BİLGİN
KÖŞELİDİR
           Yuvarlaksa deneyin sonuçunu bekle Herkes değişir ama bilim insanı değişmez değişmemesi gerekir …Antik Mısır dan beri Bilim insanın kıskançlığı”kafatasını karpuz gibi tepeden  keserek, sara ameliyatları yapıp gavur karıncaları ile dikiş yapan, göz tedavileri uygulayan, uyuşturucu niteliğindeki bitkileri narkoz gibi kullanan ,ay hareketleri ve yıldız dizilişleri ile takvimler yapıp gök olaylarına anlam yükleyen   “ tüm bilgiler "Mısır dan geliyor diyebiliriz.. 
          Bilim insanının ,kıskanç olmasının, iki anlamı vardır.. Bilginin tek sahibi olursan krala karşı kendini her zaman korursun ve kralın en gözdesi olursun yada karekter olarak hasisliğin bilgiyi paylaşmana engel olur.. İyi bir ahçının yemek lezzetine ilişkin altın takviyeyi, kimseye söylememesi gibi…      

             Savaşan Türkler, tarihlerini bile Pers Latin yada Çin gibi sürekli düşmanlarının kaynaklarından öğrenmiştir.. 
            Günümüz Türkiye sinde ise  bilim insanın kıskançlığı yerine ünvanlara kolay ulaşılabilir olması yada doğu toplumlarına özgü doğrudan ,göz korkusu ile  muhalefet edememe ,şerh düşmeme,muhalefet bilgisi geliştirememe gibi davranış bozukluğu şeklinde gelişmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında oluşan Aile tekelleri bilim dünyasında da kendini göstermiştir.. 
             Yöneten e karşı muhbirlik, karalama ile arkadaşını refüze etme, alt kadronun emek ve bilgisinden yararlanarak kendi eseri gibi sunma, olmayan çalışmaları yeni bir çalışma gibi sunarak ,egemene yaranacak şekilde yanlış da olsa bilgi gibi gözükeni , doğru bilgi gibi sunmak sekline devşirilmiştir.. Bunun adı da  da zaten bilgi değil ,bilim değil eyyamcılıkdır. Hep son cümlesi açıktan veya örtülü olarak  “padişahım çok yaşa” şeklinde biter 
               Tarihe bakarak konuşacağız ..Günümüze bakarsak yanlış sonuçlar elde ederiz ..Tarih tekerrür eder.. Bilirsen en azından senin zamanında yanlış olana tekerrür izni vermezsin...Kartaca senatosunda çekişmeler ,ayak kaydırmalar, emanetçi yöneticler ,güçlü olanı merkezden uzak tutmak gibi halleri okursan görürsün.. Yada Roma nın her döneminde olanları incelediğinde doğrudan demokrasiden diktatörlüğe ,sonra meclise dönüşerek devamlılık çabalarını görürsünüz .Persler de yada Mısırda egemenliğin başka soylara geçmesini engellemek isteyen kardeşi ile dahi evlenmekte beis görmemişlerdir. Burada suikastler ,kazalar, emanet komutanlar culus olarak dağıtılan vatandaşlıklar ve en son hristiyanlık dinine sarılarak birleştirici gücünden yararlanıp yeni bir sinerji oluşturma çabasını görürsünüz ..
                 Bilim insanı ahlak abidesidir.. Sokrates ölüme giderken bile eşi “kocam bir şey yapmadı bırakın onu “dediğinde arkasını dönerek "yapsaydım daha mı iyiydi “diye tek cümle ile dönemin tüm pisliğini anlatır. Bilim insanı Eyyamcı değildir. Kimseye eyivallahı olmaz.. Nizamiye medreseleri ile dünyanın ilk üniversitelerini kuran  İslam aleminde de “sarayın sofrasına oturanın kelamına bakılmaz “denmiştir..Aslında bilim insanının
,bağımsızlığı ve özgürlüğünü tanımlamıştır.Nizamülk öldürülünce Devletin her tarafına nüksetmiş adamları Melikşah ıda götürür.Hanbeli  mezhebi gözde olunca medreseler kapatılır.Rektör Gazali,Terke sultana öuhalif eder .Gösterdiği bebenin sultanlık yapamayacağını söyler..
                Bu sebeple bilim insanı için ahlak Sadece Bacak arası ile değil ayak tırnak ucundan, saç telinin ucuna kadar bu sorumluluğu taşımayı  gerektirir.. Misal Eskilerde yalanı kullanırdı ama doğruluk için kullanırdı Atina da kadının adı yoktu..Kadın asla Doktorluk yapamazdı. .Ama kadının teki erkek gibi kılık değiştirerek ,binlerce km yürümüş, iskenderiye de tıp eğitimi almış ve Atina da doktorluk yapmış ,tüm kadınlar dikkat çekecek tarzda  onun hastası olup, erkek doktorlar ,kadını şikayet edince kadın doktor ,ölüm cezasına çarptırılmıştır..Ama yine Atina lı kadınların,kocalarına karşı Kemal Sunal ın filmindeki gibi gücü onu ölüm cezasından kurtarmıştır…Bu tarz beyaz yalan haricinde ,bilim insanı dosdoğrudur. Tıpkı Piramit gibi hangi tarafdan yanaşsan dümdüz ve dili diyeceğimiz piramidin tepe noktasi gibi sivridir..Parça parça da olsa yine  piramiti meydana getiren parçalar i dümdüzdür Riya yoktur..
                  Mısır kronolojik olarak bilinen tüm bilimlerin, bilgilerin  ana noktasıdır.. Güney Amerika uygarlıklarında astronomi tıp bilimine ait bilgiler ve o kıta da piramitler olsa da sonuç değişmez..  Bunlar Ayrı bir çalışma ürünü buluş değil bilginin  kıtalararası ulaşımı ile ilgili yeni bir sorunun sonraki cevabı ile ortaya çıkar..
Mısırda ki piramitler yapılırken kullanılan taşların 25 ton ile 85 ton arası olduğu hesaplanıyor...Yani yüklü bir kamyonun kütlesinin altına kaldıracak kadar insan sayısı sığar mı? Sığsa da kaldırarak taşıyabilirler mi  ?Taşıyamazlar ya kütle olarak getirildi yada getirilerek pirimatin olduğu yerde kütleye cevrildi. 
                Gemilerin yürütülmesini 7 dil bilen Fatih Roma tarihinden biliyor.. Yağlanmış ağaç gövdelerinin üzerinde saray burnunda 45 derece açı ile gemiyi çekip, sonra da yokuş aşağı devirmeden düşman kuvvetlerine ragmen  Haliçe indirmekle ,Mısır da fil tarafından cekilen 25 tonluk kütleler i mezar yapılırken taşımak arasında fark gözükmesede gemiyi yukarı doğru çekmek,birde insan gücü ile çekmek daha enteresandır..Mısırlılar Belki de taşları çekmedi orada Roma betonu gibi yöreye has katkılarla bağlantı öaddesi ile kalıp kullanarak imal ettiler...Kalkeri toz halinden kalıp haline dönüştürmüşlerdir..Yada Kayseri taşı gibi işlenirken pamuk gibidir durdukça hava ile temas ettikçe sertleşip ağırlaşmışlardır....Dönemin bilim insanlarının katkısı olması ne piramit ne de taşı imal edilebilirdi..
           Aslında Taşın ağırlığından çok yapının bir enerji kaynağı olarak kullanılan,mezarın ellenmeme ile korunmasının sağlandığı bir yapı olduğunu bilgisi daha da ilginçtir…Hz Musa kitlesi ile şehri terk ettiğinde yanında götürdüğü sandık ile 10 tılda Mısır uygarlığı karanlığa gömülmüştür..
Bu bilgilerin tamamı ,(beyin ameliyatları,zengin fakir cesed mumyalama teknikleri,göz tedavileri,gün ışığı depolama tekniği,asteonomiye ait tüm bilgiler,)aslında tüm tıpçıların,filozofların,uzay bilincilerin yetiştiği iskenderiye kütüphanesinde mevcuttu.Koca kütüphaneyi yaktılar 
Sezar geldi,yaktı..Hz Ömer yaktırdı Son darbeyi de matematikçi ve filozof  Hypatıa yı cadı diye tanımlayarak linç ettiren kilisenin papazı yaktırdı
Yüz binlerce rulo halinde bilgiler kül oldu..O rulolar olsa idi Sümerliler in Uzay irtibatı,karşılaştırmalı dinler tarihi ,gecikmiş teknoloji çağı şartları açıklanamayan doğa olayları daha kolay bilinecekti..
           İskenderiye nin giriş duvarlarından birinde yazan “Bilim tanrıların gazabından korur”yazısı aslında egemelik savaşının kimler arasında olduğunun da özet bilgisidir
             Din ve bilim düşmanlaşması tarihsel bir gerçektir.. 
        Roma İmparatorluğunun son evrelerinde paganizmi kurtarıcı olarak görürken ispanyol etnik kökenli Maksimus un karşısında Roma nın 3 parçasından birinin hakimi  theodosius hristiyan dinin birleştirici gücünden yararlanarak Roma imparatorluğunu yaşatacagını düşünmüştür..Egemenler dinin  uhrevi tarafını değil münafıklık pahasına dünyevi tarafını daha çok sevmiştir..
         Hristiyanlık affı ile tüm hristiyanlar serbest bırakılmış ve aradan 100 yıl geçmeden Batı Roma İmparatorluğu yıkılmış yerine bugünkü hristiyanlık dünyasını temsil edenler almıştır AB VAR ONUN  üzerinde  Vatikan var..Günümüzde Demokratsa bile partilrede  illa başında hristiyan tamlaması olacaktır..
         Osmanlı da dinin Cihat gücünden yararlanmak isteyen Yavuz Sultan Selim “babasının bedduasını “(madem o kadar dindardın neden beddua aldın)almayı göze alarak onu tahtan indirmiş ve Halifelik ünvanını ele geçirerek hem dunyevi hem uhrevi güçleri uhdesinde birleştirmiştir. 19.yüzyıla kadar ülke ekonomilerinin gücü nü üretim değil ganimet yani savaşda elde edilen talan geliri velirliyor..
         Anadolu da emperyalizme karşı ilk direnişi 6. Mithradatis gerçekleştirmiştir. MÖ 88 de vergilerle ve yolsuzluklar altında inleyen Roma lı komutan Augustus ve 100000 roma vatandaşını EFES KATLİAMI  denen efes gecesinde katletmiştir Vergileri, acımazca toplayıp iç eden Ağustus u agzına erıtılmış altın ı boca ederek öldürdüğünde  ortada hristiysnlık dini daha yoktu.Dünyanın merkezi Anadolu da kim yanlış yaparsa hatasını canı ile yada tahtını bırakarak canı kurtarabiilmiştir. 
Osmanlı nın son döneminde ayanlların kadıların hırsızlığı ayyuka  çıktığında"git padişahına söylle benim sulbüme güvenerek ona buna savaş açmasın"diyen 3 oğlunuda tımar karşılığı şehit veren köylünün feryadı Mustafa kemal i çıkarmıştır.
          6.Mithradatis in “sathı müdafa yoktur sathı müdava vardır”sözüne satıh bütün vatandır cümlesini ekleyerek anadoluda 2 . kez emperyalizme karşı mücadelesini vermiştir. 
          Mustafa kemal n arkeoloji bilgisi ve tarih bilinci onun yanında yer alıpda sonrasında karşısına geçenlere karşı duruşunu ve hata yapmazlığı gerekirsede cezalandırılması kuralını tavizsiz gerçekleştirmesine vesile olmuştır
        Bilim insanları hem ülke yönetimindeki dağılma ihtimalini ortadan kaldırmak hemde teknolojık üstüünlüğü başka ülkelere kaptırmamak için ahlaklı olmak zorundadırlarBilim insanı gitmişse zaten diğer insanlarda gitmiş demektir.Bilimsel ahlak ,bireysel ahlakın rotasını belirler..Onlara payelerini kolayca dipnotla değil diplomasi ile verirseniz toplumsal intihara giden yolların taşını siz döşediniz demektir..Bilimi rafa kaldıran kendi tarihini de raflar.Büyük Selçuklu imparatorluğu Nizamiye. öedreselerinin kapatılöasından sonra 50 yıl daha gidemedi.Osmanlı hilafeti aldı ..Rasathaneler gök yüzünde keşfi gereken yıldız kalmadı diyerek yıkıldı.200 sene daha gidemedi 2000 yıllık Roma imparatorluğu Hristiyanlık affını çılardı.Roma yı katedrallere teslim etti  hristiyanlık affının 50.senesinde rafa kalktı.Kilise şeytan diye kedileri öldürüyordu.Sonra da Hyptıa yı ..Bir goldıng in batışı bile ilk haberden  sonra birkaç yıl sürüyorsa 50 yıl devlet yaşamında hiç bir şeydir..Bilim ahlakı ve bilime saygı ile devlet ömürleri arasında doğrudan bağlantı vardır..

TORUN HALİLİ
( Bilgin Köşelidir başlıklı yazı HALİLİ tarafından 3.05.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.