Yokluğunda gözyaşlarımla yıkadım
Yalnızlığın gölgesi düşen sokağımı
Pencereme konan kuşlarla konuştum
Başımı kaldırıp bulutları selamladım
Olur ya uğrar şehrine
İçimden geçen trenleri uğurladım
Kaç dilde “ayrılık” kelimesi var saymadım…
Yağmur tanesinde hüzünlerim ağlar
İçli bir şarkı kabuğuna çeker
Uzatsam ellerim değecek saçlarına
Nasıl bir işgalin zaferindesin ki
Hem yakınsın,hem uzak…
Daldığım yere vakitsizce gözlerin düşünce
Soluk sarıya dönüyor duvarlarım
Elimin tersiyle yıkıyorum bir bir
Kanayan yumruklarım değil
Sevmekten vazgeçemeyen yüreğim…
Gideli aylar ayları kovaladı
Yürüdüğümüz yol kıyılarında zakkumlar açtı
Kurur dediğin asmada salkım salkım üzümler
Her defasında koparıp attığın
Sarmaşık taş duvarlardan fışkırdı
Kınalıyı hatırlıyor musun ?
Çok tatlı iki yavrusu oldu
Bahçe kapım hep yarım açık
Adımlarını karşılayacak gibi
Baktığım her yerde izin kalmış…
Sensizlikte gökyüzüm
Lekeli bir kızıllıkta boğuluyor
Trenler geliyor,trenler gidiyor
Boşuna koşuşum her kapı ziline
Benim ki umut aldanması sadece…