...




İçinin ırmaklarını kurutup, zamanın aynalarını kıran kadın aydınlığa çevirdi yönünü.
İç huzurunun yörüngesinde binbir güçlükle döndü ve durduğunda simsiyah bir dünya buldu asılı kalmış gök/yüzünde.

İntihar eden yangınları suyla içine gömdü. Bir ateş yalnızca suya döküyordu içini ve öyle sakinleşiyordu. Zaman onu dişleriyle parçalarken, o anı ayaklarının altında çiğnemeye koyuldu.

Hunharca harcanan ‘huzur’ dibe vurmak üzereydi. Kaybedilmeye meyilli güven tohumları kıraç topraklara savruluyordu. Güzel şeyler de oluyordu ara sıra. Birileri geliyor ve umutlu günlerden söz açıyordu. Şık bir üslupla anlatılan, aslında şık olmayan hayatın ayrıntılarında unutulan inceliklerin ayrıntılı iç kanama hallerindeki hala yaşayan sevecen yanlarıydı.

Eski bir şiir kitabının sayfalarını yoklarken, iyi şairler birer birer ölüyordu. ‘Dönmeyeceğimiz’ bir şehir olmalı yakınlarda demek istiyordu evvelce göçmüş bir şair. ‘Dünya yıkılırken altında kalmışım’ diyordu diğeri. Müjgan duymuyordu. Müjgan artık yoklamıyordu bitkinliğimi.

Ne kadar anlıyorlarmış sanki hiç kimseler! Ne zaman aşktan ve ölümden söz edilse, kayıp özneli ve yüklemsiz bir kadın cesedi çizerler göğe. Oysa gök kuşların. Bense dudaklarım toprağa değsin istiyorum. Ama toprak da karıncaların.

Bütün söylediklerimi unut. Derine göme göme, kalbine sindire sindire yaşa yalnızlığını. Ama sonra… Olmadık bir kahır seç; vakitsiz ayrılıklardan. Hiçbir kavuşmaya engel olmasın. Sen bir kainatsın gözüme değen en hakiki hadise…

Kulunç girmiş omuzlarımda yokluğunun ağrılığı var. Eli kınalı gelinlerin ürkekliğiyle kaçıp gidesim geliyor hiç kimselere. Ayrılık nedir? Işıkları sönmesi bir şehrin, değil de nedir? Göremiyorum her yer ıslak. Depresanları boşalttım çoktan içimin kor ırmaklarına. Yandıkça kör bir sükunet kapladı içimi.

Sınırı aştım. Günlerdir huzur ihlaline yorgun dargın can vermelerin deminde, bu hisli hallerim beter ediyor zihnimi ve her öğle sonrası öldürüyorum beynimi; biraz daha, biraz daha hissizleşmek için.. Belki de; mutlu veya mutsuz olamıyorsa artık insan, çoktan hissizleşmiştir bu dünya için…



fulya/kasım2011



...
( Huzur İhlali başlıklı yazı Fulya Codal tarafından 29.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.