Bugün gözlerinden ruhuma düşen ilk cemrenin yıl dönümü.
Sen şimdi yoksun sevgili.
Günlerim sevdanla çerçeveli. Saatim, pi sayısı gibi şu an seninle sabit : 3.14...
Gece yarısını seninle tamamlamakta. Beynim tüm neronlarıyla sana doğru sıçramakta. Ruhum, kılıfından yağmur duasına çıkmakta... Ve ellerim, kerpeten zalimliğiyle yüreğimi sıkmakta.
Gözlerim ağlayan bebeklerini avutur resimlerinle...
Bebeğini öksüz koyan annenin özlemiyle...
Zaman sana doğru genişlerken ölüme doğru daralmakta. Ve düşüncelerim, omurgasız bir hayvan gibi her duyguyla, düşüp kalkmakta.

Sonum seninle tekrar başlamakta...

Bugün, gözlerinden ruhuma düşen ilk cemrenin yıl dönümüydü. Ruhumun gökselinde ılık bir meltem esintisi... Ve tebessümündü gözsuyuma düşen ikinci cemren, gözlerimin derinliğinde ısındı katrem.
Yüreğimin toprağı hala sımsıcak... Dudağından düşen üçüncü cemren, üstünde sen olmasan toprağımı kavuracak.
Ahh! Elifim bu kavurucu sıcak beni nereye savuracak.

27.01.2012 / Perşembe
Saat: 03.14

Şimdi sen konuş.
Bana çiçek desenli kefen diken terzi. Aşka sırtını dönen, gölgesinden gayrı ne gördü? Meczubum, mülteciyim, orkideler gibi mağrur, freyza demeti kadar masum, ve şimdi altın kadeh çiçeğinden yudumlayarak, sarı krizantem şarabıyla aşkımı öldürmeye çalışıyorum.
Şimdi sen konuş.
Sevdamın karşısında Elif gibi dimdik duran kadın. Günahlarımdaki melek. Yüreğine almadığın çiçeklerim mezarımda bitecek.
Demiştin hani;
- En bulunmaz cümleyle dalmalı ruha aşık... Aşk eyleme dönüşmeli. Titremezse sazın teli, üflemezse neyzen neyi, ses çıkmaz ki kağıda düşen notadan. Her konçerto alkışa dönüşmeli.
Arıyorum sevgili. Henüz yeryüzüne indirilmemiş, tertemiz, süt kokulu cümleyi. Arıyorum Elif, bana seni getirecek efsunlu kelimeyi. Çünkü sevdam, başımda dolaşan yağmur bulutum. Ne yana gitsem ıslanıyorum.
Şimdi sen konuş.
Ben meczubum, mülteciyim, münzeviyim.
Ateşini söndürür mü yağsa yağmur cehenneme? Bir bakışın yetmedi gönlümün alevine.
Şimdi sen konuş.
Ben, krizantem şarabıyla aşkını öldürürken, ayyaş olmuş biriyim. Sevaplardan korkan, Besmele duymuş Şeytan gibi, seni kaybetmekten ürker yüreğim.
Şimdi sen konuş.
Hani sevdan uğruna kapıları yumruklamaz mısın? Diye sormuştun.
Kalbinin atışlarını duymuyor musun?

20.01.2012 / Perşembe
Saat: 04.20

Ya Eşref Selim'in kalp atışlarını, yüreğindeki mahpus çığlıkları, çaresiz ağlamaları duyan olmuş muydu? Kalp odasındaki münzevi feryatları... Aşk sarhoşu naraları, yumrukladığı kendi gönül kapısının tumtumlarını duyan var mıydı?
Eşref Selim güncesi zihnimde bir çok cevapsız sorular bırakmaya devam ediyordu. Bense soruların cevaplarını bulmaya çoktan hazırdım.
Şiirsiz Şair, 1957'de İstanbul'da dünyaya gelir. Ürdün asıllı bir ailenin tek çocuğudur. Aslında aile için sıkıntılı süreç 1951'de başlar. I. Cihan Harbinde Osmanlı Devletine karşı ayaklanarak, İngilizler ile anlaşan ve 1918'de Hicaz meliki ilan edilen Şerif Hüseyin'in, 30 yıl hükümranlık süren oğlu Abdullah'ın ölümü ile endişeli günler başlamıştır Ürdünde...

1951, Kral Abdullah'ın İsrail Devletini tanımaya kalkması üzerine, yeni ihanetin intikamını almak isteyen bir Filistinli tarafından, Mescid-i Aksa Camii kapısında yere serilişinin tarihidir. Eşref Selim'in aile dramı da böyle bir sonla, başlamak üzeredir. Kral Abdullah'ın ölümünün ardından Talal tahta geçirilir, fakat 1 yılını ancak hükümranlıkta sürdürebilecek olan Talal, ahir ömrünü İstanbul Ortaköy'de Şifa yurdunda geçirecektir. Akli dengesi yerinde olmadığı söylenerek tahtını 17 yaşındaki oğlu Hüseyin'e bırakırken, Talal İstanbul'da tedavi altına alınır. Bir şifa yurduna, yanında hizmetkârlarıyla birlikte kapatılır. 6 yıl sonra doğar Şair Eşref Selim. Tahtından edilerek İstanbul'a deli diye yollanan bir kralın en sadık hizmetkârının yegane çocuğudur. Manidar bir isim koyulur. Aynı zamanda Ürdüne, belki de bir mesaj niteliği taşır niyetiyle.
Sultan Selim'in Osmanlı toprağı yaptığı, kutsal beldeler ve o beldelere ihanet eden Şerif Hüseyin'le, Selimin isminin yanyana gelişi. Açıkça Şerif diyemediklerinden midir Eşref isminin verilişi, bunu bilmiyoruz lakin, İstanbul'a ihanetin bir vicdan sızısı gibidir İstanbul'da doğan çocuğa Eşref Selim denilmesi.
Çocukluğu sancılarla geçer Eşref Selim'in. Akıl Hastanesinde büyüyen akıllı bir çocuktur. 8 yaşında sevdiği iki varlıkta yoktur. Biri sırtını dayayarak düşüncelere daldığı, bahçedeki koca çınar ağacı, diğeri başını dayayarak uykuya daldığı, hasret yürekli anası. Bundandır zannımca sevdaya ve acıya karşı tutsak kalması.
DEVAM EDECEK
( Son Ritüel Iı başlıklı yazı SönmezKORKMAZ tarafından 23.03.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.