Ç/alıntı olmadığı malum duygularımın eşlik eden düşüncelerimden de yola çıkıp varmayı dilediğim o üçüncü yaka elbet mektepli bir kız çocuğuyum ben kaç yaşımda olursam olayım.

Bir hegemonya ise hayatı sonlanmak bilmeyen bataryası elbet uyruğu da yok acıların ve şiirlerin ve sefasını sürdüğüm yazma eylemi en sevdiğim edim bazen muvaffak olamadığım ne varsa yaza yaza tüm o yarım kalmış hikâyelerimi tamamlıyorum sözüm ona…

Sözümü esirgemiyorum da madem ve işte başlıyorum anlatmaya.

Keşke tasnifleyebilsem bir bir her duyguyu her günü ve her yenilgiyi bir de yanılgı addedilen ne varsa elbet sadece benim yanıldığım bu yüzden yanıltmamak adına tüm dünyayı ve kendimi de dünyadaki görevlerimi ifa ediyorum bir bir elbet kendimi bildim bileli.

Hararetli bir yüreğim var ve nemli gözlerim ve coşkulu bir ruhum.

Hüzün tezgâhında ise neler saklı neler elbet açık arttırmaya sunduğum binlerce sözcük ve haraç mezat sevenlere inan yüreğimle yaşıyor ve seviyor ve yazıyorum gelin görün ki sevdiğim kimse bir anda ellerimin arasından da düşüp kolayca yok olabilmekte bu yüzden söz yine dönüp dolaşıp kendime geliyor ve konu ne olursa olsun aptalca kendimi suçluyorum.

Kuyruğu sıkışan kimse.

Oysaki ben içim dışım bir ismimle cismimle arz-ı endam etmişken hem hayatta hem de yazarken sadık kaldığım elbet özüm sözüm ve ismim.

Sezilerimden sızan bir ışık kimi zaman karşımdakinin gerçek niyetini sezinleyebildiğim ve başlarda buna ihtimal vermesem dahi altıncı hissim beni asla yanıltmıyor yine de gelişen bir paranoya seninki, deyip haklı olduğum halde kendimi sanık sandalyesine oturtuyorum ve yargıcı da savcıyı da ben tayin ediyorum.

Afaki olan neyse.

Bir de ek olarak.

Dış sesin ve dünyanın bana yaptığı sanık muamelesi.

Bölünmeyen bir şeyler var illa ki.

Bazen hayatı bir yarım küre ve yazmayı da diğer yarım küre olarak tasniflerken ve birileri beni illa ki yakamdan çekiştirirken.

Ait olduğum neresi sahi?

Sorguladığım aidiyet duygun öte yandan sorgulandığım bilfiil.

Elbet dile gelmeyen çokça sıkıntı var özelden de öte sadece benimle Allah arasında olan.

Dile gelmeyen neyse saldırıya uğradığım sayısız detay ve hangi akla hizmet insanlar böylesi bir kumpası nasıl idame ettiriyorsa.

Mutluluk ve yalnızlık o kadar izafi.

Mutluluk sizi yalnız kılarken.

Yalnızlık belki de mutluluğa vesile.

Bir o kadar birbiri ile çatışan iki mefhum iken mutluluk ve yalnızlık elbet en muhteşem getirisi kaleme aldıklarım.

Her hecede saklı iken alın terim ve gözyaşım ve gözümün nuru gönlümde salınan kayıklar gibi.

Yan battığım.

Ya da elimi tutan kimse yan çizen.

Yan gözle bakanları saymıyorum elbet.

İnsani bir arayış elbet paylaşmanın verdiği huzur ve tutku ve hayatta beceremediğim neyse yazarken haiz olduğum bir cennet. Bir süreliğine de olsa yazarken içimde büyüyen o okyanus ve tüm efkârın silindiği ve fidan veren sözcükler aslında ulu bir çınar bellediğim ve sırtımı dayadığım.

Renkler ve de: nasıl da asil ve göz alıcı.

Asi bir rüzgâr bazen şerit değiştiren.

Ve işte asi/l bir rüzgâr olmanın getirdiği o hoşluk kimine göre boşluk.

İçimde tepinen bir çocuk ve de: yaşı ve yası olmayan.

İnsan olmanın da hikmeti bir çocuktan yola çıktığım ve dağ tepe aştığım nihayetinde kendime ulaştığım gerçi hep ben bende saklı iken yazdıktan sonra daha bir bilinçle sever oldum kendimi ve kimi zaman yazdıklarımdan da kaynaklı nail olduğum sıkıntılar ve içimdeki huzuru daraltan dışımdaki havayı solduran.

Her anlamda insanlığımdan ve inancımdan yola çıkıp varmak istediğim bir üçüncü yaka gerçi iki yakam da henüz bir araya gelmezken o üçüncü yakaya ulaşmam zor gözükse de bayağı yol aldım hani tabeladaki o rakımı da gördüm mü…

Zaten en sevdiğim zor olana koşullandığım bir o kadar zor bir insan olmamdan kaynaklı kolay olan neyse haz etmediğim ya da çabucak bıktığım belki de bu yüzden bir ömür daldan dala kondum özellikle mesleki anlamda birden fazla iş değiştirmemden de öte farklı mesleklerin eğitimini aldım biteviye ve miadı dolan bilgiyi depolayıp alt belleğimde başka mecralara kanat açtım.

Edebiyat ise tümünün toplamı.

Öğrenci kimliğimi de kattım mı içine.

Öğretmenlik koşusunda maratonda önde saf tutsam da sönen bir alev gibi ve debelendiğim nice mecra elbet kolayı seçip de ilk mesleğimde ve ilk işimde kalıcı olmadığım için bir ömür illa ki pek çok konuda mücadele verdim ve dünyanın malından mülkünden geçmiş olmam da ne derece doğru ki?

Hele ki günümüzün ekonomik koşullarında az da pişman değilim hani işlerden istifa edip de arayışımı manevi anlamda sonlandırmazken kendimi bulduğum son mecra işte edebiyatın harında yandığım yaşadığım ve yazdığım.

Bazen hezimete de uğrayıp gerisin geri kaçtığım.

Bir meziyet addedilen kimi zaman bazense bir eziyete dönüşen elbet hayatın imkânları ve imkânsızlıkları da bu zorluğun derecesini büyütürken bazen son yazımı yazıyorum ve her şeyi işte şimdi sonlandırmalıyım, deyip de…

Ara verdiğim kısa bir süre ama yazmak kanıma girmişken dayanamayıp yeniden oturuyorum masanın başına aslında oturduğum masa bir hayatı şekillendirme gayreti ile yazgımı da kabullenip manevi bir aktarım ve duygusal bir tetikleme nezdinde sözcüklerle kurduğum o özel bağda bazen kendimi bir örümcek gibi ağ kurarken hissediyorum bazen çözülen ellerim ve ayaklarım ve dilim bazense ağa takılan bir böcek gibi yazarak içine düştüğüm bu ateş ve dünyanın bana ne gibi getirisi oldu diye düşünürken zaman zaman yaşadığım sıkıntıları da kolaylıkla dile getirmiyorum işte.

Dünde kalan neyse sabit durmuyor.

Anda da mevcut çok sıkıntı var: herkes gibi ya da herkesten farklı ve işte umut başlığı altında yarını dokuyorum ben yazarak ve geceden bir gün sonrasına penceremi açıyorum aslında o pencereden yine benim giren içeri belki de kendimden kaçıp yine yoılculuğum kendime iken.

Her kaçış aslında bir başlangıç

Sonu gelmeyen kimi zaman.

Bense bazen sonlandırmak isteyip elimde olmadan devam ederken.

Benim iki hayatım var aslında:

Bir içinde yaşadığım hayat.

Bir de yazarak içimde yaşattığım hayat.

Kümülatif gibi gözükse de illa ki paralel seyretmiyor hani bu iki hayat.

Elbet kalemin nemalandığı hayat.

Hayatımın da kalemimden nemalandığı.

Bir o kadar hayatımdaki insanlar yazın dünyasında yazdıklarımdan bihaber iken ve işte yazarak aldığım yolda bana eşlik edenler de hayatımdan haberdar iken.

Bazen bölünüyorum.

Bazense ölüyorum.

Yazmadığımsa ise hayat duruyor ve ölümden beterini yaşıyorum.

Keza hayattaki sıkıntılarla da bu mümkün iken…

Ve işte varmaya çalıştığım o üçüncü yaka ve ben bir İstanbul kızı iken biliyorum da ruh eşimin İstanbul olduğunu en çok da varmak istediğim o üçüncü yakayı her halükarda İstanbul ile eşleştirip dokunulmazlığımı ilan ediyorum.

Sonlanmak bilmeyen bir arayış her halükarda Rabbimi ve kendimi bulduğum ve daha da sonu gelmemiş bir arayış ve huzurun da adresi iken yazmak ve hedef tahtasına serildiğim yetmezmiş gibi seviyorum da kalemle kendimi delik deşik etmeyi.


( Hayata Ve Kaleme Dair... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 6/11/2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.