Kellesinden ayrılmış başaklar
Adınla çiğnenir ayaklar altında…
Sessizce yasa tutulur
Gökkuşağı rakımlı yamaçlarda balyalar…
Fütursuzca işlenirken cinayet
Kanlı bir sabahta uyandı cellâtlar…
Oysa korulukta hayalindi uzanan kollarıma
Gecenin zifiri koynunda
Bir ben miyim sensiz
Buselerin mi dudaklarımdaki korluk…
Kaç vakit oldu yollarda gözlerim
Hangi sahipsiz ıslık
Rüzgâra değdirdi nefesini…
Pınar diplerinde şuh yalnızlıklarımın
En oynak hüzünler düşmüş peşine
Bir testi gözyaşım omuzlarda
Dudaklarının izine gidiyorlar yol boyu
Ölü çiçekler musallada yıkanırken…
Divanda unutulmuş ezbere ağıtlar
Sarılmış nadastan kalma yeşil soğan fidesine
İntizar dolu bakışlar seyirde
Irgat olur hecelerim
Çözülür en tutuk yerinden
Acıma imece bulduğumda seni…
Yılkıda bağ bozumu
Bir çocuk ağlar gidişine
Sofada biriktirmiş hüzünlerini
Kirli tırnaklarıyla yazar geleceğini…
Yıllar komada
Ayaklarında telaşlı ağustos bozgunu…
Gözlerinde su yosunu bir yaşam
Nereye baksa yetişmiyor bir türlü
Mazinin sıcak kollarına
Dersin ki çelik çomak oyunu…
Tarlalar yeniden sürülmüş
Sapanlarda toprak kokusu
Ve uçurumlarda kuşlar
Belki gelirsin diye vazgeçti ölmekten
Aşkın ırzında ambarlara saklandı tüm günahkarlar
Ellerinde uzun dirgenler
Peşinde şaha kalkar atlar
En kanlı ömür bi(t)(ç)iminden….
…
/ Gelinler alınamıyor bu köyde
Kınalar yakılamıyor
Kıyamet gözlerin koparken haritamdan uzağa
Duvaklar bir süvarinin hırsız düşlerinde nasıl da çırılçıplak! /
" gizLi özNe "
Not:
Bağbozumunda kaybettim sesimi,
Her gece aynanın karşısında ölüme prova yapmakla....
Bütün giyinmiş sözcükleri soyundum,
Solmuş çiçekler musallada yıkanırken…
Sadece adım var artık,
Ona da her gün su içmeye gelen,
Sahipsiz güvercinler uğrar,
Bir gün daha ertelenmiş mezar taşımın üstünde…