topuğuna balözü dökülen kehkeşanlar

nerdesin özlemini erittiğim yadigar

yine de tüketmek için beklediğim

maya çalmıştı ikbal topraklarına

en son,en son buydu birlikte bayram gecesi

az değil,kainat doyar haldeydi mesiresinde

kendi elleriyle astığı şamdanında

bir fakir mum ışığı fanusuna kapatılmıştı

dışarıdan bakanlara görünmez cinnet!

 

kapıyı aralayanlara tadına hayran,tâk

bir rüya pervanesi güdümünde ilerlemek

ebediyet tıkırtısında kapıya sarılmaydı

tenler lif lif kayalıklara asılır

tuz buz edilen gençlik aynası

sisli kaldırım rafından taşınırdı

bir sıçrayışta sadağı yakalayabilmek

geri getirilemeyecek zamana kardeş olmaktı

kalbe sürülen macunda mum rikkati hissedilir

yontu beste bir mevsim ister bu sabah

sabah ki,güneşi çırpınmayan çöllerin

fitili ateşlenmiş kum tanecikleriyle taclanması..

 

kura çekiyordu aynalar

nöbet tuttukları soluk avuçlarında

istemedikleri ablukada gelen misafirlerin

seslerine kulak verirken hissediyorlardı

varlığı tadabilmekti yansıyan talihte

yıpranmış takasta yalaz gözler

pusula müşterisi beklerdi ancak

göz,aynadan kovulduğu gün

kalp hançeresi bir çentik atmıştı

deprem,aynadaki keşkül’e de zarar verir miydi?

adımlar ve adamlar,bunu konuşuyorlardı.

 

                                   Gürsel ÇOPUR

 

( Kül Aynasına Bakamayan Ateş başlıklı yazı Gürsel ÇOPUR tarafından 7.09.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.