‘’Benim en güzel mesleğimdir seni sevmek.
Balkonda
Kendiliğinden sönmüş bir sigaranın yanında buldular
beni
Senin hatırına uçarken kuşlar
Hem üşenmiş hem vakti geçmiş göç mevsiminin
Dudaklarından aşağı süzülüyordu yâr üstüne yâr sevmek
Alnında vedaya hazırlanmış bir perde…’’(Alıntı)
Çürük bir düş idi
g/ördüğüm öncemden ayrı yarına bir sarkıt diktiğim dik alası özlemin dibini
gördüğüm hayatın kâh muadili kâh müdavimi verdiğim serlerim varamadığım
sırlarım.
Ufkuma âşık oldum
ben bir de utkuma.
Ruhumdaki ukdelerden
ördüm ben hayatı ve hayalleri.
Bazen bir kasaba
oldum bazen noksan bir minvalde seken bir taş misali başıma aldığım her taşkın
arbede ve darbe ve uleması olduğum şiirlerden başımı alamadığım kadar göz
ucumda saklı iken tebaası yarınların.
Göğün münferit
hecesinde saklı.
İlla ki aşk
soluduğum ama beylik olmayan ama yavan olmayan asla yaftalanmayacağım aşklara
kanat açtı.
Beyhude olduğunu
bile bile sevdim.
Sonra s/ektim bir
taş gibi.
Her sözcüğü aşkla
okşadım ve girift yollarda aşkın şahikası bir özleme konuşlandım.
Bir ayraçtım ben.
İhtiva edilesi bir
aşkın tayfası.
Telaşla yaşadım ben
ömrü ve sevginin sivri dilinde yükseldim.
Bazen okundu
martavallar.
Paye verdim her
ahmak gülüşe.
Herkesi kendim gibi
bildim ve b/elledim zarifçe s/üzüldüm gökte zarifçe efelendim her gülüşe.
İçime batan her
kıymık bir doğum sancısı idi.
Sevdim.
Yaralandım.
Yamalandım.
Yağmalandım.
Ama hep sevdim ve
açık ara farkla öndeydim uleması aşkın kanatlarımda kan izi ve peşine düştüm
hayallerin.
Mutluydum öncemde.
Aslında muğlak ve
mutlak bir mutluluk.
Referans verdim
sevgiye ve hoş bir reverans idi aşkın soytarı yalnızlığında hem özlem çektim.
Rengim beyazdı.
Akça pakça bir
çocuk.
İnsanlar sataştı
sonra.
Yetmedi.
Bir ardıç kuşu gibi
tartakladılar beni.
Bir izbede
yaşamadım ben hep göz önünde ve öz veri ile sevdim insanları.
Bilemedim aşkın
kudretini öncesinde ama kuvvetli bir fısıltı idi kulağımı çınlatan.
Ulak bildim
yüreğimi.
Uludum ulu orta.
Ünledim sevinci.
Ünlendim.
Gamlandım.
Gemlendim.
Demlendim.
Hicreti ömrün ve
aşktı tek kozum bense kozamda varsa yoksa o münferit hece ile yaşayan ve
sayıklayan.
Aşk idi kolluk
kuvvetim ve ben:
Aşkı zimmetime
geçirdim.
Prangalar vuruldum.
Aşka vurgundum.
Bir virgülden
ziyade nokta koysam bile aşka yolum döndü dolaştım ben aşka vardım her halükarda.
Gönlüm duru bir su
olmadı.
Yalın olmadım ama
yeltendim.
Yalın ve tekdüze
olan her insansa birbirine yaltaklandı.
Yağmalandı hislerim
ve şiirle kesişti yolum geç bir vakit.
Künyemde saklı
ismime ihanet etmedim ve:
Yüzümde hep güller
açtı.
Güllük gülistanlık
belledim hayatı gel gör ki:
Benim hayatım bir
zindanda geçti.
Ama ertelesem de
kendimi erdim hidayete acı çeke çeke.
Açısı yoktu ki
duygularımın alabildiğine engin bazı bazı ıssız.
Hüznümden önce.
Şiir yazmaya
başladıktan sonra.
Keşke bir öyküm
olsaydı ve keşke bir kere sadece bir kere aşka düşseydim ama cüssemden büyük
boyumdan büyük aşklara yelken açtım ve muhatapları asla fark etmediler bile.
Bir gonca idim ve
semada açtım.
Bir yağmur damlası
idim ve yerküreye düştüm düşeli sağanağında boğuldum aşkın ve sarmalında imkânsızlığın
cirit attım aşkla boylu boyunca.
Fink attım bazı
bazı cesaret bulsam bile söylemedim sadece duygularımı yaşadım ve şiirle olan
tanışıklığımdan sonra yaşattım duygularımı şiirle.
Şiir gözlü dediler.
Şiir yazma,
dediler.
Şiir kadın dediler.
Bense bir çocuk
olmaya kararlı ve azimli baş koyduğum yoldan da yok iken dönüşüm…
Aşkın katlarına
çıktım yetmedi.
Kanatlandım
yetmedi.
En ulu rütbeyi
bahşetti evren.
Ve sırlarımla ve
serlerimle tanıştım İlahi Aşkla hem de çocuk yaşımda çocuk aklımla kararlılık
gösterdim mademki yaşadığım kadar âşık olacaktım.
Aşık attılar
ruhumdaki rüzgarla ve ben kuvvetlendim aşkla mühürlendim damgalandım.
Bir posta puluna
öykündüm ve evrene mektuplar yazdım ve aşka âşık mizacımla öykündüğüm en İlahi
Rütbeye ve sadakat yemini ettim kalemle evrenle.
Nirvana.
Coşku.
Duyguların
hulasası.
Aşka erdim.
Kendime ulaştım.
Aşkla ve kendimle
uzlaştım.
Çok şey istemesem
de evrenden evren de çok şey istemezken benden lakin insanlar çok gördü aşkı
bana ve şakıdığım kadar yazdım yazdığım kadar sivrildim.
Aşkın şahikası
kanatlarıma hüsran döktüm üstüm başım hüzünlendi ve coşkumdan taviz vermedim.
Aşkın kıtlığını
çekenlere inat…
Kıtlıktan
çıkarcasına sevdim ve yazdım ve yaşadım…
Gittiği yere kadar
değil de üstelik:
Gidebildiğimden ve
sevebildiğimden de öte…