ın sözünde gerçeklik payı var elbette... Alın İsmet İnönü’nün hatıralarını, okuyun. Pek çok kişinin gözünde incir çekirdeğini doldurmaz sayılabilir. Oysa çok şey var var olmasına ama anlamak için şifre anahtarı gerek. Atatürk’ün Nutuk’u, Kazım Karabekir’ın, Rauf Orbay’ın, Milli Mücadele’nin diğer komutanlarının ve adlı ‘muhalif’e çıkmış kişilerin hatıratlarından da özellikle karşılaştırmalı okunduğunda çok şey öğrenmek mümkün. Dolayısıyla siyaset sahnesine çıkmış, çıkan kişilerin yakınında bulunmuş kişiler ve bürokrasinin farklı kademelerinde hizmet vermiş kişiler yazmalı diyorum.
Kimler yazmalı?
Yazacağına dair fazla ümidim olmasa da en başta Süleyman Demirel yazmalı hatıratını... Adnan Menderes döneminde başlayan çalışma hayatı, 27 Mayıs sonrası askeri idarenin fiilen devam ettiği dönemde Adalet Partisi’nde siyasete girişi, partinin uğradığı taşlı saldırılar karşısında takındığı tavrın gerekçeleri, Suat Hayri Ürgüplü ve İnönü’den öğrendikleri vs. Keza 12 Mart ve 12 Eylül günleri... Sağlığı elverse Nazmiye hanımın yazmasını tercih ederdim ben. Demirel’in siyaset süzgeçleri takılı zihni yanında Nazmiye hanımın son derece açık sözlü olduğunu bildiğimden.
Benzer bir cümle hiç şüphe yok ki Rahşan Ecevit için de geçerli. Siyasetin en dağdağalı günlerinde ve hadiselere kenarda köşede değil içinde yaşayarak tanıklık eden Rahşan hanım keşke gündelik siyasetle uğraşmayı bırakıp anılarını yazsa... Yazsa da Ecevit’in CHP Genel Başkanlığı’na seçildiği süreçte yaşananları. Neden o dönem Ecevitlere yakın olan dostlarla yolların sonradan ayrıldığını, suikast girişimlerinin iç yüzünü, keza Bülent beyin başbakanlık koltuğundan hastane yatağına taşındığı, üzerindeki esrar perdesi hâlâ kalkmamış günlerin hikâyesini öğrensek... Ecevit’in daha 1977’lerde CHP’yi gönlünden silişinin, güvercin amblemli yeni bir partinin hayalini kuruşunun hikâyesini merak ediyorum ben. Ama bunun sadece merak gidermek için değil geleceğin tarihçilerine kaynak olacağını bildiğim için yapılması gerektiğine inanıyorum.
Kenan Evren 6 cildi hatırat bir cildi belge olmak üzere 7 kitap yayımladı. 12 Eylül’ü anlamak için bunları okumak şart. Ancak ben darbenin beyni emekli Org. Haydar Saltık’ın hatıralarını merak ediyorum. Sadece ihtilal öncesi ve ihtilal sonrası üzerinde üniforma bulunduğu günleri de değil, Paşa’nın büyükelçilik günlerine dair anlatacaklarını da... İhtilal öncesi 1. Ordu Komutanı olan, sonraki yıllarda Genelkurmay Başkanlığı yapan ve herhalde pek çok terör hadisesinin gerçek mahiyeti konusunda bilgi ve kanaat sahibi olması gereken Org. Necdet Üruğ’un söyleyeceklerini merak ediyorum. Kenan Evren’le ters düşüşünün hikâyesi dahil...
Gazeteci ağabeyimiz Hulusi Turgut Alpaslan Türkeş’in hatıratını MHP liderinin sağlığında derleyip yayımladı. Türkeş de kodları olan ‘decoder’le okunması gereken kişi. Ama ‘söyleyebileceklerinin’ bir kısmını söylemiş. Talat Aydemir’in hatıraları elimizde... Kendisini kamu vicdanında aklamak maksadıyla yazdığı düşünülse de satırlarına yansıyan samimiyetten şüphe edilemez... Aydemir esasen mahkemeler boyunca kendisine destek sözü veren ama ibre tersine dönünce ortadan kaybolan eski silah arkadaşlarını ve 22 Şubat öncesi bağlılık mesajları gönderen komutanları edip hareketinin İsmet İnönü’nün tanımlamasıyla ‘Talat’ın üçbuçuk adamı’nın işinden
ibaret olmadığını kanıtlamaya uğraşmıştı. Nitekim darbe teşebbüsü akabinde İnönü’nün verdiği söze uygun olarak Aydemir ve onunla birlikte hareket eden kişilerle alakalı soruşturma yapılmayıp, dava açılmayacağına dair çıkarttığı yasa aslında görevdeki komutanları korumayı amaçlıyordu.
Necmettin Erbakan’ın perdeli üslubunu bilirim. Keşke yazsa. Onun kaleminden 12 Mart 1971 sonrası İsviçre günlerini, Türkiye’ye dönüş serüvenin okumak herhalde ilginç olurdu. Söz konusu dönemi ve Hoca’nın Türkiye’ye dönüşünü Süleyman Arif Emre yazar belki. Keza 28 Şubat’ı herkes bir yana lafı eğip bükmeden söyleyen bir isimden, örneğin Hasan Hüseyin Ceylan’dan okumak gerek.
Ve elbette Org. Çevik Bir başta olmak üzere 28 Şubat dönemin komutanları yazarlar mı acaba? Yoksa savcılık iddianamelerde ya da basında kendileriyle ilgili yazılmış olanlar mı kalsın geriye isterler...
Altan Öymen benim meslek hayatımda ilk genel yayın müdürüm. Bu bakımdan şanslıyım. Sürekli not defteri tutma alışkanlığım onun sayesinde. Üzerinden yıllar geçtiği için okuduğumda neden yazdığımı anlamadığım pek çok şey var kararlamalarımda ama yazmamış olsam asla hatırlamayacağımı düşündüğüm önemli ayrıntılar da var... Öymen hatıralarını yazdı. Onun akıcı kaleminden meslek yaşamı içinde aslında Türkiye’nin hikayesini okuyoruz. Güneri Cıvaoğlu da yazacağını açıkladı, dilerim yazar... Ama keşke Aydın Doğan yazsa.
Geçtiğimiz hafta nahoş bir hadise vesileyle Tayyip Erdoğan “Siyaseti bıraktıktan sonra yaşadıklarımı yazarım
belki” deyiverdi. Daha önce de söyledim, umarım başbakan günlük tutuyordur. Ancak ben en az Tayyip Bey kadar belagat konusunda eşinden geri kalmadığını bildiğim Emine Erdoğan yazsa diye düşünürüm.



( Siyasi Liderler Hatıralarını Yazabilirler Mi başlıklı yazı M.Filizman tarafından 9.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu