Demincek o serçe

Hışırtıyla havalandı yine

Aklım çıkacak onun bu

Bulutu tozutan halinden

Nereye yetişecekse artık?

 

Bak buraları

Göldü eskiden

Şimdi saz basmış her yanı

Su kuşlarının türlüsü,

Sonra kurbağalar

Yok şimdi

 

Az ileride buldanlıların tarlaları,

O tarlaların tam ortasında çocukluğum durmakta

Ekinler derileceksıra

Az bisiklet sürmedim

Az kötek yemedim

Az ağlamadım buğdayın hayına ben 

 

Şu ağaçlık

Don lastiğinden sapanla

Kuşa taş atılacak yerdir hala

Kesemediler neyse ki bu ağaçcıkları

 

Dağ dumana kesti

Gel girelim yıkık eve

 

Yorulmadın mı her anlattığımı yazıp durmaktan?

Yoksa unuturum diye mi korkuyorsun

Öyle kolay unutulmuyor

Değirmen taşı dönüyor insanın içinde

Az gidiyor,

Uz gidiyor,

Dere tepe düz gidiyor insan ya

Erişemediği yere

Söz gidiyor,

Göz gidiyor,

Olmadı us gidiyor

 

Dedim mi sana?

İlk karşı tepenin ardındaki

İstasyondan bindimdi trene

Ne büyücek

Ne debdebeli

Ne haşmetli göründüydü gözüme

 

Acıktın mı?

Köy ekmeğine dürülü

Tulum peynirim var azığımda

Dişin keserse,

Dilin isterse ye

Ama evvela

Aklın kessin

Şehir yerinden hariçtir bunlar

 

Dindi kırk ikindi

Gel çıkalım

Çamurlara yatan

Kara Hacalinin koyunlarını göstereyim sana

 

Şu giden tımraşlının traktörü

Köye ilk getirdiğinde,

Canavar sandıktı biz çocuklar

Ne yer ne içer dedikti

Ak Yusufun Süleyman saman bilem atmış yesin diye

 

Ne dalıp gittin ileri ileri?

Sarmadı demi dediklerim?

Koca şehirin

Adamı ayartan kalabalığıyla

Kırmızı tomofilini mi özleyiverdin?

 

Ay çıkacak birazdan

Gece sarmaşacak yeryüzüne

O vakit şiir yazılacak,

Böcekler konuşacak,

Bir de

Adım atacak mağaralar

Dağlardan beriye doğru

 

Bilmem kaç yıl önceydi

Bir şubat soğuğunda

Yolunu yitiren geçkin bir aşık,

Köye indiydi

Çalınıp çığırıldıydı,

Çeşit çeşit kelam çınladıydı yamalının kahvesinde

Orda duydumdu şiir denen

Dizeli güzeli ilk

 

Anız yakıyorlar Burhangiller

Oysa daha geçen yaz,

Onca orman anız yüzünden yanıverdiydi

 

Bakma o yana bakma

Gözlerimi kaçırıyorum sabahtır ordan ben

Şu üç yaşmaklının ortasındaki

Ayşedir

Anası sele kapılıp öldü beri

Divane gibi dolanır ortalarda

Sen onu gençliğinde görecektin

Delikanlılardan ona

Gönül düşürmeyen kalmamıştı da

O çoban Mıstığa kaçıvermişti bir güz başı

 

Bak buraları da çek

O makineye sığar mı tüm anlattıklarım?

Yaşar mı bir düğme ötede geçmişim?

Dayandığın o söğüt ağacını

Ben dikmiş idim vaktiyle...

________________

 

İhtiyarın anlattıkları

Gördüklerim

Bildiklerime karışsa mıydı?

Yoksa saf

Temiz ve öylece

Orada mı kalsalardı?

Anası sele kapılan Ayşe,

Tımraşlının traktörü

Ve hepsi

Sussa mıydı derin,

Yoksa dile mi getirmeliydi hepsini?

 

Kaş çatıp yüz ekşitmek

Doymadan sofradan kalkmak

Dinlenmeden uyanmak yoktu buralarda

Ne ıssız bir titreyişti bu

Ne kocaman bir silkeleyiş

Çapraz düğümlü

Başı boğumlu

Sert bir topuz gibiydi...

( Ay Tohumları başlıklı yazı Fırat AVCI tarafından 7/19/2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.