Ege...  Atalarımın deyişiyle Adalar Denizi... Her çağın aklı esas alan Medeniyetler Beşiği. Altın ölçülü doğal güzelliklerin, aşkın, tutkulu sevdaların eşiği... Kimler geldi, kimler geçti Küçük Asya'nın bu altın sahillerinde.

1934'ten beri Ege adını taşıyan Batı kıyılarımızda gurubun(günbatımı) en güzel izlendiği, dalga ve rüzgârın kumsala serenad yaptığı yerdir Çeşme...
Akdeniz iklimine özgü bodur makiliklerin donattığı yörede zeytin yüklü ağaçlar, meşe ve çamlar arasında yer yer mahcup bir gülümsemeyle yer alan pembeli, beyazlı zakkumlar otobanda hızla geçen araçları karşılar önce. İlerledikçe kel tepelerde rüzgarın serenadından sarhoş, enerji üreten metalik güller, ritmik dansına davet eder.
Alaçatı, Çeşme, Ilıca üçlemesi arasında uzanan dantel kıvraklığındaki koylar ve beyaz kumsallar; yıl boyu elektrik yüklenen vücuda dinginlik vadeder.
Üçlemenin merkezini işgal eden ünlüler bile, diğer turistik yerlerdeki patırtılarını unutup, Çeşme'nin dinginliğine kendini kaptırır, gündeme oturtacak skandallardan sakınır. Rüzgâr, dalga, kumsal sevdasına kapılır.
 
Şifne koyunun İzmir Körfezi'nin minyatürü sayılan bir bölümünde, Albayrak Hotel'den günbatımını dalgaların uysal "şlap"ları eşliğinde izlerken, kıstağın berisinde Ege'nin hırçın dalgalarının "şrak.. şrak!" kumsala vuruşu, beni zaman tüneline sürükledi. Gökmaviden turkuaza dönüşen ak köpükten taçlarıyla kumsala vuran dalgalarda, yarım kalmış hicranın içli serenadını dinledim.
 
*

İlk çağda CYSSUS adıyla bilinen Çeşme sahillerinde, Smyrna(İzmir)'yı yurd edinen Lelegler ve dişi savaşçı Amazonların at koşturduğu bilinir. Belgelere dayalı Tarihi ise MÖ.I.Binde başlar. Tiranlıkla yönetilen 12 İyonya kentinden biri olan Erythrai'nin Ildırı İskelesiydi. Bugün arkeolojik ve turistik yönden büyük önem taşıyan Ildırı(Eritre), MÖ.7. ve 8. Yüzyıllarda büyük ekonomik güce sahipti. Eriythrai, Doğu Akdeniz ve özellikle Kıbrıs ile ticari ilişkilerde bulunuyor ve batısında heyula gibi dikilken Chios(Sakız) adası ile birlikte esir ve şarap ticaretini elinde tutuyordu. Erithrai, önce Lidlerin,sonradan Perslerin saldırısına uğrayıp büyük ölçüde zarar görmüş, Pers boyunduruğuna karşı diğer İon kentleri gibi ayaklanmaya katılan kente, bütün İon kentleriyle birlikte İ.Ö. 334'te İskender, bağımsızlığını kazandırdı. İskender'in ölümünden sonra çıkan kargaşalar sonucu bir çok el değiştiren Erythrai, Pergamon (Bergama) Krallığı'nın eline geçer. MÖ.133' te Roma İmparatorluğu içinde özgür bir kent statüsü kazanır. Bu dönemde şarabı, keçileri, değirmen taşları ve kadın kahinleri Sibyl ile Herophile ile ün kazandı.
MÖ.1 yy.'da depremler, savaşlar ve Romalı komutanların yağmaları yüzünden büyük yıkıma uğrayan yöre;
daha sonra Roma İmparatorluğuna bağlandı. Romalılar zamanında Çeşme yöresi CYSSUS adını aldı. Roma imparatorluğu ikiye bölününce, Bizans topraklarında kalan Erithrai, önemini kaybetti. Özellikle Put'a ve çok Tanrılı dinlere karşı olan inancın güçlendiği dönemde, kentteki antik yapıların çoğu yakılıp yıkıldı.

Dağlarında yağ, ovalarında bal akan bu yörenin güzelliği sürekli olarak dağlık Batı'nın ilgisini çekmiş, ta Antik Çağ'dan beri başta İda(Kaz) ve Spyllos dağı olmak üzere sürekli Zeus'un tacizine uğramıştır.

Homeros'un İlyada'sında bu kıyılara kasteden Agamemnon'un birleşik donanmasının, sabah saldırılarının yenilgiyle sonuçlanmasının nedenini anlayıp, genelde öğleden sonraya kaydırmalarının gizini hatırladım. Aynı şekilde 1081'de buralarda ilk Türk Derya Beyliğini kuran Çaka Bey'e sürekli yenilen donanma komutanını aptallıkla suçlayan Aleksios Komnenos'un zılgıtını duydum. Sabah kumsala öperek yaklaşan dalgaların, öğleden sonra günbatımına doğru iyice hırçınlaşmasının nedeni Güneş ve rüzgârdır. Sabah batıdan saldıranların gözleri güneşten kamaşır, karadan denize esen rüzgârla solukları kesilir, yelkenleri düşer. Öğleden sonra bu ikiliyi ardlarına alan saldırganlar, Doğu'da kalanları  yenebilir. Kurnazlığıyla ünlü Alekios'un bu stratejik durumu çözmesiyle durum değişir; önce donanması zaferler kazanmaya, ardından ünlü entrikalarıyla Çaka Bey ve damadı I.Kılıç Arslan'ın arası açılır.  Kılıç Arslan, Çaka Bey'i öldürerek Aleksios'un işini kolaylaştırır. Ardından başlayan Haçlı Seferleri bu kıyıları kana bularken, Türklerin deniz sevdası söner... O günden beri Ege dalgalarının öğleden sonraki hırçınlığı bu olaya bağlanır...

Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlılara bağlanan yöre 1402 Ankara Savaşından sonra Timur tarafından tekrar Aydınoğullarına verildiyse de,1422 yılında yeniden Osmanlılara geçti. Aydınoğulları ve Osmanlı arasında çekişme alanına dönüşen yöre, Osmanlıların yönetimine karşı çıkan ve yarin yanağından gayrısını ortak belleyen Şeyh Bedreddin'in müridleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal  taraftarlarının çıkardığı isyanla uzun süre çalkalandı.  Osmanlı yönetiminde yıllar boyu varlık içinde huzurlu içinde yaşayan yöre, 1768 Osmanlı Rus Savaşı'nda Osmanlıyı yenemeyen Rusların, Baltık'tan kaldırdıkları donanma 1770'te Osmanlı donanmasını Çeşme'de gafil avlayıp yaktı. Ruslara kahramanca karşı koyan Cezayirli Gazi Hasan Paşa'nın heybetli heykeli, yanındaki arslanla denize meydan okurcasına bakar. 
Son acıyı XX.asır başlarında üç yıllık işgalle yaşayan Ege kıyılarının her yöresinde olduğu gibi Çeşme'de de geçmişin izlerine rastlanır. 15 Mayıs 1919'da başlayan Yunan işgali 16 Eylül 1922'de sona erdi. İşgal yaraları kısa sürede sarılıp, acıların yerini dingin bir huzur aldı. Günümüzde çok gelişen  ve İzmirlilerin gözbebeği olan yöre, huzurunu insanlara aşılamaya hazır bekliyor...

Her yerde söyleşir Tarihle doğa,
Kıyıda öpüşür kumsalla dalga.
Her örenden Fuar'a kültür akmakta,
Cami,kilise,havra gönülce yan yana.

*
Gezilecek Yerler : Bugünlerde açılan Çeşme Marina, Altın Yunus Marina'nın yanısıra yöreyi ekonomik yönden daha da güçlendirecektir. Marina yöresinde yenilenen çarşı restoran, dondurma, kumru, kitap, takı, giysi dükkanlarıyla donanmıştır. Fiyatların tuzlu olduğunu belirteyim...
Sörf tutkunları Alaçatı'da rüzgârla gönüllerince dansedebilir. 
Tarih sevenler yöredeki kalıntılarda zaman tüneline girebilir.
Şehirde 1963-1966 yılları arasında Prof.Hakkı Gültekin ve sonraları Prof. Ekrem Akurgal tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır. İlkönce M.Ö. 3.yy. sonlarında yapıldığı sanılan akropolün kuzey yamaçlarındaki antik tiyatro toprak altından çıkarıldı. Akropol'ün en yüksek düzlüğünde yapılan araştırmalarda da Athena tapınağına ait kalıntılar bulundu. Şehrin etrafının 5 km. uzunluğunda surla çevrili olduğu anlaşıldı. Tiyatro kısmen açığa çıkarıldı ve restorasyon çalışmaları yarım kaldı. Araştırmalarda akropolde M.Ö.6. ve 7.yy'dan kalma çanak, çömlek, taş ve topraktan figürler bulundu. Bunlar Erythrai şehrinin en eski tarihi buluntularıdır.
Kale, kervansaray, çeşmeler ve kıyı boyunca uzanan siteler arasında serpilen otel, apartlar ve özenli villalar arasında;  sayısız koyları, berrak denizi, güneşi, ince kumları, deniz içinde kaynayan kükürtlü suları, yarımadanın 29 km yi bulan kıyıları boyunca dağılmıştır. Şifne, Küçük liman, Pırlanta, Paşa limanı, Ilıca, Çiftlik, Altınkum, Çatal azmak, Sakızlı koyu, Tekke plajı, Ayayorgi ve değişk isimlerde yirmiye yakın kumsalında geçmişle günü yaşayıp, farklı bir enerjiyle evlerinize dönebilirsiniz.
Çeşme sizi bekliyor...
( Çeşme, Dalga Ve Rüzgârın Serenadı başlıklı yazı AytenDirier tarafından 1.08.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.