Hayatı bana belli kurallara göre dizilen üç oyun öğretti.Tavla ile başlayalım.

Zarı atarsın ve büyük atan oynamaya başlar.Tıpkı parmak kaldıran öğrencinin tahtaya çıkması gibi…

Amacın rakipten önce davranıp taşlarını toplamaktır.Tıpkı mesai başlamadan işe yetişmek gibi…

Belli bir kurala göre taşlar dizilir.Tıpkı modern bir şekilde tasarlanmış Paris şehri gibi…

Zarlar atılır ve deyim yerindeyse kaos başlar.Tıpkı İstanbul trafiği gibi…

Oyunun kontrolü hem zarlarda hem sendedir.Tıpkı kaderimiz gibi…

Duruma göre taşlarını kaçabilirsin.Ya da duruma göre kapı alabilirsin.Ya da duruma göre kırık verebilirsin.Hepsinde amaç aynı fakat yöntemler farklıdır.

Tıpkı bir matematik sorusunu X’e değer vererek yada X’i yalnız bırakarak çözmek gibi…

Tavla bize hayatın bir gerçeğini öğretir:Olasılık.Tıpkı kuantum teorisi gibi…

Oyunun akışı bizi kapı almaya  yöneltebilir.Tıpkı hırsızlara karşı çelik kasa kullanmak gibi…

Oyunun akışı bizi kaçmaya da yöneltebilir.Tıpkı sinemaya ilk gidip en arka koltuğa oturmak gibi…

Oyunun akışı bizi kırık vermeye de mecbur bırakabilir.Tıpkı temiz tabak çatal bıçak olmadığı için dağ gibi yığılan bulaşıkları yıkamak gerektiği gibi…

Kazansan da kaybetsen de bir sonraki oyunda kazanabilirsin.Tıpkı eski sevgilisine bir şans daha vermiş arkadaşımın şimdi onunla evlenmiş olması gibi…

              Dama biraz daha şansın değil becerinin öne çıktığı bir oyundur.Tıpkı usta berberden çıktıktan sonra ve çırak berberden çıktıktan sonra yaşadığın his gibi…

Damada geri gitmek yoktur.Tıpkı zamanın akışı gibi…

Damada amaç bütün taşları rakipten önce yemektir.Tıpkı mesai bitmeden,müdür gelmeden ve bir aksilik gelmeden bütün işleri halletmek gibi…

Damada taşları yemek zorunludur.Tıpkı hayatta kalmak için fizyolojik ihtiyaçlarımızı gidermemiz gerektiği gibi…

Damayı kazanmak için rakibe tuzaklar kurmalısın.Tıpkı avı için pusuya yatmış çita gibi…

Damada son bölmeye geldikten sonra artık daha rahat hareket edersin.Tıpkı zengin olduktan sonra imkanlarının çoğalması gibi…

               Assolisti sona bıraktım.

Hayatın anlamı gizli satrançta,hayata dair çok şey öğrendim satranç sayesinde.

Yaptığınız her hamle daha sonra içinde bulunduğun yeni durumu ortaya çıkaracaktır.

Her hata daha sonra içinden çıkılması zor bir duruma karşılık gelecektir

Hatalar hataları doğurur ve zamanla çökersin.

Taşların farklı hareketleri olsa da amacı aynıdır.

Şahı koruyarak diğer şahı mat etmektir.Tıpkı hayatta kalarak soyunu devam ettirmek için üremek gibi…

Kale benim için sabır ve çalışmayı temsil eden taştır.

İnsan çalıştığı konulara güvenir.

Bu yüzden rok hamlesi kale ile yapılır.

İleri,yan ve geri gidebilir ancak çapraz gidemez çünkü onu da yaparsa işin içine inanç da girmiş olur.

Fil benim için inancı temsil eden taştır.

İngilizcede fil bishop demektir.

Bishop’un Türkçesi de din adamı demektir.

Bu yüzden çapraz ileri geri gider ve rengini değiştiremez.

İstediği kadar hareket edebilir ve boşluk bulursa önemli rol oynar.

Oyunun başında etkisiz gibi görünür ancak oyun açıldıkça önemi artar.

At ile fili değişenler olur zaman zaman.

Duruma göre çok doğru bir hamledir.

Oyunun ilk zamanlarında üstünlük kurmak isteyenlerin yaptığı hamlelerdendir.

At ile devam edelim.

Hem saldırı hem savunma için eşsiz bir taştır.

Atı zeka ile bağdaştırırım.

Yetenekli oyuncular atlarını çok iyi kullanır.

Zekanı iyi kullanırsan sorunların olsa,yolunda engeller olsa bile onları atlatıp hedefine yönelebilirsin.Tıpkı atın da taşların üzerinden atlaması gibi…

At çoğu zaman iki taşı birden tehdit edebilmesiyle ünlüdür.

Acemi oyuncular çok oyun kaybetmiştir şah kale yada şah vezir yapılarak.

Şu da bir satranç gerçeğidir.

Atın uygun karedeyse şahını bütün tehditlere karşı koruyabilir.Tıpkı zekanı kullanarak zor durumlardan sıyrılabildiğin gibi...

Hayat bize gösterir ki zeka her zaman yeterli olmaz.

O yüzden tedbir almak gerekir her duruma.

Piyonu da vazgeçebildiklerimiz olarak görürüm.

Her büyük taşın önünde vardır.

Bazen yem,bazen tuzak ve bazen de engel olarak karşımıza çıkar.

Piyonlar düz ilerler ancak çapraz yer.

Çabalarsak ilerler,inanırsak başarırız der gibi…

Fil gibi yemesi dinin önemini gösterir.

Piyon usta oyuncuların elinde vezir bile olabilir.

Piyon bir yönüyle de zavallıdır.

Geriye dönmez çünkü vezir olmak için öylesine hırslanmıştır ki geriye dönmeyi kendilerine yediremezler.

Oyunun amacını unutmuştur.

Şahı koruması gerekirken vezir olmaya hırslanmıştır.

Gelelim oyunun en güçlü taşı olan vezire.

Vezir bizim güçlü yönlerimiz gibidir.

Güçlü yanını ve inancını erkenden belli etmemelisin.

Başta caziptir ama yaptığın bir hata bütün oyunu alt üst edebilir.

Veziri erken oynarsan o taşı kaybetme olasılığın çok yüksektir.Tıpkı açgözlülükle hareket eden insanlar gibi…

Tek hatasına bakar taşın kaybedilmesi.

Düşmanlarımız bizim moralimizi,inancımızı,değer verdiklerimizi düşürmeye çalışır.

Etkisiz eleman gibi hareketsiz,olaysız,vasıfsız olmamızı isterler.

Vezirin en çok tehdit edilen taş olması bundandır.

Şah ise en değer verdiğimiz yanımızdır.

Kimi için çocuğu,kimi için eşi,kimi makamı…

Zaten satranç şahı korurken diğer tarafa üstünlük kurma üzerinedir.Tıpkı hayatta kalırken bir iz bırakmaya çalışmak gibi…
( Oyun başlıklı yazı Aliriza. tarafından 8.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.