Yazmayı sevmeyen bir milletiz biz. Bakmayın bu web sitelerinde sayfalar dolusu yazdığımıza. Yazdıklarımızın da çoğu şiir zaten. Şiir yazanları küçümsediğimi sanmayın, elbette mükemmel dizeler çıkıyor karşımıza; ama şiir yazmak daha kolay bugün düz yazıya göre. Biz de kolaya kaçıyoruz tabii.

Konumuz şiir değil bugün. Başlıktan da anlaşılacağı gibi Alp Er Tunga. Önce neden yazmadığımıza bir göz atalım.

Bakınız, milattan önce dört bin yılına kadar gittiğini bildiğimiz Türk tarihi hakkında kaç tane yazılı belgemiz, kaynağımız var? Göktürk Kitabeleri’ne kadar ne yazmışız, ne ulaşmış bize. Bırakalım, bu kitabelerden günümüze hangi tarihimizi, hangi destanımızı yazmışız?

Altı yüz yıl cihana hükmetmiş Osmanlı’nın en güvenilir tarihini kim yazmış? Macar tarihçi Hammer. Osmanlı Macaristan savaşını Hammer nasıl tarafsız anlatabilir dersiniz? Daha eskiye gidelim, Koskaca bir Selçuklu medeniyeti var karşımızda. Peki hangi tarihi kaynak var, ne kadar tanıyoruz Selçuklu’yu?

Dünya milletlerinin birçok destanı var. Destanlar bir olaydan sonra doğar, söylene söylene gelişir, büyür. Daha sonra o milletin bağrından yetişen güçlü bir şair çıkar, o sözlü ürünü derler, kendi üslubuyla şiirleştirir ve dünya çapında bir destan haline getirir onu.

Sayısız Türk destanı var: Ergenekon, Göç, Oğuz Kağan, Bozkurt vs. Hiç birisi güçlü bir şair tarafından büyük destan haline getirilememiş.

Bu yazıyı kaleme almama sebep bugün elime geçen bir kitaptı. Timaş Yayınları’ndan bir kitap: Alp Er Tunga.

Büyük bir merakla elime aldım kitabı. Çünkü Alp Er Tunga’ya özel bir ilgim vardı. Alp Er Tunga Saka Türklerinin büyük hükümdarı… Turan hükümdarı… Kutadgu Bilig ve Divan-ı Lügat-it Türk adlı ölümsüz eserlerimizde adı geçen ve kendisinden övgüyle bahsedilen büyük hakan…

Peki nedir Alp Er Tunga’nın özelliği? Bu büyük hükümdar yıllarca İranlılarla savaşmış, yedi İran hükümdarını yenmiş, tahtlarını başlarına geçirmiş, en sonunda İranlıların hilesiyle doksan küsur yaşında öldürülmüştür.

“Alp Er Tunga'nın M.Ö. 7. yüzyılda yaşamış, çok sevilen, kahraman bir Türk hükümdarı olduğunu biliyoruz. Belgeler onun "Türk beğleri içinde adı ve kut'u ile tanınmış, bilgili, erdemli, büyük illeri elinde tutan, birçok kavme hükmeden..." bir hakan olduğunu söylüyor.”

Bu yiğit hükümdarın destanını biz maalesef yazmamışız. Destanı İran kaynaklarından öğreniyoruz. Yukarıda sözünü ettiğim kaynaklarımızda çok az bir bilgi vardır Alp Er Tunga ve onun destanı hakkında. İran’ın büyük şairi Firdevsi Gazneliler zamanında kendisine tahsis edilen sarayda yıllarca çalışmış ve İran tarihini anlatan 60.000 beyitlik “Şehname”yi yazmış, sonra da büyük hakan Gazneli Mahmut’a sunmuştur eserini. Bu eserin önemli bir bölümü İranlıların “Afrasyab” adını verdiği Alp Er Tunga ile yapılan savaşları anlatır.

“Afrâsyâb, eski İranlıların kötülük ilahlarına verdikleri isimdir. Alp Er Tunga onları çok yıldırdığı için ona bu ismi verdiler.”

Yıllar önce Şehname’de Alp Er Tunga’yı bir canavar, kötüler kötüsü bir hükümdar ve cani olarak gösteren Firdevsi’ye çok kızmış, bu konuyu iyice araştırıp Türk milletine Alp Er Tunga’nın gerçek destanını okutacağıma kendi kendime söz vermiştim. Bu amaçla Alp Er Tunga’nın destan romanını yazmayı planlamıştım.

Konuyla ilgili alt yapı için araştırmalar yapmış, hazırlıklarımı bir dosyada toplamış ama bir türlü kendimi verip konu üzerinde çalışamamıştım.

Bugün Timaş Yayınları’nın çocuklar için hazırladığı kitaplar arasında Alp Er Tunga adlı kitabı görünce hem sevindim hem üzüldüm. Sevindim, çünkü bu büyük Türk hükümdarını, kahramanını neslimize, milletimize tanıtan bir kitap, bir çocuk romanı çıkmıştı. Üzüldüm, çünkü o romanı ben yazmayı planlıyordum.

Kitabı incelediğimde sevindim, çünkü kitap benim bakış açımla, benim araştırmamla yazılmamıştı. Üzüldüm, çünkü bir İranlı bakış açısıyla, Firdevsi kaynak alınarak yazılmıştı. Kitapta Alp Er Tunga’dan çok Zaloğlu Rüstem vardı ve Alp Er Tunga Destanından ziyade bir Zaloğlu Rüstem destanıydı.

Bir Türk destanı ancak bu kadar katledilebilir ve ancak bu kadar İran bakış açısıyla, İranlıların kötülük ilahlarına verdikleri isim olan Afrasyab yaklaşımıyla romanlaştırılabilirdi.

Alp Er Tunga bizim atamız, bizim tarihimiz, bizim destanımız.

Kaçımız biliyoruz bu destanı?

Ne olur onun adını da Ergenekon gibi kirletmeyelim.

Ne olur destanlarımıza sahip çıkalım.

Destanlarımız bizim zenginliğimiz, bizim tarihimiz…

Tarihini bilmeyen ve tarihine sahip çıkmayan “Tekerrür eden tarih”lere mahkumdur. Tekerrüre düşen tarihse ancak aptallara mahsustur.

( Alp Er Tunga başlıklı yazı M. Kuvancı tarafından 7/1/2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu